Ankara'daki Cami-Cemevi projesi, mahkeme tarafından iptal edildi.
Temelleri 2013 yılında dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan, çok sayıda AKP ve CHP milletvekilinin katılımı ile atılan Cami-Cemevi projesinin ruhsatı, Ankara 7'nci İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi.
GEREKÇE: KÜLTÜREL TESİS ALANINA İBADETHANE YAPILAMAZ
Halkevleri Hukuk Dairesi, imar planlarında kültürel tesis alanı olarak gözüken araziye ibadethane yapılmasının ruhsata aykırılık taşıdığı gerekçesiyle Mamak Belediyesi, Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Eğitim, Sağlık ve Araştırma Vakfı'na dava açmıştı. Ankara 7. İdare Mahkemesi de, inşaatı devam eden projenin ruhsatının iptaline karar verdi. Kararın gerekçesinde ise kültürel tesis olarak ruhsatlanan alana ibadethane yapılmasının imar mevzuatına aykırı olması gösterildi. Karar oyçokluğu ile alındı.
HOŞGÖRÜNÜN SEMBOLÜ OLACAKTI
Projesinin 3 bin 264 metrekare alan üzerine kurulması planlanmıştı. Alevi ve sünni kardeşliğinin sembolü olarak gösterilen projede Cami ve Cemevinin yanı sıra sosyal merkezler de hizmete sunulacaktı. Kampüs içinde cami ve cemevinin haricinde dede odası, imam odası, zakir odası, 350 kişilik konferans salonu, 350 kişilik aşevi, cenaze hizmetleri için gasilhane ve morg, kurban tığlama alanı, fakir aile çocukları için okuma salonu, misafir kabul salonları, çay ve sohbet salonları yer alacaktı.
ANADOLU ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU GENEL BAŞKANI CENGİZ HORTOĞLU: MORAL BOZUCU
Bu karar Türkiye'deki tüm cemevlerinin hukuksal zeminini ortadan kaldırır. Tüm cemevlerinin statüsünü tehlikeye atan bir karar oldu. Projenin durdurulması için dava açan arkadaşlar, aslında kendi ayaklarına vurmuş oluyorlar. Cami-Cemevi meselesinin, Türkiye'deki iki kesimin bir arada benzer ibadetler yaptıklarını, aslında aynı Allah'a, aynı peygambere inandıklarını göstermesi açısından sembolik bir manası vardı. Bu manaya bile tahammül edemediler. Bu mesajdan rahatsız oldular.
TÜRKİYE'DE AYRIŞTIRMA DİLİ HAKİM
Toplumun bu tür örneklere çok ihtiyacı var. Ne kadar çok ortak duyar üretebilirsek birlik beraberliği devam ettirebiliriz. Türkiye ortak duyarlılığı değil ayrışmayı gündeminde tutuyor. Birleştirme dilinden daha çok ayrıştırma dili hakim. Bu karar Türkiye'nin son döneminde geldiği konjonktürün durumunu göstermektedir.
Kaynak: Mustafa Gürlek / Meydan Gazetesi