28 Kasım'da Diyarbakır Suriçi'nde Dört Ayaklı Minare'nin önünde basın açıklaması yaptığı sırada çıkan olaylarda hayatını kaybeden Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'yi arkadaşları anlattı.
28 Kasım'da Diyarbakır Suriçi'nde Dört Ayaklı Minare'nin önünde basın açıklaması yaptığı sırada çıkan olaylarda hayatını kaybeden Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'yi arkadaşları anlattı. Hür Bakış'tan Behmen Doğu'nun haberine göre, dostları, Tahir Elçi ile adliye koridorlarından başlayıp vefatına kadar süren dostluğunu, tahirliğini, barış elçiliğini, fedakarlıklarını anlattılar.
Av. Meral Danış Beştaş - HDP Adana Milletvekili
Tahir ile Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinde tanıştım. Kendisi 1987 yılında yani benden 1 yıl sonra Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesine kayıt yaptı. Okulda arkadaşlığımız başladı ve kara güne kadar da kopmadı. Bir çok davada beraber çalıştık. Mesleki ve yönetsel ortak çalışmalarımız çok oldu...
Bir gün önce (27 kasım) arayıp ziyaret etmek istedim. Sevincini sesinden anlamamak mümkün değildi. Ziyaretimde son dönemleri konuştuk. Kendisine yönelik çok yönlü linci atlayamazdık. Uzunca konuştuk. Hakkında açılan davanın hazırlığını yapıyordu.Takip etmek istediğimi söyleyince duruşma gününü verdi. (Bakırköy ACM 19 Nisan 2016) Duruşma gününden önce beraat etti.!! Ne konuşmadık ki, uzattığı sakalını bile konuştuk. İkimizde habersizdik son görüşmeyi yaptığımızdan. Ama son kez morgda uyumuş halde gördüm O'nu...
Tahir Elçi benim için bir dost, zemheride ayağı sıcak tutan bir çorap, işkencede sesini duyduğum sesimi dinleyen bir dinleyici, beraber işkenceye karşı birlikte cesaret aldığım/cesaret verdiğim bir yoldaş, yüreklice karanlık güçler tarafından gaibe yollanan failleri takip etmekten korkmayan bir yiğit, şaşkınlığını yansıtmaktan çekinmeyen bir çocuktur Tahir...
Av. Nuşirevan Elçi - Şırnak Baro Başkanı
İnsanın inanmadığı veya inanmak istemediği olaylar vardır. 28 Kasım 2015 günü Twitter'da haberlere bakarken "Sur ilçesinde Baro Başkanı ve avukatların katıldığı basın açıklaması tarandı. Avukatlar yaralı" twitini görünce sevgili arkadaşım Tahir'i aradım.
Telefonu sürekli meşgul çalıyordu. Ben de twitterda haberlere bakmaya ve Tahir'i aramaya devam ettim. Bir-iki dakika sonra "Tahir Elçi yaralandı" diye bir twit düştü ekrana. Artık sabrım kalmamıştı. Tahir'in ortağı Neşet Girasun'u aradım. Onun da telefonu meşguldü. Bu kez ortak arkadaşımız Mehmet Emin Aktar'ı aradım. Emin'in sesi telaşlıydı.
"Emin, Tahir vuruldu" diyorlar. ''Ne biliyorsun?" Deyince: "Ben de şimdi duydum. Hastaneye doğru gidiyorum. İnşallah doğru değildir" dedi. Artık içimdeki telaş iyice su yüzüne çıkmıştı. Telefonu kapatır kapatmaz twittera girip son yazılanlara baktım. Tam o anda "Tahir Elçi öldürüldü" twitini gördüm.
İnsanların "başımdan aşağı kaynar sular döküldü" derken ne demek istediklerini o anda anladım. Takdir edersiniz ki, twitterda her gün birilerinin öldüğü haberlerini okuyoruz ve asılsız çıkıyor. Haberin gerçek olmaması için dua edip arkadaşları aramaya devam ederken Tahir'in ortağı Neşet beni geri aradı. Öyle ağlıyordu ki, bir şey söylemesine gerek kalmamıştı aslında. Ben sadece "Neşet, roste?" (Neşet, doğru mu?) diyebildim. O anda hissettiklerimi anlatacak bir söz bulamıyorum. İlk hissettiğim kan donduran bir şok olmuşluk...
