Dün sabah saatlerinde iş makinelerinin girdiği Kamp Armen’de (Tuzla Kampı) dayanışma nöbeti devam ediyor.
Ermeni gençler bütün gece Kamp Armen'de nöbet tuttu.
Nor Zartonk, Dört Ayaklı Şehir ve İstanbul Kent Savunması, dayanışma nöbetine katkıda bulunmak için çağrı yaptı.
Açıklamadan satır başları şöyle:
“Dozerlerin ve iş makinelerinin karşısında, 1500’den fazla Ermeni çocuğun alın teriyle inşa edilmiş, her bir taşı çocukların küçük ama dirayetli elleriyle taşınımış, şimdi bu dozerlerin sökeceği ağaçları çocuklarca dikilmiş Kamp Armen’in önündeyiz.”
“Bugün yıkmaya kalktıkları; yalnızca çoktandır çürümeye mahkum ettikleri, altından kalkılamayacak bürokratik süreçler içinde yok olmasına göz yumdukları köhne bir bina ve çevresinde bir zamanlar çocukların yeşerttiği doğası değil. Yıkmaya kalktıkları, 1500’den fazla yoksul ve yetim çocuğun el emeği göz nuru, onlara “ev” olmuş bir yetimhane.”
“Şehrin içinde birbirine eklemlenen, bir arada duran bu yok etme, yok edilme tecrübelerinin içinde Kamp Armen’i, tarihe, acıya, kayba ve umuda tanıklığıyla birlikte bir mücadele alanına çevirmeye çağırıyoruz!"
İstanbul Kent Savunması da yaptığı açıklamada “Sadece binalara değil, belleğimize de sahip çıkmamız gerektiği için biz de orada olacağız.
Tuzla Ermeni Yetimhanesi sahipsiz değildir! Hrant'ın anısı hepimize aittir!” diyerek Kamp Armen’e desteğe çağırdı.
RAKEL DİNK'TEN MEKTUP
Kamp Armen'de büyüyen ve eşi Hrant Dink ile orada tanışan Rakel Dink yıkıma dair Agos’a bir yazı kaleme aldı.
İşte Rakel Dink’in o satırları:
“Bunca yıl yaşadıklarımıza bakarsak şaşılmayacak bir durum. Öte yandan, hala şaşırıyorsak, bu hepimizin ayıbı. Türkiye’nin ayıbı.
Tüm bunlara rağmen, seviyemizi koruyabilmemiz için mucize gerekiyor.
Kampın yıkılması da bir cinayet. Hayatı öldürdüler, yaşamı öldürdüler.
Demokrasisiyle, hukukuyla övünüyor devlet. Şimdi seyretsinler yıkımı. Kamp için mücadelemiz yıllardır sürüyor. Hiçbir şey ifade etmiyormuş demek.
Kötülüğe karşı iyilik göstermemiz gerektiğini biliyorum. Onurlu olan bu…
Ancak onurlu kalabilmenin ne kadar pahalıya mal olduğunu da biliyorum. 1915’i inkâr ettiler. Kamp, 2015’te yıkılıyor, bunu da inkâr etsinler.
Onca hatıra, onca çocuğun emeği var orada. Hiç mi vicdan yok? Geri dönüş algısı yok? Emeğe hiç mi saygıları yok? Bu haksızlığı durdurmak için, vatandaşlık haklarıyla ulaşılamıyor mı kimseye?
Farkındalık yaratmak için özel telefon, özel ilişkiler mi gerekiyor? İnsanlığa yakışmayacak bir durum bu. Ölenlere son arzun nedir diye sorarlar ya… Eşimin en büyük, ilk arzularından biriydi Kamp Armen’in ayakta kalması… Şimdi, içim acıyarak izliyorum yıkımı.”