Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasını protesto etti.
Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün tutuklanmasını protesto etti.
KTÜ İLEF önünde toplanan öğrenciler burada bir basın açıklaması yaptı.
"Öyle zor günlerden geçiyoruz ki, artık birlik ve beraberlik mesajları neredeyse sürekli dillerde dönüp duran bir klişeye dönmek üzere.
Ülkece son günlerde yaşadığımız gerginliklerin ve insanlığa sığmayacak kötülüklerin haddi hesabı yok. 64. Hükümet göreve başladığı günden itibaren hukuka, vicdana ve demokrasiye sığmayacak olaylar yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.
Bizi, yani KTÜ İletişim Fakültesi öğrencilerini buraya taşıyan sebepse, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün, “siyasi veya askeri casusluk ve devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken belgeleri açığa çıkarmak” bahanesiyle hukuksuz bir şekilde tutuklanmasıdır.
Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklandığı davanın benzerini bu sefer de Can Dündar ve Erdem Gül davasında görüyoruz. Basına, gazeteciliğe ve halkın haber alma hakkına yapılan saldırılar sadece bu tutuklamayla sınırlı değildir.
Haber siteleri sansürlenmiş ve kapatılmış, savaş politikaları ve toplumsal muhalefete yönelik operasyonlar ile ilgili yapılan haberler sonrası birçok siteye Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından erişim engellenmiştir.
Bu ülkede yıllar yılı basın emekçileri ya işkence görmüş, ya tutuklanmış ya da katledilmişlerdir. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Hrant Dink, Nuh Köklü, Kadri Bağdu ve ismini tek tek sayamayacağınız kadar çok olan gazeteciler, haince planlarla devletin el altında kullandığı mafya ve tetikçiler veya bizzat kolluk güçleri tarafından katledilmişlerdir.
Hepsini ortak noktada buluşturan şey, halkın haber alma özgürlüğü için verdikleri mücadeledir. Bizi Uğur Mumcuyla Can Dündar’la ortak noktada buluşturan şey, halkın haber alma özgürlüğü için verdiğimiz mücadeledir.
Bu ülkede basın tarihi kitaplarından, arşivlerinden kanlar fışkırmaktadır. Tam burada, biz bu açıklamayı yaparken polis şiddetiyle karşılaşmayacağımızın garantisi yok.
Bu açıklamayı yaptığımız için tutuklanmayacağımızın, saldırıya uğramayacağımızın, öldürülmeyeceğimizin garantisi yok. Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun saptamasına göre 27 Kasım 2015 tarihi itibariyle Türkiye cezaevlerinde 4’ü imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü olmak üzere toplamda 30 gazeteci tutuklu ve hükümlü bulunuyor.
Tayyip Erdoğan’ın ‘’400 vekil verilseydi bu durumda olunmazdı’’ sözlerini haberleştiren Hürriyet Gazetesi’nin binası saldırıya uğradı. Gazeteci yazar Ahmet Hakan darp edildi. Bugün hala gazeteciler görevleri başında bizzat kolluk güçleri tarafından şiddet görmektedir.
Can Dündar, mahkemede yaptığı savunmasında şunları söylemiştir: ‘’Gazeteci bir devlet memuru değildir. Benim görevim; halk adına devleti denetlemek, devlet bir hata yapıyorsa hükümet bir yanlış olaya bulaşmışsa kamu adına bunun hesabını sormaktır.’’ Gazetecilik sadece magazin ve spordan ibaret değil, politika ve günlük yaşamla iç içedir. İdeolojisi halktan yana olmaktır.
Gazetecilik kâğıt, kalem ve fotoğraf makinesinden ibaret değildir. Gazeteci, faşizm koşullarında ezilenlerden yana, halktan yana olan kötülüğü, baskıyı ve zulmü teşhir edenlerdir.
Yaptıkları haberler yüzünden devlet tarafından cezalandırılmış birçok gazeteci gibi, bizim de öncelikli görevimiz, halkın gerçeği öğrenmesi için mücadele etmektir. Onların devlet sırrı diyerek üstünü örtmeye çalıştıkları katliamları, suç ortaklıklarını ifşa etmek sonucu ne olursa olsun bizim Namık Tarancılardan, Metin Göktepelerden öğrendiklerimizin gereğidir.
Yıllardır süregelen muhalif gazeteciler üzerindeki baskılara, internet sansürlerine, gözaltılara ve tutuklamalara karşı halkın haber alma hakkını savunanlar olarak gerçeklerin ve doğruların peşinde olduk. Bundan sonra da bu mücadelemiz aynı kararlılıkla ilerleyecek.
Ülkedeki baskı, terör, katliam kısacası faşizmin bütün unsurları son bulana kadar mücadelemize aynı irade ve dayanışmayla devam edeceğiz.
Can Dündar ve Erdem Gül yalnız değildir!"