Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin Cumartesi günü düzenlediği basın açıklamasının hemen ardından tarihi Dört Ayaklı Minare’nin bulunduğu Sur ilçesindeki Yenikapı Sokak’ta çatışma yaşanmıştı.
Tahir Elçi’nin ve iki polisin hayatını kaybettikleri olayın ardından başlayan sokağa çıkma yasağı bu sabah sona erdi.
Yenikapı Sokak'ta Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz’ın da aralarında olduğu olay yeri inceleme ekibine saldırı düzenlenmiş, beş polis yaralanmıştı.
Olayın hemen ardından bölgede operasyon başlatılmış ve sokağa çıkma yasağı ilân edilmişti.
Sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı pazartesi sabahı Sur ilçesinde delil toplamak için Yenikapı Sokak'a giden olay yeri ekibine ikinci bir saldırı oldu.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı kaynaklarından alınan bilgiye göre, olay yeri inceleme ekipleri işlerini tamamladıktan hemen sonra saldırı gerçekleşti.
Polislerin karşılık vermesiyle saldırıyı düzenleyenler kaçtı. Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz ve beraberindekiler yara almadan olay yerinden ayrıldı.
Sur ilçesindeki esnaf yasak kalkar kalkmaz Tahir Elçi’nin hayatını kaybettiği sokağa koştu. Tahir Elçi’nin öldürüldüğü Dört Ayaklı Minare’nin hemen yanındaki olay mahalli hâlâ saldırı anının izlerini taşıyor.
Çevrede her yerde yüzlerce mermi kovanı var. Bazı çocuklar el arabasıyla kovanları topladılar. Sokakta çok sayıda delil işaretleme konisi de vardı.
Cumartesi günü roketatarlı saldırı nedeniyle tamamlanamayan olay yeri inceleme işlemi ancak bu sabah tamamlanmıştı. Sokağın her tarafına yerleştirilmiş delil işaretleri esnaf ve meraklı kalabalık tarafından toplandı.
'TÜPÜ KAPATIP İÇERİ KAÇTIM'
Tahir Elçi’nin vurulduğu Dört Ayaklı Minare’nin hemen yanındaki lokantada dönercilik yapan Saim Elaltındağ olay günü yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Ben döner kesiyordum, Tahir Elçi de minarenin hemen yanında gazetecilere konuşuyordu. Bir yandan da onu dinliyordum. Çok güzel konuştu, ‘Çatışma istemiyoruz’ dedi. Derken toplantı bitti. Yaşlı bir kadın yanına geldi, Dört Ayaklı Minare ile ilgili sohbet ettiler.
Tam o sırada silah sesi geldi, önce uzaktan sonra yakından. Hemen tüpü kapatıp içeri kaçtık. Otomatik kepenkler vardı, onları kapattık. Silah sesleri artmıştı ve her şey olabilirdi. Sonra aralardan baktığımızda bir kişinin yerde yattığını gördüm. Üzerindeki giysi Tahir Ağabeyinkine benziyordu, ‘İnşallah o değildir’ dedim, çok güzel insandı, çok üzüldüm.”
Selçuk Tiryaki, Dört Ayaklı Minare’nin bulunduğu yere on metre uzaklıktaki tarihi Diyarbakır Evi’nde kahvaltıcılık yapıyor. Saldırının başlamasıyla kaçanlar üzerine düşmüş.
“Sokakta kalabalık toplanınca ne olduğuna bakmaya gittim. Tahir Ağabey konuşuyordu. Sokakta böyle kalabalık toplanınca tedirgin olurduk. Çünkü olay çıkacağını düşünürdük.
O sırada çalıştığım yerin bulunduğu sokağın başındaydım, müşteri gelince içeriye buyur edip arkamı dönmüştüm ki silahlar patlamaya başladı. Kalabalık bizim sokağa fırladı. Kaçanların altında kaldım. Avukatlar ve birkaç gazeteci kaçıp bizim işyerine sığındılar.