"HER ŞEY O KADAR HIZLI OLDU Kİ..."
İnkar, bağırıp, çağırma, etrafı yıkıp dökme isteği... Başta dediğim gibi, dağ gibi, sapasağlam arkadaşım, bir anda nasıl ölmüş olabilirdi? İki gün önce Diyarbakır'da sevgili dostumuz Av. Hüseyin Seyyitoğlu'nun cenazesinde beraber oturmuşuz, beraber cenaze namazı kılmışız, yitip gidenlerden bahsetmişiz.
Şimdi ben nasıl ''Tahir öldü" diyebilirim? Her şey o kadar hızlı oluyordu ki, hislerim dondu sanki. Telefonların ardı arkası kesilmiyordu. Bölgeden ve pek çok ilden baro başkanları, avukatlar, duyduklarına inanamayan dostlar ardı ardına arıyorlardı. "Doğru mu, Tahir vurulmuş mu?" Tahir vurulmuş!
Ne kadar da yan yana gelmesi mümkün olmayan iki kelime, ne kadar da ağza yabancı bir cümle. Bugün bu cümleleri yazarken bile "bu gerçekten oldu mu" diye soruyorum kendime. Tahir'i kim vurmak ister ki? Barış güvercinleri vurulur mu hiç? Vurdular... Gökyüzüne uzanan minarenin altında... Yedi defa altından geçtin mi her dileğin gerçekleşir derlermiş. İnsanlar yaşamın farkına varsın diye ölmeyi dileyen Tahir'in dileği gerçekleşir mi?
Oysa O, ölmesin diye Eyüp Ergen, canını sunmaya gelmişti Cizre'ye. Ahmet ve kardeşleri yetim kalmasın diye vazgeçmişti kendi hayatından. Farqin'de "sokağa girerseniz ateş ederiz" anonsu tedirgin etmemişti Onu. Çünkü biliyordu. Eğer sokağa girmese zaten ölümler olacaktı.
"EN ÇOK ONU YAKIYORDU; ÖKSÜZ VE YETİM HİKAYELERİ"
Ama en onurlusu tabi ki kendini feda etmek idi. Bunu en çok O biliyordu. Sonra eskiden kalma, tozlu mu tozlu hikayeler. Kapısının önünden götürülüp bir daha haber alınamayan kardeşler, ağabeyler, ablalar, amcalar, dayılar, halalar, anneler, babalar...
En çok onu yakıyordu; Öksüz ve yetim hikayeleri. Biliyordu. Her yetim ve öksüzün feryadı sanki onaydı. Gökten düşen, yaratanın göndermediği ölümlere göğsünü siper etmişti. Kuşkonar'da, Roboski'de. Bütün bu acıları dindirmeye çalışmak ama ne pahasına olursa olsun. Upuzun kış gecelerinin kurşun ağırlığında çöktüğü kadim Diyarbakır şehrinin semalarındaki sisi dağıtmak ve tarihe bir dipnot düşmek adına dört ayaklı minarenin dibinden bu sağır sessizliği yırtan bir ses olmak içindi her şey... Şiddet sarmalına dolanmış belleğimizin, savaşa yenik düşmüş vicdanımızın tarihi bir hatırlatma ile yeniden canlanması içindi çabası. Hayata kapatılmış sokakların, ölüme terk edilmiş hayatların yeni bir pencereden hayatla yeniden buluşması içindi bu insani dokunuş... Tahir Elçi mazlum bir halkın başını hiç eğmemiş mağrur bir evladıydı. Dik duruşu, adalet anlayışı, barış çabası gelecek kuşaklara umut olmalı... O Tahir'di, samimi bir şekilde tertemiz duygularla düşmüştü barış sevdasının peşine. Ve O elçisiydi tüm barış sevdalılarının...
Nazım'ın dediği gibi;
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi tahirliğinden?
Kaynak: CnnTürk