Can Dündar devrilmekte olan iktidarın belirtilerini yazdı.
İşte yazının ilgili kısmı...
Seçime 40 gün kala, iktidar partisinde, devrilişin tüm alametleri gözleniyor. Daha önce benzerlerini yaşadığımız sıralamayla üstelik:
Yüksek ateş, önce ekonomik verilerde hissediliyor:
Enflasyon, işsizlik, milli gelir, döviz kuru, sanayi üretimi; hepsi birden alarm zilleri çalıyor.
Sonra sokaklar hareketleniyor; İçişleri bütçesi, Milli Eğitim’inkini aşıveriyor. Önce polis, ardından da “evde zor tutulanlar”, sokağa salınıyor.
Giderek, hezimetin fiziki belirtileri çıkıyor ortaya:
Ağız köpürmesi, göz dönmesi, burundan soluma, boyun kalınlaşması, diş gıcırtısı, yumruk sıkılması, akıl tutulması...
Bu aşamada, dış dünyadan, özellikle de Amerika’dan uyarılar başlıyor. Oraların rüzgârıyla iktidar olanlar, bu kez oralara kafa tutuyor. “Uluslararası komplo” ve “yerli işbirlikçileri” klişesini devreye sokuyor. Aranan suçlu, “iç ve dış düşmanlar”da bulunuyor.
“Ne istediniz de vermedik” serzenişleri, önce “Kandırılmışız” itirafına, oradan “İçimizde hainler var” paranoyasına varıyor.
Açın arşivleri bakın:
Devrilmekte olan iktidarların, tipik belirtileri bunlar...
Eleştiriye tahammülü kalmayan lider, çevresini boşalttıkça yalnızlaşıyor, alkışların dolduruşuyla mağrurlaşıyor.
Gidişatı görüp uyaran eski yoldaşlarını tasfiye ediyor.
“Eskiden ‘biz’dik, şimdi ‘ben’ olduk” diye sızlananlar derhal dışlanıyor. Liderin yeni şakşakçıları, kurucu kadroya “vizyonsuz yaşlılar” muamelesi yapıyor.
Taban dağıldıkça, oylar azaldıkça, son yaklaştıkça, kırılan vazonun üzerine, kocaman “Biz Türkiye’yiz” bayrağı örtülüyor.
Filmlerin sonu söylenmez ama; daha önce kaç kez okuduğumuz senaryo bu; biliyoruz.
Sırada, bugün sessizce izleyenlerin, “Ben uyarmıştım, dinlemedi” dediği bölüm var.
Sezon finalini de liderin, “Beni dış odaklarla, içimizdeki hainler yıktı” cümlesiyle bitiriyorlar.
Sabredin; 40 gün kaldı.
Gidiyorlar.
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...