Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) 2015 yılı Basın Özgürlüğü Ödülü Cumhuriyet Gazetesi’ne verildi. Ödülü törene katılan Cumhuriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Can Dündar aldı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) 2015 yılı Basın Özgürlüğü ödül töreni Strasbourg’da gerçekleşti. Basın özgürlüğüne katkı yapan gazeteciler ve gazeteler Avrupa Konseyi’nin de desteğiyle dün akşam düzenlenen törende ödüllendirildi.
Ödül töreni, Paris’te yaşanan katliamın kurbanlarını anarak başladı. Saldırıda öldürülen Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü stajyeri Anna Pétard Lieffrig anıldı. 24 yaşındaki genç gazetecinin yaşamı anlatıldı ve gazetecilerin şiddet ortamından en fazla zarar gören kişiler olduğu bir kez daha hatırlatıldı.
ONUR KONUĞU MISIR'DAN FAHMY
RSF adına yapılan açılış konuşmasında Paris saldırılarından sonra bütün Avrupa ve diğer dünya ülkelerinin terörizme karşı hep birlikte ayakta durmalarının önemine vurgu yapıldı.
Ödül töreninde Cumhuriyet gazetesine ödül verilmeden önce dünyanın farklı yerlerinde işkenceye uğramış, hapis cezasına çarptırılmış gazeteciler de ödül töreninin basın özgürlüğünün savunulmasının evrenselliği açısından dikkat çekiciydi.
Onur konuğu olman ülkesi Mısır’da uzun süre hapis cezasızına çarptırılan gazeteci Mohammad Fahmy’nin sözleri Paris saldırısından sonra önemle üzerinde durulması gereken cümleler:
“Buraya gelmeden önce Paris’e gittim. Tiyatro izlemek için. İnsanların acıları hala devam ediyor. Ağlıyorlardı. Bu saldırılar bizim özgürlüğümüze yöneliktir. İfade özgürlüğümüzü savunmak zorundayız.”
“Hapiste kaldığım süre içerisinde mücadelemi sürdürdüm. Şimdi siz bana soracaksınız: Hapisteyken nasıl mücadele edilebilir ki? Zihnimi kontrol etmeye çalıştım. Güçlü durmaya çalıştım.’’
ERHAİM ÖLDÜRÜLEN MESLEKTAŞLARINI ANDI
Suriyeli Zeina Erhaim’e ifade özgürlüğü alanında yaptığı çalışmalardan ötürü bireysel gazetecilik çalışmalarından dolayı ödül verildi.
Ödül törenine Suriye’de olduğu için katılamayan Erhaim törene video mesaj yollayarak düşüncelerini ifade etti. Ödülü kendisi adına amcası aldı. Erhaim, konuşmasında Esad rejimi ve IŞİD tarafından katledilen vatandaş gazeteciliği yapan meslektaşlarını andı.
CAN DÜNDAR: GÖZ YAŞLARININ RENGİ YOKTUR
Törende Çin ve Azerbaycan’da basın özgürlüğü adına mücadele eden gazetecilerin çalışmalarından bahsedildikten sonra Can Dündar Cumhuriyet gazetesi adına verilen ödül için konuşmasını gerçekleştirdi:
“Sözlerime Fransa’daki son katliamdan sonra doğan acıyı yürekten paylaştığımızı belirterek başlamak istiyorum. Türkiye daha geçen benzer bir saldırıda geçen ay yüze yakın evladını yitirdi biliyorsunuz. Gözyaşlarının rengi yoktur. O yüzden biz hem Ankara’da hem Paris’te yitirdiğimiz evlatlarımıza aynı gözyaşlarını döküyoruz.’’
“Artık saflaşma Türklerle Fransızlar, Doğulular ile Batılılar, Müslümanlar ile Hristiyanlar arasında değil; saflaşma insanlıkla vahşet arasında medeniyetle barbarlık arasında ve aslında özgürlükle esaret arasındaki bir saflaşmadan söz ediyoruz. Bu saflaşmada biz özgürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin yanındayız.
"ÖDÜL HABERİNİ ALDIĞIMDA SOKAĞIMIZDA TOMA BEKLİYORDU"
“Yönettiğim Cumhuriyet gazetesi de bugüne kadar suçları sadece gerçekleri yazmak olan dört mensubunu saldırlarda kaybetmiş bir gazete. Biz onların öldürüldüğünün haberinin verildiği büyütülmüş gazete kopyalarının altından geçerek giriyoruz her gün büromuza. Dolayısıyla güne öldürülen, tutuklanan gazeteci arkadaşlarımızı anarak başlıyoruz.”
“Ödül haberi geldiğince boş bir sokağa bakıyorduk. O gün bir IŞİD mensubunun üzerinde gazetemizin krokisi bulunmuştu. Polis sokak kapatmıştı ve sokağın önünde TOMA aracı bekliyordu.’’
“Benzer bir olayı Charlie Hebdo karikatürlerini uluslararası dayanışma amacıyla yayınladığımız zamanda yaşamıştık. Çünkü Cumhuriyet, Charlie Hebdo karikatürlerini İslam dünyasında ve Türkiye’de tek yayın organı olmuştu.’’
“ASKERİ DÖNEME BENZER SİVİL DÖNEM YAŞIYORUZ”
“Askeri darbe dönemlerinde aşina olduğumuz bu olayları şu anda sivil yönetimler altında yaşıyoruz.’’
“Televizyon izlerken beğenmediği konuyu bir telefonla değiştirtebilen bir Cumhurbaşkanı’na sahibiz.’’
“Onun müsteşarı valiyi arayıp bir gazetecinin evinin basılmasını ve her ne pahasına olursa olsun, gazetecinin tutuklanmasını söyleyebiliyor.’’
"GÜÇ YOZLAŞTIRIR, MUTLAK GÜÇ MUTLAKA YOZLAŞTIRIR"
“İşte biz bu mutlak güçten nasibin alan gazeteciler olarak Suriye’ye silah taşıyan tırları gündeme getirip yazdığımızda da benzer şekilde iktidarın hedefi haline getirildik ve tehdit edildik.’’
“Ne yazık ki bu tehditlerden daha ağır olanı Avrupa’nın tek adam yönetimin arkasında durduğunu görmek oldu.’’
“Mülteci krizinin Angela Merkel’i İstanbul’a getirtip Erdoğan ile yan yana oturtabildiği gördük ve ona tam seçim öncesinde ona istediği oksijeni sağladığını gördük ve buna üzüldük.’’
“Daha da kötüsü Avrupa Birliği komisyonunun Türkiye’de ifade özgürlüğü eleştiren raporunun seçim öncesi Erdoğan’ın kim bilir hangi pazarlığı sonucu ertelenmesi oldu.’’
Avrupa’nın kendi çıkarı söz konusu olduğunda temel değerleri ikinci plana atabildiğini üzülerek gördük.’’
“Yine de biz Avrupa’ya rağmen onun değerlerini savunmaya devam edeceğiz.’’
“YARGILANDIĞIM GÜN ÖDÜL ALDIM”
“Yine bir tesadüften başlayarak sözlerimi bitirmek istiyorum. Bu yaz yaşanan adliye baskınında silahla rehin alınan savcının fotoğrafını yayınladığımız için 7.5 yılla yargılandığım davanın duruşması var bugün. Bu hakkında açılmış onu aşkın davadan sadece biri ve hayatta olduğu gibi ödül ve ceza peş peşe geldi.’’
Kaynak: Bianet.org / F. Çağdaş İslim