Bilgisayarla tercüme çağına geçileceğinden söz ediyor,
IBM bilgisayarda yapılan bir çeviriden örnek veriyordu.
Bunun üzerine bugün Google’da 63 dilden tercüme yapma olanağına kavuşmamızı sağlayan teknolojinin düşünsel kökenlerini araştırmaya koyuldum.
İLK GİRİŞİMLER
BBC'den Matt Novak'ın haberine göre, 1629’da matematikçi Fransız filozof Rene Descartes bütün dillerin dönüştürülebileceği evrensel semboller önermişti. O gün için dikkate alınmamış görünüyor bu fikir. 1933’te birbirinden bağımsız olarak hem Fransa’da hem de Rusya’da kâğıt şerit yoluyla iki farklı tercüme mekanizması için patent verildi. Savaş ise bu çabaların hızlandırılmasını sağlamıştı.
2. Dünya Savaşı sırasında kullanılan Alman yapımı Enigma gibi elektromekanik şifre makinaları, savaş sonrasında bilim insanlarını bilgisayar yoluyla tercüme olanaklarını araştırmaya yöneltti. Bu işin öncüllerinden biri Amerikan Rockefeller Foundation’dan Warren Weaver oldu. Weaver, İngiliz fizikçi Andrew D. Booth’un 1946 tarihli bir yazısından etkilenmiş ve üç yıl sonra “Tercüme” başlıklı bir ön rapor hazırlamıştı. Bu metin, makinayla tercüme konusunda yazılmış ilk ve en etkili belge olarak değerlendiriliyor.
Raporda, “mekanizasyona geçmeden önce dillerin mantık yapılarıyla ilgili yoğun bir ön çalışmanın zaruri olduğu” vurgulanıyordu. Weaver raporu, çoğu Amerikan hükümetinde politika belirleyen konumdaki 200 arkadaşına dağıtmıştı. Böylece 1950’lerde bu alandaki ciddi araştırmalar için ilk adım atılmış oldu.
SOĞUK SAVAŞ YARIŞI
Bu dönem çalışmaların hızlanmasının asıl nedeni ise Soğuk Savaş’tı. ABD, Rusya’nın teknik belgelerini kolayca tercüme edip okumak istiyordu.
1950’lerin ortalarında dünya çapında çıkarılan bilimsel belgelerin yaklaşık yüzde 50’si İngilizceydi. Yeni teknolojik gelişmelerde lider olmak ve Rusya’nın önüne geçmek isteyen Amerikalılar açısından bu belgeleri tercüme ettirmek hem zaman açısından hem de maddi olarak sorun oluyordu.
1958 tarihli Popular Science dergisinde şöyle deniyordu: “Çok az sayıda bilim adamı ve mühendis yabancı dil biliyor. Bir dilden okuyup öteki dilden yazacak bir makinaya, otomatik bir tercümana ihtiyaç var. Bunlardan bir değil, birkaç tane kurmaya çalışıyoruz.”
Bu makinalardan biri işte benim gördüğüm gazete makalesindeki IBM bilgisayarıydı. 1952’de ilk çıktığında bu bilgisayar “dünyanın en ileri ve en hızlı bilgisayarı” olarak tanıtıldı. Tercüme yapacak
şekilde programlanmıştı. Altı dilbilgisi kuralı ve 250 kelime kapasitesine sahipti. İki yıl sonra piyasaya çıktığında 25 Ocak 1954 tarihli gazeteler, “kültürler arası iletişimi sağlayacak dev adım” olarak tanıtıyordu IBM 701’i. Artık bu makinayla “kaba tercümeler” mümkündü.
DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDEN DAHA MI YAKIN?
Amerika’nın nükleer yarışın yanı sıra bilimsel ve teknolojik yarışta da Rusya’nın gerisinde kalacağı kaygısıyla doğan Soğuk Savaş ürünlerinden biri olan Closer Thank We Think (Düşündüğümüzden Daha Yakın) adlı karikatür serisinin 21 Ağustos 1960’ta Chicago Tribune’de yayımlanan sayısında şöyle deniyordu:
Evrensel Dil Kutuları: “Geleceğin dünyasında, sadece kendi dilini konuşan bir Japon ya da Osmanlı Türkü, İngilizce konuştuğunuzda sizi anlayabilecek.”
Ne var ki, genelde olduğu gibi bu parlak öngörüler hemen hayata geçirilemedi. 1960 ortalarında makinalı tercüme konusunda ABD’de öfke hakimdi. Otomatik Dil İşlemleri Tavsiye Komitesi ALPAC,
Rusça belgelerin askeri kullanım amaçlı analizi konusunda şunları söylüyordu:
“Makine yoluyla tercüme konusunda işe yarar bir gelişme söz konusu değil ve yakın gelecekte de olası görülmüyor.” Komite, makinalı tercümeye ilişkin araştırma programlarının durdurulması ve canlı tercümanlara dönülmesini tavsiye ediyordu.
Bu çalışmalar ancak 1980’lerde ucuz bilgisayarların piyasaya girmesiyle yeniden başlatıldı.
O dönem araştırmalara ara verilmeseydi Google Tercüme bugün kim bilir neler yapıyor olurdu!