Balyoz mağduru Yarbay Ali Tatar hayatını kaybetti. Ağabeyi Hasan Karakaya için taziye dileyen Genelkurmay'a sert bir mektup kaleme aldı.
Ağabey Ahmet Tatar'ın mektubu şöyle:
"Hayatını bir şekilde kaybedip, bu dünyadan göçen her insanın ardından taziyede bulunmak, insani bir yaklaşımdır.
Hiç itirazım olamaz. Düşmanım dahi olsa ben de, “Allah rahmet etsin” der, geçerim.
Fakat amel defteri bu derece dolu biri için güzellemeler yaparsan, üstelik yazdıkları ile senin kurumsal yapını, mensuplarını en acımasız şekilde aşağılayan, karalayan, küfreden birine karşı methiyeler dizersen ben seni “en hafif deyimle” ayıplarım.
Her insan yaptıklarının hesabını bu dünyada vermeli.
Vermeyenin de gittiği yerde bir mizanda tartılacağını biliyoruz. O nedenle ölene hesap sormak haddimiz değil.
Konuştuklarımız, söylediklerimiz insani değerlendirmelerden ibarettir.
Bu dünyaya ilişkindir.
Ama bu değerlendirmenin yapılması zorunludur.
İyinin kötüden, insanlığa faydalının zararlıdan ayrılması gerekir.
Her insan hakettiği değeri, adının geçtiği her yerde iyi ya da kötü almalıdır.
Her insanın geleceğe karşı bir sorumluluğudur bu aynı zamanda.
İnsanlık Neron’la, Edison’un ardından aynı cümleleri kurmaz.
Kim Muaviye bin Ebu Sufyan ile Ebu Zer Gifari’yi aynı şekilde yad ediyor?
İnsanlık bu durumlarda hep taraftır. Safını iyilerden yana belirler.
Siz “Sayın Genelkurmay”, sizin safınız neresidir?
Eğer ölen Akit yazarı Hasan Karakaya için bu methiyeleri diziyorsanız, bizim şehitlerimiz için ne diyorsunuz; Bilmek istiyorum.
Benim kardeşim Ali Tatar için, Murat Özenalp için, Cem Çakmak için ne düşünüyorsunuz örneğin?
Devletin en yetkili ağızları, Türk Ordusuna kumpas kurulduğunu söyledi.
Siz “hukuka saygı” adına “Beşiktaş Cellatlarına” teslim ettiğiniz askerlerinizin hayatlarını kaybetmelerine, sevdiklerinden uzakta yıllarca zindanlarda yatmalarına neden olan bu süreci nasıl adlandırıyorsunuz?
Bu açılan davaları, yıllarca süren yargılamaları neyle açıklıyorsunuz?
Örneğin benim kardeşim Yarbay Ali Tatar’ın davasının birleştirildiği Poyrazköy Davası kesinleşti. Bütün sanıklar beraat etti ve gerekçeli kararda, delil diye ortaya konan her şeyin sahte olduğu, davanın bir kurgudan ibaret olduğu yazıyor. Ama benim kardeşim hayatta değil.
Peki, şimdi hayatta olmayan Akit yazarı Hasan Karakaya’nın bu davalar için neler yazdığını hatırlıyor musunuz? Rahmetli Türkan Saylan için gazetesinde neler yazıldığını biliyor musunuz?
Sizin arşiviniz sağlamdır. Açın okuyun ve bize bir cevap verin.
Cevap verin ki, biz de sizin cevabınıza göre iki çift laf söyleyelim.
Ne olduğunuzu, nerede durduğunuzu bilelim.
Yoksa siz, bizim canlarımızı tazminatlara tahvil ettiğimizi mi sanıyorsunuz?
Onurumuzun, vatan aşkımızın magazinsel şeyler olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Unuttuk mu sanıyorsunuz yaşananları?
Unutur muyuz sanıyorsunuz; kimin neler yapıp, sizin de ne yapmadığınızı?
Ahmet Tatar"