Yıl 2013…
Gazeteciler tek tek tutuklanıyor…
Her gün yeni
gözaltı dalgası geliyor…
Polis sabahın beşinde
gazetecilerin kapısına dayanıyor…
Basılmamış kitaplar toplatılıyor…
Kitapların bombalardan daha tehlikeli görüldüğü zamanlar…
Her yaptığım haberi izleyen annem
“oğlum bunlarla uğraşma” diyerek evden uğurluyor…
Duramıyordum…
Gazeteci olarak daha fazla ne yapabilirdim…
Oturdum ve aşağıda okuyacağınız
10 maddelik metni kaleme aldım…
Tek başıma yayımlamanın bir anlamı yoktu…
Metni diğer gazete ve televizyonlarda çalışan arkadaşlara gönderdim…
“Okuyun, destek verirseniz altına imzanızı atarsınız” dedim…
Destek veren de oldu,
metni ağır bulan da…
Dedim ya
baskının dayanılmaz olduğu günlerdi…
O metnin başına ne mi geldi?
Dilerseniz bu sorunun yanıtını
en sona bırakayım…
İşte adına
“Aydın Gazeteciler Bildirisi” dediğim o metin…
1- Anayasal bir hak olarak gazeteci, meslek ilkeleri doğrultusunda halkın haber alma hakkını sonuna kadar savunur.
2- Temel insan haklarından olan düşünce ve ifade özgürlüğü, çeşitli iletişim yolları üzerinden serbestçe eleştiri yapabilme hakkıyla savunulur.
3- Gazeteci, haber ve yorum yaparken direktifler doğrultusunda değil, öncelikle kendi vicdanının sesini dinler.
4- Gazeteci, başta siyasiler olmak üzere devlet kurumları ile baskı çevrelerine karşı hiçbir zaman sansür ve oto sansürü kabul etmez, edemez.
5- Biz gazeteciler, bilgi kaynaklarına serbestçe ulaşma ve halkı ilgilendiren tüm olayları araştırma hakkına sahibiz. Son günlerde sıkça başvurulan yayın ve yayım yasağı uygulamaları kabul edilemez.
6- Biz gazeteciler, iktidarın fikirleri doğrultusunda, işimizden olma kaygısı içerisinde değil, haberlerimizi mesleki kaygılar çerçevesinde halka duyurmak istiyoruz.
7- Günümüzde altmıştan fazla gazeteci cezaevinde, her ne kadar yargı yoluyla farklı sebepler belirtilmiş olsa da tutukluluğun gerekçeleri hiçbir zaman düşünce özgürlüğü olamaz. Bu nedenle cezaevinde tutulan meslektaşlarımızın bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları sağlanmalıdır.
8- Bilgi edinme ve haber almanın temeli, dürüst ve doğru iletişim üzerine kurulmalıdır. Sesini duyurmak isteyen her yurttaş, toplanma ve gösteri özgürlüğünü kullanabilmeli, bu özgürlükler polis baskısı altında, keyfi nedenlere bırakılmamalıdır.
9- Biz gazeteciler, başta demokrasi olmak üzere insanlığın evrensel değerlerini hiçe saymadan ırk, dil, din, sınıf ve cinsiyet farkı gözetmeksizin toplumların kültürel değerlerinin korunmasından yanayız.
10- Barış sürecinin konuşulduğu günümüzde, kavramların yok edilmesi bu coğrafyanın tarihine vurulmak istenen bir darbedir. Bu kapsamda yeni anayasada tek kişinin değil, halkların hakkı ve laikliğin korunması temel alınmalıdır.
Metin 25 Mayıs 2013 tarihinde yazıldı…
Metni gönderdiğim gazeteci arkadaşlardan
bir hafta içinde yanıt vermelerini rica ettim…
İmzalar atıldı…
Ancak
yayımlamaktan vazgeçtim…
Metnin oluşum tarihine dikkat etmişsinizdir…
Hani toplumun en gergin olduğu,
demokrasi çağrılarının sokaklara taştığı günlerdi…
Yani
Gezi olaylarının bir hafta öncesinde metin kaleme alınmıştı…
İmzalar gelmeye başladığı sırada
halk sokaklara döküldü…
Metni yayımlamaktan
bu nedenle vazgeçtim…
Çünkü
korku imparatorluğu biraz olsun dağılmıştı…
Halkın kendi demokrasisine sahip çıktığını düşünerek böyle bir karar almıştım…
O metni şimdi
gün yüzüne çıkartıyorum…
Can Dündar ve Erdem Gül başta olmak üzere cezaevlerinde tutulan onlarca gazeteci var…
Hepsine selam olsun…