Erdoğan "İsrail'e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım! Bu, bölgenin bir gerçeği." ifadelerini kullandı.
Kral Selman bin Abdülaziz’in davetiyle gittiği Suudi Arabistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan İsrail hakkında "Bizim de İsrail’e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu, bölgenin bir gerçeği. Karşılıklı samimiyet çerçevesinde bu adımları atmayı başarabilirsek, normalleşme beraberinde gelir." ifadelerini kullandı.
İşte Erdoğan'ın yanıtladığı konular...
BEDELİNİ ÖDEMEK DURUMUNDALAR
HDP eşbaşkanlarının anayasal suç niteliğinde açıklamaları var. Parti kapatmalar eskide kaldı ama beyanlar için değerlendirmeniz nedir?
İki eşbaşkanın yaptığı açıklamalar kesinlikle anayasa suçu. Haklarındaumhuriyet başsavcılıklarının başlattıkları süreçler var. Bu konular takip edilmeli. Parti kapatma olayı gündeme dahi gelmemeli. Ama suçu irtikap eden milletvekili, belediye başkanı veya başkaları olabilir. Bunlar bunun bedelini ödemek durumundadır. Diyarbakır ve Ankara başsavcılıklarının başlattığı soruşturmaları da bu çerçevede değerlendirmek lazım. Dokunulmazlıklarının kaldırılması suretiyle başlayacak süreç, inanıyorum ki terörle mücadele açısından ülkemizdeki havayı da olumlu yönde etkileyecektir. Ülkeyi parçalayıp bölmeye yönelik mesajları kabul etmemiz mümkün değil. Devlet içinde devleti kabul etmemiz asla mümkün değil. Bunlara karşı gerekli cevabın verilmesi, müeyyide uygulanması, yargı mekanizmasının devreye girmesi suretiyle atılması gereken adımlar var. Meclis’te 160’ı aşkın dosyaları var. Bunlar gözden geçirildiği zaman neyi kapsıyor, masaya yatırılacak ve ona göre adım atılacaktır.
TOPLUMSAL MUTABAKAT ÖNEMLİ
Başbakan Davutoğlu, yeni anayasa için ilk görüşmeyi Kılıçdaroğlu ile yaptı. Başkanlıkkonusundaki yaklaşımlar hakkında ne diyorsunuz?
Yeni anayasanın toplumsal bir mutabakata dayalı olması bu işin en önemli başlığıdır. Toplumsal mutabakata dayalı olması, partilerin buraya katacakları bir güçle mümkündür. Bu sağlanıyorsa, toplumun büyük bir kısmının, ‘Ben anayasamı yaptım’ diyeceği bir zemin oluşacaktır. Parlamenter, güçlendirilmiş parlamenter demokrasi gibi şeyler bizim ülkede pek tutmadı. Dünyada şu anda gelişmiş ülkeler hangi sistemle yönetiliyor, bunu masaya yatırmak lazım. Başkanlık, yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığı sistemini görüyoruz. Bu başarılırsa, Türkiye daha iyi noktaya gelir. Bu sistemlerde denetim mekanizmalarının olmadığı ya da çalışmayacağı iddiaları yalan. Aksine denetim mekanizması çok güçlüdür. Bu adım atılırsa çok isabetli olacaktır. Bu, halktan kaçırılacak bir adım değildir. Halkın tam içinde olacağı bir adımdır.
KILIÇDAROĞLU AYNAYA BAKSIN
Kılıçdaroğlu, dış politikanın mezhep odaklı sürdürüldüğünü iddia etti. Yorumunuz nedir?
Kabul etmek mümkün değil. Mezhebi bir yaklaşımdan bahsediyorsa, olsa olsa kendisinin aynaya bakışıdır. Bu denli bölgede olaylar var. Rusya, Türkiye’ye karşı tavır alıyor. Suriye’de yerleşim gerçekleştiriyor. Siz kalkıp hükümetin, ülkenizin yanında yer almıyorsunuz. Öyle mesajlar veriyorsunuz ki adeta Rusya’nın, Suriye’nin yanında yer alıyorsunuz. İçlerinden bir milletvekilinin yaptığı açıklamalar ortada. Ne diyor? ‘İran’la Türkiye savaşsa ben, İran’ın yanında yer alırım’ diyor. Kılıçdaroğlu ne diyor? ‘Ben, milletvekilimi yedirmem’ diyor. Bu kadar açık, net. Daha söyleyecek bir şey yok.
