“Savunuyorum” diye savurduğunuz şey sizin değil, halkın umudu!

15 Kasım 2014 - 10:35
Yazmayayım, biraz bekleyeyim diyorum, gördüklerim bu tavrın mantıkla çelişeceğini yüzüme vuruyor, duramıyorum.

Sitenin adı: Amerika’nın Sesi.

Haberin başlığı: “Tarhan 'Anadolu'yu Amerika'nın Sesi'ne Anlattı”.

Sitenin adı dahi, vatansever bir insanın vatan hassasiyeti olmayan kişiye "hakaret" olarak kullanacağı bir tabir olarak kullanılabilir.

Zaten "Türkiye ile ilgili diğer haberler" kısmına bakan kişi bile bir şeyleri anlar:

- Çuvalcı Gençler Serbest - İstanbul Saldırısına Washington'dan Tepki - Öcalan’a Sekreterya Gerçekleşecek mi? - CHP 2015 Öncesinde Ayrışma Sancısı Yaşıyor - İstanbul’da Amerikan Askerlerine ‘Çuvallı’ Saldırı - “Yeni Kongre Türkiye ile Daha Uyumlu Çalışır’”

***

Türkiye'de sistemin, parlamentonun, basının tamamen "herhangi bir" emperyalizmin elinde olduğunu bildiği halde "durup beklemeli" diyenler var.

Fakat onlar gibi "durup", "beklemeyenler" de var.

Sitede yayınlanan röportajın giriş paragrafı “tedirgin” bekleyiştekilere yanıt niteliğinde:
"CHP’den ayrıldıktan sonra nasıl hareket edeceği merak konusu olan Bağımsız Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, yeni siyasi partisine ilişkin detayları Amerika’nın Sesi’ne açıkladıktan sonra “Anadolu Partisi”nin İçişleri Bakanlığı’na kuruluşunu gerçekleştiriyor."

***

Yahu ne bu acele?

Emine Ülker Tarhan'ın hain olduğuna inanmak istemiyorum elbette.

Fakat, "Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ni de, bu teklifi TR-705 kodlu ajan olduğu iddiasını halen yalanlamayan Sezgin Tanrıkulu ve “Hem solcu hem ulusalcı olunmaz” diyen Rıza Türmen ile verdiğini de unutmadım.

İnsan yaptığı şeyin doğru olduğuna inansa bile yanında yürüdüğü insanlara baktığında bir “acaba” der.

Şahsen ben vekil olsam, TR-705 ile aynı cümlede dahi geçmek istemezdim.

Yeterince yaralayıcı ve düşündürücü bir durum değilmiş gibi, bunun üzerine bir de böyle bir sitede bu kadar “taze” verilen bir röportajda, sorulan soru ve verilen yanıtsa son radde:
Amerikanın Sesi: “Süreçte Kürtçe eğitim, ana dilde eğitim ve Abdullah Öcalan’a sekreterya kurulması gibi çok kesin talepler var. Sizce bu talepler gerçekleşmeden Kürt Sorunu çözülemez mi?”

Tarhan: “Aslında bunların çok açıklıkla konuşulması lazım. Hep bugüne kadar kaçamak davranılıyor. Hükümet’in taleplerin sadece kültürel talepler mi var yoksa toprak talebi mi var bunları bildiğini düşünmüyorum. Hep erteleme eğilimi var. Hele de seçime kadar çözmek niyetleri olduğu zannetmiyorum.

‘Toprak talebi var mı açıklıkla ortaya konulmalı’

Bir kere ne istediklerinin çok açıklıkla ortaya koyulması gerektiğini düşünüyorum. Kültürel talepler mi yoksa toprak talebi mi çok açıklıkla ortaya konulmalı ki bunun üzerine bir değerlendirme yapılabilir diye düşünüyorum.”

***

Halkın mecliste temsil edildiğine inancını kaybettiğini söylüyorsunuz. Ve zeki bir insan olduğunuz için eminim ki mecliste temsil edilmediğini düşünen halkın, Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Siyasi birlikten ziyade Milli birliğe” özlem duyduğunu fark ediyorsunuz.

Çünkü mecliste şeriatçı temsil ediliyor. Bölücü temsil ediliyor. Amerikancı, Avrupacı, kısaca bu toplumun çıkarına ol(a)mayıcı herkes temsil ediliyor. Sadece vatan kaygısında olan insanlar temsil edilmiyor.

Ülkenin kurucu iradesi olan, devrimleri canı pahasına korumuş, koruyanların da peşinden giden Kemâlistler temsil edilmiyor.

