Cizre'de 21 kişinin kaybedilmesinden sorumlu tutulan Albay Cemal Temizöz'ün de aralarında bulduğu 8 kişinin beraat etmesine tepki göstererek, "İnsanlığa karşı suç işleyen devlet görevlileri ve beyaz Toros zihniyeti yargı eliyle aklandı" dedi.
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri adalet arayışlarının 554'üncü haftasında Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. "Failler belli kayıplar nerede" pankartı ve gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde, 27 Ekim 1995 tarihinde Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Alyawa (Ağaçlı) köyüne baskın düzenleyen askerlerce katledilen ve ardından da kaybedilen Abdulkerim Yurtseven'in akıbeti soruldu.
KANDIRA F TİPİ'NDEKİ OĞULDAN KAYIP BABAYA MEKTUP
Eylemde ilk olarak 27 Eylül 1995 tarihinde Alyava (Ağaçlı) köyünde işkenceyle katledilen Münir Sarıtaş'ın ağabeyi Welat Sarıtaş'ın ses kaydı dinletildi. Ağabey Sarıtaş, yıllardır adalet aradıklarını ve mücadeleden vazgeçmeyeceklerini söyledi. Daha sonra Abdulkerim Yurtsever'in torunu Emrah Yurtsever konuştu. Yurtsever, 20 yıl boyunca dedesi için adalet arayışını sürdürdüklerini ancak, dedesinin bir mezarı bile olmadığını ifade etti. "Dedemizin kemiklerini istiyoruz" diyen Yurtsever, "60 sene de geçse bu meydanlarda olacağız. Dedemin ve gözaltında kaybedilenlerin hesabını soracağız" dedi. Ardından Abdulkerim Yurtseven'in Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi'ndeki tutsak oğlu Haşim Yurtseven'in gönderdiği mektubu ve şiiri okundu. Yurtseven, mektup ve şiirinde babasına duyduğu özlemi dile getirdi.
'BEYAZ TOROS ZİHNİYETİ YARGI ELİYLE AKLANDI'
Konuşmaların ardından haftanın açıklamasını Cumartesi insanlarından Hatice Kalpaklı yaptı. Kalpaklı yargının evrensel hukuka göre değil, iktidarın siyasi hesaplarına göre karar verdiği için 90'lı yıllarda Cizre'de 21 kişinin kaybedilmesinden sorumlu tutulan Albay Cemal Temizöz'ün de aralarında bulduğu 8 kişinin beraat edildiğini söyledi. Eskişehir 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararın insanlığa karşı bir suç olduğunun altını çizen Kalpaklı, " İnsanlığa karşı suç işleyen devlet görevlileri ve beyaz Toros zihniyeti yargı eliyle aklandı" dedi.
AİLELERE: BİR DAHA BURAYA GELMEYİN
Abdulkerim Yurtseven'in 27 Ekim 1995 yılında Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburu'na bağlı askerlerce Yüksekova'ya bağlı Ağaçlı köyüne getirildiğini söyleyen Kalpaklı, askerlerin köydekilere işkence uyguladığını ve 73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken Abdülkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münir Sarıtaş'ın gözaltına alınarak, askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürüldüğünü hatırlattı. Kalpaklı ailelerin gözaltındakilerin durumunu öğrenmek için tabura gidenlere, "Kimseyi gözaltına almadık bir daha buraya gelmeyin" ifadelerinin kullanıldığını belirtti.
İTİRAFÇININ ANILARINDA KATLEDİLDİKLERİ YAZILIYDI
3 köylü için resmi kurumların , "Gözaltına alınmamışlardır" dediğini dile getiren Kalpaklı, gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç'in anılarını yazdığı kitapta ve savcıya verdiği ifade de ise, Yurtseven, Özeken ve Sarıtaş'ın gözaltındayken, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul talimatıyla katledildiğini söyledi.
'AKP YURTSEVEN'İN KATİLLERİNİ BULMADI'
Tanıklara ve itiraflara rağmen sorumlular hakkında açılan davanın delil yetersizliği nedeniyle beraat hükmü ile sonuçlandığını kaydeden Kaypaklı, davanın AHİM'de 2003 yılında sonuçlandığını söyledi. AKP hükümetinin ise, AHİM'e yapılan savunmada suçu kabul ederek, 3 kişinin kaybolmasıyla ilgili üzgün olduğunu ve etkin soruşturma başlatacağını, ancak sorumluları bulmadığını dile getiren Kalpaklı, "20 yıldır söylüyoruz. Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş'ın kaybedilmesinden Yüksekova Komando Taburunda görevli itirafçı Kahraman Bilgiç, Yüksekova Komando Taburu Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul sorumludur" diye konuştu.
Kaynak: DİHA