Gündüzleri okulda, akşamları tezgahta geçen bir çocukluk

3 Haziran 2015 - 13:38
Türkiye’nin de taraf olduğu ve dünyada en fazla ülke tarafından imzalanan sözleşme olan Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşme’nin 32. maddesinde şöyle yazar:

“Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler.”

2002 yılından bu yana her yıl 12 Haziran’da çocuk işçiliği sorunlarına küresel ölçekte dikkat çekilmesi, dünya kamuoyunda bilinç ve duyarlılık yaratılması amacıyla çeşitli etkinlikler düzenleniyor.

Ancak çocuk işçiliği günümüzde hala yaygın olarak gözlemlenen bir olgu. Özellikle gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde çocuk emeğinin sömürüsü tüm hızıyla devam ediyor.

Gerek dar gelirli aileler gerekse başka bir ülkeye sığınmak durumunda kalan mülteci aileler, çocuklarının çalışarak eve maddi katkıda bulunmasına sessiz kalmak durumunda kalıyor. Çocuk yaşta çalışmak zorunda olanların büyük bir kısmı eğitimlerini yarıda bırakmak durumunda kalırken, bir kısmı ise tüm zorluklarına karşın hem çalışıp hem de okullarına devam ediyor.

Onlardan biri de Suriyeli Mustafa Ahmed.



Halep’ten uzakta yeni bir hayat

Henüz 16 yaşında olan Mustafa, lise üçüncü sınıf öğrencisi. Halep’te doğup büyüyen Mustafa, ülkesindeki çatışmalar dolayısıyla iki sene önce ailesi ile birlikte Suriye’yi terk etmek zorunda kalmış ve Şanlıurfa’ya yerleşmiş.

“Suriye’den buraya önce babam geldi. Sonra da biz geldik. Başta çok zor oldu. Buraya gelirken farklı bir kültüre ve dilini bilmediğim bir ülkeye geldiğimin farkındaydım. Ama savaştan kaçtığımız için, canımızı kurtarmaktan başka bir şey düşünmüyorduk.” diyor.

Mustafa da ekonomik zorluklar nedeniyle ailesine destek olmak için çalışmak durumunda olan Suriyeli çocuklardan bir tanesi. Bir yandan lisedeki eğitimine devam ediyor, öte yandan da bir pastanede çalışıyor. Gündüzleri okul sırasında, akşamları ise tatlı tezgahında geçen zor bir çocukluk hiyakesi onunkisi. Ancak eğitimini bırakmamaya ve ileride iyi bir mühendis olmaya kararlı görünüyor.



Diğer çocuklar okul, ev ve oyun parkları arasında “normal” bir hayat sürerken, onun günlük yaşantısı hem okuduğu hem çalıştığı için biraz daha farklı oluyor doğal olarak. Mustafa bize bir gününü şöyle özetliyor:

Sabah sekizden gece yarısına

“Genellikle sabah saat sekizde kalkıyorum. Kahvaltı yapıyorum ve dersimlerime çalışıyorum. Saat 12 olduğunda okula gidiyorum ve arkadaşlarımla derslere giriyoruz. Saat 5 olduğuda ise okuldan çıkıp işe gidiyorum. Tatlı satıyorum. İşten gece birde çıkıyorum ve eve gidiyorum. Eve gelince yemeğimi yiyorum ve uyuyorum.”

İşte böyle yorucu bir temposu var genç Mustafa’nın. Hafta içi okul olduğu için 8 saat çalıştığını, hafta sonları ise günde 12 saat çalıştığını söylüyor ve ekliyor: “Hem okula gidip hem çalıştığım için biraz zorlanıyorum.”

Boş zamanı çok olmasa da böylesi zamanlarda en çok keyif aldığı şey arkadaşları ile satranç oynamak. En sevdiği dersler fizik ve kimya olan Mustafa’nın geleceğe yönelik en büyük hayali ise bilgisayar mühendisi olmak. Nedeni üzerine çok kafa yormuş olacak ki şöyle diyor bir çırpıda:

“Savaşlar çok kötü. Savaş başladığı zaman okulumuz, evimiz her şeyimiz yıkıldı. Umarım arkadaşlarım ve ben eğitimimizi hemen tamamlar ve ilerde mühendis oluruz. Sonra da yıkılan Suriye’yi yeniden inşa ederiz.”



Öğretmeninden takdir

Mustafa, Şanlıurfa’da sadece Suriyeli çocukların gittiği özel bir eğitim merkezine gidiyor. Zor şartlar altında olsa da eğitim devam ediyor. Fizik öğretmeni, Mustafa’nın çok çalışkan ve düzenli bir öğrenci olduğunu anlatıyor bizlere. “Mustafa ile bu okulda tanıştık. Başarılı bir öğrenci. Ancak okuldan sonra ailesine destek olmak adına çalışıyor. Bu da onun için zor oluyor.” diyor.

Son olarak Mustafa’nın babası ile konuşuyoruz. Adı Yasir, 40 yaşında. Suriye’de iken bir postahane çalışanı olan Yasir,  şimdi ise Şanlıurfa’da bir manavda çalışıyor. Evlerinin bombalandığını söyleyen Yasir, savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınmaları ve oğlu hakkında şunları söylüyor. “Türkiye bana ve aileme savaşsız ve güvenli bir ortam sağladı. Oğlum Mustafa Suriye’de okul birincisiydi. Burada da işte çalışmasına rağmen dersleri çok iyi.”

Söyleşimiz bittikten sonra Mustafa ile vedalaşıyoruz. Bir yandan ev ödevleri, bir yandan onu bekleyen bir tatlı tezgahı var. Öte yandan ise gelecekte bir gün yeniden inşa etmeyi düşündüğü ülkesinin hayali...
 

Öğretmenlerine göre çalışkan ve düzenli bir öğrenci olan Mustafa’nın hayali ileride başarılı bir bilgisayar mühendisi olmak. Diğer Suriyeli çocuklar gibi o da bir gün ülkesine dönebilmeyi ve ülkesini yeniden inşa etmeyi hayal ediyor.


Okuldan çıktıktan sonra çocuklar evlerine dönerken, Mustafa işe gidiyor. Giysilerini değiştiriyor ve tatlı tezgahının başına geçiyor. O, hem okumak hem de çalışmak zorunda olan Suriyeli bir çocuk.


Zeki bir çocuk olan Mustafa’nın az olan boş zamanlarında en keyif aldığı şey, arkadaşları ile birlikte satranç oynamak.

    :

    :

    :

    :

    "Gündüzleri okulda, akşamları tezgahta geçen bir çocukluk" hakkında Tweetler
    YAZARIN DİĞER YAZILARI
    https://twitter.com/KarsiGazete