Kürt bandına ‘evet’ demeyiz
YPG’nin Fırat’ın batısına geçtiği yönünde iddialar var. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlgili arkadaşlarımdan, YPG’nin öyle Fırat’ın batısına geçme durumu olduğu bilgisi almış değilim. “Böyle bir şey varsa gereği yapılır” diye de bunu aramızda konuştuk. Bizim ilk etapta, orada Cerablus hedefimiz vardı. Neydi o? DAEŞ’ten orayı temizlemekti. Azez olayı bizim için risktir. Oraya YPG’nin gelmesini izlemek, kabul edilir değildir. O zaman tamamiyle bizim güneyimizde, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt bantı oluşur ki, buna ‘Evet’ demek mümkün değildir. Bir de orada Teşrin Barajı var. Barajla alakalı olarak, ABD de orayı özellikle DAEŞ’ten korumak için bir adım attığını söyledi. Yani, YPG’yi orada kara gücü olarak kullandığını mı anlatmak istiyor, onu bilemiyorum. Ama biz kendilerine şunu söyledik. Yani, orayla aynen diğer yerlerde yaptığımız, Mare, Harcele hattındaki işbirliğimiz neyse, oralarda da aynı işbirliği rahatlıkla yapılabilir.
"İSRAİL'E İHTİYACIMIZ VAR"
Gazze ile ilgili adım atılmadan İsrail’le anlaşma mümkün mü?
Şartlarımız belli; özür, tazminat ve ambargonun kaldırılması. Ambargo noktasında “Türkiye üzerinden mallar, inşaat malzemeleri girebilir” dediler. Yazılı metni göreceğiz ki iş sağa sola sapmasın. Önem verdiğimiz başka husus Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallerin son bulması. İsrail, bölgede Türkiye gibi bir ülkeye muhtaçtır. Bizim de İsrail’e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu, bölgenin bir gerçeği. Karşılıklı samimiyet çerçevesinde bu adımları atmayı başarabilirsek, normalleşme beraberinde gelir. Filistin’deki kardeşlerimizi gözetmek durumundayız.
Maryland’de külliye açacağız
“(ABD ile ilişkiler) Zaman zaman olaylara bakışta farklılıklarımız olmuştur. Ama hiçbir zaman biz ABD ile dış politikada birbirimize zıt bir kopuş yaşamadık. Şu anda da aynı şekilde. Sayın Obama beni arar, ben kendisini ararım. 24 saat geçmeden birbirimize ulaşırız. Güvenli hattan görüşmelerimizi yaparız. 31 Mart gibi Nükleer Güvenlik Zirvesi için ABD’ye gideceğim. Obama müsait olursa Maryland’deki külliyemizi de beraber açabiliriz. Tarihe bırakacağımız en büyük mirasımız olacaktır. (Trump yarışta öne geçti. Ne diyorsunuz?) İster Demokrat, ister Cumhuriyetçi olsun, hepsiyle uyum içinde olduk. Bush’la uyum içindeydik. Obama’yla ilişkilerimiz iyi. Gönül istiyor ki ABD ile daha ileri aşamalara gidebilelim.”
Siz Kandil’i temizlediniz mi?
Erdoğan, Rusya ve Irak’ın BM Güvenlik Konseyi başvurularının reddedildiğini anımsatarak şöyle dedi: “İbadi’nin açıklamaları var. Davutoğlu’yla görüşmede, ‘Buradan askerinizi çekin’ demiş. Ahmet Bey gerekeni söylemiş. Irak Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarına cevaben ‘Siz önce oradan DAEŞ’i temizleyin’ demiş. Daha da ötesine geçmek lazım. Siz Kandil’i terörden temizlediniz mi? Kandil’de PKK duruyor. Maliki v.s. yaptığım görüşmelerde ‘Ne zaman burayı temizleyeceksiniz’ diye sormuşumdur. ‘Bizim gücümüz yetmiyor’ demiştir. Şimdi vereceği cevap yine aynıdır.”
İslam ittifakı mezhebi değil
“(Suudi Arabistan öncülüğündeki İslam İttifakı’nın hedefi nedir?) İslam dünyasındaki ülkelerin bu işbirliği içinde yer alması büyük önem arze diyor. İttifakın isabetli olacağını düşünüyorum. Yeter ki, çalışmalar güven esasına dayalı olarak yürütülsün. İslam İttifakı, esasen terörle mücadeleyi hedefliyor. Güvenlik, istihbarat, askeri boyutu var. Dini kavramların istismarının engellenmesi, İslamofobiye karşı dayanışma içinde olma boyutu var. Bu çalışma, şu an itibarıyla 37 ülkenin katılımıyla, Riyad merkezli olarak sürdürülecek. İttifakın mezhebi bir yanı söz konusu değil.”
Ne Sünni ne Şii... İslami, İslami...
“(İran’la ilişkiler) Nükleer enerjisi meselesinde dünyada yalnız kaldığı zaman Türkiye olarak neler yaptığımızı herkes biliyor. Brezilya ile bu işi sahiplendik. Ahmedinejad’la da görüşmelerim olmuştur. O dönemde İran’ın yanında yer alarak yalnızlığını ortadan kaldırdık. Daha sonra ne oldu? Nükleerle ilgili Batı ile masaya oturdular, belli bir noktaya geldiler. Şu anda İran’ın, Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de mezhepçi yaklaşımlarını doğru bulmuyoruz. İranlılara hep şunu söylemişimdir: “Ne Sünni ne de Şii. İslami, İslami. Olaya böyle bakmak lazım. Biz, mezhepçi bir yaklaşım içinde olmadık.”
Kaynak: Vahap Munyar | Hürriyet