MHP Kayseri Milletvekili Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, TBMM Başkanlığına Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açılmasına ilişkin kanun teklifi verdi. Halaçoğlu TBMM'ye sunduğu teklifinde 24.11.1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile müze haline getirilen Ayasofya karanının Resmi Gazete vb. devletin hiçbir resmi yayınında yayımlanmadığını ve bununla ilgili herhangi bir kayda da rastlanılmadığını söyledi.
Kararnamenin altındaki Atatürk imzasında da bir tuhaflık olduğuna dikkat çeken Halaçoğlu, Mustafa Kemal’e Atatürk soyadının verildiği kanunun Resmi Gazetede 27.11.1934 tarihinde yayımlanmasına rağmen Ayasofya Kararnamesi’nin üç gün önceden imzalanmasının mümkün görünmediğini anlattı.
Halaçoğlu hukuki duruma da dikkat çektiği kanun teklifinde, "Bu kanun teklifi, 481 yıl ezan sesinin yankıları ile ayakta kalan, İstanbul’un fethinin simgesi olan Ayasofya’nın, cami olarak yeniden ibadete açılması amacı ile hazırlanmıştır" dedi.
Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açılmasını öngören kanun teklifinin gerekçesini şöyle açıkladı:
"1453 yılında Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesiyle cami olarak hizmet vermeye başlayan Ayasofya bilindiği üzere 1 Şubat 1935 yılından bu yana da müze olarak kullanılmaktadır. Ayasofya Camii’nin yerinde ilk mabed, ahşap kilise olarak, miladi 360’da yapılmış, 1453’e kadar da defalarca yakılmış, yıkılmış, yeniden onarılmıştır. İstanbul fethedildiğinde kilise tamamen harap, kubbesi de kısmen çökmüş vaziyette idi. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u 27 Mayıs 1453’de fethetmiştir. Ecdadımızın âdetine göre, bir şehir fethedildiğinde, fethi yapan hünkâr veya kumandan, ancak cuma günü şehre girer ve o zamana kadar o şehrin cami haline çevrilen en büyük kilisesinde cuma namazını kılardı. Fatih Sultan Mehmed de cuma günü şehre girmiş, kubbenin sağlam kalmış alt kısmı namaz kılınacak hale getirilmiş, bir mihrab oturtulmuş ve Akşemsettin Hazretlerinin imametinde cuma namazlarını kılmışlardır.
Bu andan itibaren de Ayasofya Kilisesi, Ayasofya Camii olmuştur. 19. yy.’a kadar gerek caminin ibadethane kısmına, gerek binanın diğer bölümlerine birbirinden güzel Türk mimari eserleri eklenmiş ve bina tamamen bir Türk sanat eseri olmuştur. Bu süre zarfında Bizans’tan kalma mozaik tablolar korunmuş, hatta depremlerden dolayı zarar gören kısımları onarılarak eksiklikleri tamamlanmış ve 481 yıl cami olarak hizmet vermiştir. Ayasofya, 24.11.1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile müze haline getirilmiştir. Ancak,bu karar, Resmi Gazete vb. devletin hiçbir resmi yayınında yayımlanmamış, bununla ilgili herhangi bir kayda da rastlanılmamıştır. Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü tarafından, 07.06.1995 tarihinde, Ayasofya Kararnamesi’nin Resmi Gazete’de yayımlanıp yayımlanmadığına dair verilen bir dilekçeye, 14.06.1995 tarihinde Genel Müdür Özgür Erkan imzası ile: ‘… 24.11.1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Resmi Gazete’de yayımlanmadığı tespit edilmiştir’ cevabı verilmiştir.
1924 Anayasası’na göre de, bugünkü Anayasa’ya göre de tasarı, teklif ya da kararnamelerin, yasa/kanun ya da kanun hükmünde kararname olabilmeleri için Cumhurbaşkanının onayından sonra Resmi Gazete’de yayımlanmaları gerekmektedir. Ama Ayasofya için böyle bir durum söz konusu değildir, burada açıkça bir hukuksuzluk mevzu bahistir. Bir tuhaflık da ilgili Kararnamenin altındaki Atatürk imzasında göze çarpmaktadır. Bilindiği üzere, Mustafa Kemal’e Atatürk Soyadının verildiği 2587 Sayılı Özel Kanun, Resmi Gazetede 27.11.1934 tarihinde yayımlanmıştır. Atatürk’ün imzasının bulunduğu Ayasofya Kararnamesi’nin tarihi ise 24.11.1934’dür. O halde, üç gün öncesinden Atatürk’ün Kararnameyi imzalamış olması da mümkün gözükmemektedir. Bununla ilgili olarak da; bir dilekçe üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından: ‘İlgi dilekçeniz ekinde fotokopisi bulunan 24.11.1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesinde Reisicumhur adına atılı bulunan imzanın, yine dilekçeniz ekinde sunulan Atatürk’ün örnek imzalarına biçimsel açıdan fark gösterdiği ilk bakışta belirlenebilmektedir’ cevabı verilmiştir. Bütün bunları alt alta koyduğumuzda burada da bir imza sahteciliği bulunduğunu söylemek kaçınılmaz olacaktır.
Ayrıca, Ayasofya Camii 19.02.1936 tarihli tapu senedine göre: Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına ‘türbe, akaret, muvakkithane ve medrese-i müştemil Ayasofya’yı Cami-i Şerifi olarak tapuludur. Vakıflar Genel Müdürlüğü Kütük Defterinde de aynı şekilde cami olarak kayıtlıdır. Şu an müze olarak kullanılması yasalara uygun değildir. Bugün, tüm selatin camilerimiz sabah ezanından yatsı ezanına kadar, haftanın her günü, hangi dinin mensubu olduğuna bakılmaksızın herkesin ziyaretine, ibadetine ücretsiz olarak açıkken, Ayasofya, yasalara, hukuka aykırı olarak, ancak müze olarak ziyaret edilebilmektedir. Bu Kanun teklifi, 481 yıl ezan sesinin yankıları ile ayakta kalan, İstanbul’un fethinin simgesi olan Ayasofya’nın, cami olarak yeniden ibadete açılması amacı ile hazırlanmıştır.