2 Haziran 2015 - 6:30
Hiçbir seçimden önce hangi partiye oy vereceğimi ilan etmedim. Dost sofralarında, yeni tanışlarla hasbihâlde açık açık söyledim; ama sorulmadan söyleyenlerden olmadım. Zaten bu köşedeki sohbetlerimize sadık okurlarım hangi eğilimde olduğumu, oyumun rengini ve dayanaklarını bilir.
Ne var ki bir süredir aklım hayli karışık.
Elim telefona gidip gidip geliyor. Hayatımda kimseye “şu partiye oy ver,” demedim; ama bu sefer eski sevgililerimi arayıp kanlarına giresim var. Ezberimde olmayanları rehberden seçip arayasım tutuyor.
Kimini uzaklara uğurladım; kimiyle arada buluşup kahve içeriz; kiminin ses tonunu bile anımsamakta zorlanıyorum.
Sormazlar mı bana “başkan yaptırmamak için mi arıyorsun,” diye?
“Her seçim bir vazgeçiştir” şiarını genel seçimlerin arifesinde hatırlayıp buna sığınmak kolaya kaçmak olsa da vazgeçiyorum.
Telefondan uzaklaşıyorum uzaklaşmasına; ama yâdıma düşenlerin bu pazar hangi partiye mühür basacaklarını tahmin etmekten geri duramıyorum.
CHP’lisi, HDP’lisi, yeşili, ANAP’lısı, hatta MHP’lisi bile var. Evet, hep kaybedenlerle kesişmiş yolum. İktidara gelme gururunu(!) bir türlü yaşayamamışız.
***
Her seçim öncesinde kulaklarımıza küpe edilen “bu hayatî bir seçim” sözcesinden hazzetmiyorum. Yine de bu seçimin, geçmişte hangi rengi benimsemiş olursa olsun rengârenk geçeceğine inanıp umut besliyorum.
Yıllar sonra savaştan, itişmeden, kavgadan, gerginlikten, suratsızlıktan nemalanmayıp kardeşlik ve umuttan dem vuran genç bir lidere oy vereceğim.
Arayıp fikrinizi soramadım, affedin! İsterseniz siz çaldırın, ben arayayım.