Saray ve Saray’ın dümen suyundan çıkmaya cesaret edemeyen AKP, 7 Haziran seçimlerini kaybetmeyi sindiremedi. 7 Haziran öncesinde HDP’nin önünü kesmek için devreye sokulan tahrik ve gerilimi tırmandırma siyasetini kaldığı yerden sürdürerek yeni bir seçimin hazırlıklarına girişti. Bu hazırlığın ilk bölümü de IŞİD eliyle yaptırılan Suruç Katliamı'ydı. Suruç sonrası her geçen gün daha da artan çatışmalı ortam tam da iktidarlarını kaybetme telaşında olanların hedefledikleri şeydi.

Suruç sonrası ana akım medya çarşaf çarşaf, dağları taşları bombalayan Türk uçakları ile “hain saldırıya” “jet” yanıt verdiğini muştularken birbirinden cevval muktedirlerimiz PKK ile savaşarak şehit olmak istediklerini açıkladı.

Sanki orada ölen asker kadar gerilla da bu toprağın evladı değilmiş gibi… Sanki orada savaşan, ölen asker ve gerillalar birer Counter Strike kahramanıymış, sanalmış gibi… Sanki kendileri basında, televizyonda verdikleri onca şoven açıklamaya rağmen oğulları çürük raporu almamışlar gibi, asker kaçağı değillermiş gibi, bedelli askerlik yapmamışlar gibi…

“Beton Millet Sakarya” naraları atan gazeteci-yazar, bürokrat, bakan, milletvekili taifemizin acaba kendileri ya da evlatları Ankara’nın 1 km doğusunda askerlik yapmışlar mıdır? “Şehit” cenazeleri neden hep Güngören’den, Mamak’tan, Çiğli’den ya da Çorum’dan, Yozgat’tan, Urfa’dan kalkar da Teşvikiye’den, Ayrancı’dan, Güzelbahçe’den kalkmaz?

Allah korusun yine kalkmasın, kalksın demiyoruz, sadece hiçbir yerden kalkmasındır muradımız. Sevgiliyi öpecek dudaklar, sevgiliye sarılacak kollar toprak olmasındır tüm derdimiz, tasamız…

Hatırlanacağı üzere kısa bir süre önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Diplomasi Muhabirleri Derneği üyeleri ile yaptığı toplantıda açıklamalarda bulundu. Bakan Yıldız, “Benim amacım Allah nasip ederse şehit olmaktır” dedi.

Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde çıkan çatışmada hayatını kaybeden Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenazesinde Yarbay Mehmet Alkan kardeşinin tabutunu göstererek, "Burada vatan evladı, 32 yaşında, daha vatanına, sevdiklerine, dünyaya doymadı. Bunun katili kim, bunun sebebi kim, düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonuna kadar savaş diyor. Kendileri gitsin savaşsın." dedi. Şehidin abisi alandan ayrılırken de "Şehit olmak istiyorum" diyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'a tepki göstererek, "Sırça saraylarda 30 tane korumayla gezip zırhlı arabalara binip de şehit olmak istiyorum diye bir şey yok” diyerek yanıt verdi.

Siirt'te 19 Ağustos'ta hayatını kaybeden Uzman Çavuş Hakan Aktürk'ün ailesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın şok tepkisiyle ikinci kez yıkıldı.

Erdoğan, cenaze töreninin ardından aileyi aradı. Telefonu açan şehidin kız kardeşi, “Senin Bilal'in de böyle bayrağa sarılı gelirse bizi anlarsın. Oyların azaldı diye çocuklarımızın, ağabeylerimizin bedel ödemesi mi lazım?” dedi. Buna  sinirlenen Erdoğan, “Ağabeyin de bu mesleği seçmeseydi!” karşılığını verdi.

İşte bu örneklerde görüldüğü gibi o “şehit” olan çocukların anası, babası, bacısı, kardeşi “ölüm hep bize mi düşer usta?” diye sormadıkça, çocuklarının kanı, canı üstünden milliyetçilik, kahramanlık taslayan asker ve sivil yöneticilerin yakasına yapışmadıkça, “savaş goygoyculuğu” yapan merkez medyanın çatallı dilini ifşa etmedikçe, tüm Kürtleri ve onların meclisteki temsilcilerini tosuncuklara hedef gösteren “kanlı şafak”ların gazetelerini çöpe atmadıkça daha çok Tansu Çillerler, Mehmet Ağarlar, Ayhan Çarkınlar bu memleketin 25 yaşını görmemiş binlerce gencinin kanına girecek…