Prof. Ahmet Caner Yenidünya, İç Güvenlik Paketi’yle ilgili şunları söyledi:
İç Güvenlik Paketi’yle Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun polise durdurma ve kimlik sorma yetkisini veren 4/A maddesinde yapılması öngörülen değişiklik ile k
olluk amirinin sözlü emriyle kişilerin üstü, eşyası ve aracının dışarıdan bakıldığında görünmeyen kısımları keyfi bir şekilde aranabilecektir.
"POLİS VATANDAŞI SOKAK ORTASINDA İÇ ÇAMAŞIRINA KADAR ARAYABİLECEK"
Polise tanınan bu yetki; vatandaşlarımızın seyahat özgürlüğünü, kişi hürriyetini, özel hayatının gizliliğini ö
lçüsüz bir şekilde sınırlandırmaktadır.
Yapılmak istenen düzenleme hem Anayasa’ya hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Bundan sonra sokakta serbestçe dolaşmak mümkün olmayacak,
polis ve jandarma keyfine göre, vatandaşı durduracak, sokak ortasında iç çamaşırına kadar arayacaktır.
“ÖZGÜRLÜKSÜZ GÜVENLİK”
Vatandaşlarımızın seyahat özgürlükleri, kişi hürriyetleri kolluk karşısında tamamen güvencesiz hale gelecek. İç güvenlik yasasının bu haliyle,
“özgürlüksüz güvenlik” vaat ettiği açıktır.
Yapılmak istenen düzenlemede ayrıca polise yakalama dışında, sınırları ve kapsamı belirsiz şekilde
“koruma altına alma, uzaklaştırma” şeklinde başka yetkiler de verilmektedir.
Örneğin, önümüzdeki dönemde siyasi bir partinin tamamen meşru mitingine katılmak isteyen vatandaşlarımızı, polis bu keyfi yetkiye dayanarak miting alanından uzaklaştırabilecektir.
Bu haliyle ülkedeki muhalif kesimin sindirilmeye çalışıldığını söylemek yanlış olmaz.
CMK’nın
“gözaltı” tedbirinin düzenlendiği 91’inci maddesinde değişiklik yapılması öngörülmekte ve
belirli suçlarda 24 ve bazı hallerde 48 saate kadar, mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirleri tarafından “gözaltı kararı” verilmesine imkan sağlanmaktadır.
Böylece bir kişiyi gözaltına almaya karar verme yetkisi, adli makamların elinden alınarak polise verilmektedir.
“SİNDİRME ARACI OLACAK”
Ülkemizde polisin yetkilerini kullanırken, vatandaşlarla ilişkilerini tesis ederken yaşanan hukuk dışı uygulamalar nazara alınırsa, son günlerde basit bir hakaret suçundan adli makamların vatandaşlara karşı tutumu göz önünde tutulursa, b
u düzenlemenin ileride ne kadar baskı ve sindirme aracı olarak işlev göreceği anlaşılır.
"POLİS DEVLETİNİN ÖZELLİĞİDİR"
Bireylerin özgürlüklerine, yine bireylerin can ve mal güvenliğini koruma altına alma gerekçesiyle, ölçüsü ve sınırı belli olmayan, suiistimale imkan veren bir müdahale tarzının benimsenmesi, hukuk devletinin değil,
polis devletinin bir özelliğidir.
Paketle CMK’nın 100’üncü maddesinde yer alan kataloğa, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 33 ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 7’nci maddesinin 3’üncü fıkrasındaki suçlar eklenmektedir.
Bu şekliyle tutuklamanın kapsamı genişletiliyor, basit suçlarda tutuklama kararı verilmesi kolaylaştırılıyor.
Bu düzenlemenin hayata geçmesi halinde, tatbikatta AİHS’nin güvence altına aldığı “kişi güvenliği” ve “toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma” hakkının ihlaliyle sonuçlanan pek çok uygulamayla karşı karşıya kalınması kaçınılmazdır.
"HERKES OLAĞAN ŞÜPHELİ"
İç güvenlik paketi vatandaşları olağan şüpheli haline getiriyor. Barışçıl toplantılarda yüzün kısmen de meşru bir şekilde kapatılması suç haline getiriliyor.
Bu kişiler hakkında 2 yıl 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
Kişinin hangi amaçla yüzünü kapadığı önemli değildir. Örneğin, bir vatandaşımızın havanın soğuk olması sebebiyle yüzünü kısmen
“atkıyla, şalla ya da benzer bir kumaş parçasıyla” kapatarak ya da sıcak havalarda “gözlük ve şapka”
"VATANDAŞLARIN YAŞAM HAKKI KISITLANIYOR"
Ünlü ceza hukukçusu Ahmet Caner Yenidünya, İç Güvenlik Paketi’yle polise ölçüsüz güç kullanma yetkisi getirildiğini söyledi. ‘Vatandaşlarımızın lekelenmeme hakkı ile yaşam hakları hiçe sayılmaktadır’ diyen
Yenidünya şöyle devam etti:
“Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun zor kullanma yetkisine ilişkin 16’ncı maddesinde yapılması düşünülen değişiklik ile maddeye “boyalı su” eklenmektedir.
Buradaki amaç izinsiz olduğu düşünülen toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan kişileri tespit etmektir. Bu maddenin kullanıldığı birçok hadisede, masum vatandaşlarımız haksız yere suç isnadına maruz kalma tehlikesi ile baş başa bırakılmaktadır.
Bu durum, başta masumiyet karinesi olmak üzere, kişilerin lekelenmeme hakkı bakımından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu paket; vatandaşlarımızın yaşama haklarını polisin güç kullanma yetkisi karşısında korumasız bırakmaktadır.
Ayrıca aynı düzenlemeyle polisin silah kullanma yetkisi genişletilmektedir. Polisi, bireylerin can güvenliğine yönelik saldırılardan öte, malvarlığına yönelik saldırılar açısından silah kullanmaya teşvik eden bu düzenleme son derece tehlikelidir.
Yapılmak istenen değişiklik polisin silah kullanımını ölçüsüz ve kontrolsüz bir hale getirecektir.
Geçmiş tarihlerde polisin ölçüsüz güç kullanımı sebebiyle gençlerimizin ölümü ile sonuçlanan hadiseler göz önüne alınırsa, bu tarz öldürme eylemlerine meşruluk temeli kazandırmaya matuf bu çabayı hukuk devleti ile izah edebilmek mümkün değildir.
Ülkemizde yargısız infazları, örtülü ölüm cezasını geri getirecek değişiklik önerisini vicdan sahibi hiç kimse içine sindiremez.”
Kaynak: Sözcü gazetesi