Bu ahvâl ve şerait içinde “umut” olmak için ortaya çıkıyorsunuz. Partinizi daha kurmadan ilk röportajı Amerika’nın Sesi’ne veriyorsunuz.

3,5 yılda ciddi bir kitlesel destek aldığını düşünüyorsunuz da, içeriden çıkar çıkmaz soluğu Amerika’nın Sesi’nde alan Mustafa Balbay’ın kendi kredisini nasıl tükettiğini de mi görmüyorsunuz?

İnsan işbirlikçi olsa ve kandırmak için belirlediği kesim, milli hassasiyetleri olan kesim olsa bile dikkat çekmemek için bekletir bu röportajı. “Kardeş siz gidin, bir ay sonra gelin, daha parti kurulmadan soluğu sizde almış gibi olmasın” falan der.

Bu neyin kafasıdır?

68 model ayrımların hala sürdüğüne inanıyorsunuz, şartların değiştiğini, ayrımın artık “İlerici-Gerici”, “Ulusal-Küresel”, “Milli-Gayri Milli” ekseninde şekillendiğini göz ardı ederek.

Ama partinizi “sağa kaymakla” eleştirip, kurucularını, hatta partinin örgütlemeden sorumlu başkan yardımcısını bile eski ANAP’lılardan seçiyorsunuz?

ANA-PARTİ diyor, ama ANAP-ARTİ gibi davranıyorsunuz?

Daha dakika bir: Kendinizle çelişiyorsunuz?

Ulus devletin karşısında olanlar, federasyon modelini dayatıyor. Hedefte ki kavram, bugün de “Türk”. Çünkü bu modelde bu kavram etnik ve mezhepsel değil. Yani doğru uygulanıp, savunulduğunda herhangi bir ayrışmaya uygun değil.

Tercih edilmiyor bu sebepten.

Bugün “Türk” kavramından rahatsız olanın yarın “Türkiye”den rahatsız olacağını görmek zor değil. Bu kavramlara savaş açanların, durumu daha “iyi niyetli” göstermek için kullandığı tabirin “Anadolu” olduğunu da, bölücü örgüte yakın bazı derneklerin özellikle son dönemlerde “Anadolu Halkları” tabiri kullandığını bilmiyor da olamaz heralde “Milletin” vekili.

Hele de göçmen olan bir kişi iyi bilir vatansızlığı. Özellikle de Yugoslavya örneğini.

***

 Durum, Mustafa Kemal Atatürk’ün tam da Nutuk’da belirttiği gibi:

“Millet, tarihin, ancak devletlerin yıkılış ve çöküş gibi bunalımlı zamanlarında kaydettiği çok önemli ve tehlikeli anları yaşıyordu. Böyle anlarda, talih ve kaderini doğrudan doğruya kendi eline almakta gaflet gösteren milletlerin, gelecekleri karanlık ve felâketlerle doludur.

Türk milleti bu gerçeği anlamaya başlamıştı. Bu kavrayış sonucuydu ki, kurtuluş ümidi vaadeden her samimî işarete koşmaktaydı.”

Ve ekliyor:

“Ancak, bir toplumun, uzun yüzyılların uyuşturucu yönetim ve terbiyesinin etkisinden bir günde, bir yılda kurtulup serbest kalabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğru değildir.”

Sonra da “ne yapılmalı?” sorusunu yanıtlıyor:

“Bu sebeple, durumu ve gerçeği bilenler, ellerinden geldiği kadar, bağlı bulundukları millete ışık tutup yol göstererek, ona kurtuluş hedefine yürümekte önderlik etmeyi en büyük insanlık görevi bilmelidirler.”

***

Kutsal olan vatan kadar kutsal olan, halkın herkesin elinde oyuncak olan umudu.

Yapmayın artık bunu.

Çünkü insanlar ne kadar çok parçalanırsa, yeniden toplanmaları o kadar zor oluyor.

Ve sizlerin bilerek ya da bilmeyerek, iyi niyetli ya da kötü niyetli yaptıklarınız/yapmadıklarınız, sizler tarih sahnesinden silindiğinizde arkada daha da yılgın, daha da yorgun bir halk bırakıyor.

Bu da gerçek “yol göstericilerin” sırtına yük oluyor.

Biline…

Kaynaklar:
http://www.amerikaninsesi.com/content/tarhan-anadolu-yu-amerika-nin-sesi-ne-anlatti/2520040.html

http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tasari_teklif_sd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=101056



    :

    :

    :

    :

    "“Savunuyorum” diye savurduğunuz şey sizin değil, halkın umudu!" hakkında Tweetler
    YAZARIN DİĞER YAZILARI