Baktım Tahir Ağabey yerde yatıyor. Yüzü kan içindeydi ve boğazının olduğu taraftan kan sıçrıyordu. Polis bağırarak ‘İçeri girin, içeri girin’ dedi. Koşup içeriye girdim. Ambulansı aradık, 7-8 dakika sonra sesini duyduk ama sokağa giremedi. Bir gazeteci elinden vurulmuştu.
Müşterilerden bir kişi doktordu hemen müdahale etti, çok kan kaybediyordu. Müdahale olmasaydı kan kaybından ölebilirdi. Saatler sonra çıkabildik, Tahir Elçi’nin öldüğünü söylediler çok üzüldüm, buralara sürekli gelirdi, beyefendi bir kişiydi, çok severdik.”
'HEMEN GİTSEYDİ ÖLMEZDİ '
Tahir Elçi’nin konuşmasını bitirmesinden sonra yaşlı bir kadının kendisiyle konuştuğunu söyleyen esnaf Hadi Solmaz, ‘Hemen gitseydi ölmemiş olurdu’ diyor:
“Tahir ağabeyi tüm esnaf tanır. Buralara sürekli gelir ve buradaki esnafla oturur çay içer sohbet ederdi. Dört Ayaklı Minare’nin ayaklarının çatışmalarda hasar görmesine çok üzülmüştü.
Çatışmaların bitmesini istiyordu. Bunun için açıklama yaptı. Gazeteciler çekiyordu konuşmasını. Biz de uzaktan dinliyorduk. Konuşması bitti, gazeteciler ve kalabalık dağılmak üzereyken yaşlı bir kadın gelip, ‘Niye bu minareye böyle yaptılar?’ diye serzenişte bulundu.
Sohbet etmeye başladılar. Bir süre ayakta konuştular, o sırada silahlar patlamaya başladı. Koşup dükkâna girip kepenkleri kapattım.
Sonra dama çıkıp ne olduğuna bakmaya gittim. Tahir abi yerde yatıyordu, ‘Allah’ın inşallah o değildir’ dedim içimden ama oymuş ne yazık ki.”
"PANZER'İN PARÇASI AVLUMA DÜŞTÜ"
Olay günü çatışma bölgesinde inceleme yapmak üzere gelen Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz ve beraberindekilere roketatarlı saldırı düzenlenmiş, ayrıca sokaktan gelecek saldırılara karşı kalkan görevi gören zırhlı polis araç da önceden yerleştirilmiş mayının hedefi olmuştu.
Neriman Taş, Yenikapı sokakta, Dört Ayaklı Minare’ye elli metre uzakta oturuyor. Patlayan mayınla parçalanan zırhlı aracın bir parçası evinin avlusuna düşmüş:
“Silah sesleri başlayınca evimize koşup kapımızı kapattık. Çatışmalar uzun süre devam etti. Koşuşturma ve çığlık sesleri duyuyorduk. Saat 15:00’e yaklaşıyordu ki korkunç bir patlama oldu, evimiz sarsıldı, yıkılacak zannettim. Ardından bir şey avluya düştü gürültüyle. Gidip baktığımızda ne olduğunu anlamadım önce. Sonra sokağa patlayıcı koyup zırhlı araca saldırı yaptıklarını söylediler. Bir tekerleği de kopup dükkândan içeriye girmişti.”
Tahir Elçi’nin öldürüldüğü Dört Ayaklı Minare’nin bulunduğu sokaktaki esnaf ve bölge sakinlerinden, fotoğraf ve isim verip konuşanlardan daha çok, isim vermeden konuşanlar var.
Genelde röportaj vermeyi kabul edenlere ‘Şunu da ekle, bunu da söyle’ gibi direktifler veriyorlar. O konuşmayanların görüşleri konuşanlarla aynı, ancak tedirginlik ve sonrasında zarar görme endişeleri çok belirgin.
Sokaktaki hemen herkes çatışmaların durmasını ve insanların normal yaşamlarına dönmesini istiyor ve bunu sıklıkla dile getiriyorlar. Ancak tedirginler. 'Tahir Ağabeyleri'nin ölümünün ardından artık daha da tedirgin olduklarını söylüyorlar.
Kaynak: Abdülkadir Konuksever | aljazeera.com.tr