"Başbakanımız Davutoğlu, yeni anayasa için muhalefet partilerine gidecek"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "7 Haziran sonrası Türkiye çatışma ve şehitlerin haberleriyle dolu bir gündeme hapsedilmeye çalışıldı" dedi. "Paralel devlet adını verdiğimiz şer şebekesi, tüm imkanlarını Türkiye’nin kazanımlarına saldırmak için hareket etti" diyen Erdoğan, "Kendilerini ülkemiz medyasının amiral gemisi olarak görenler de bölücü ve paralel örgütlerin bu ihanetine ortak oldular, destek verdiler. İş çevrelerinden bir grup da maalesef bu koroya katıldı" ifadesini kullandı. Erdoğan, "Bize bu vatanı dar etmeye çalışanlara, biz bu vatanı dar ederiz" dedi.
Erdoğan, "Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yeni anayasa için muhalefet partilerine gideceğini" de duyurdu.
"7 Haziran sonrası siyasi partilerimiz çok iyi bir sınav vermedi, veremedi" diyen Erdoğan, Milletimiz 1 Kasım'da 'Ben koalisyon istemiyorum, güçlü bir tek parti iktidarıyla yoluma devam etmek istiyorum' mesajı verdi" dedi.
Erdoğan, 1 Kasım seçimi sonrası ilk kez Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde muhtarlarla bir araya geldiği toplantıda konuşuyor.
Cumhurbaşkanı'nın konuşmasından satır başları şöyle:
Milletin evine hoş geldiniz. Muhtarlar toplantımızın 14'üncüsünde beraberiz. Mahalle ve köylerimiz seçimle iş başına gelen muhtarlarımızla demokrasinin ilk adımıdır. Milletimizle hergün doğrudan iletişim içerisinde olan muhtarlarımızın görüşleri bizim için çok önemlidir. Bu durumdan rahatsızlık duyanların olduğunu da özellikle bilmenizi istiyorum.
Tarhi bir seçim yaşadık ülkemizde. Oyunu kullanarak ülkesinin ve kendisinin geleceği için tercihte bulunanlara teşekkürler. Katılımın yükselmesi milletin iradesinin resmidir. Yeni seçilen ve bir kez daha seçilen vekillerimizi tebrik ediyorum Meclis'teki partileri de kutluyorum.
7 Haziran seçimleri Türkiye'nin alışık olmadığpı bir tablo çıkardı 2002 yılından bu yana ilk defa bir partinin tek başına iktidar olmadığı bir seçimiydi.
Bir takım parti ve siyasiler ülkenin güvenliğini tehdit eden politikalarını gördük. Siyasi partilerin çoğu 7 haziran sonuçlarını doğru değerlendiremedi. 7 Haziran sonrası oluşan yüzde 60'lık bloğun rovanşist anlayışlı söylemleri Türkiye'yi zorlu imtihanla karşı karşıya bıraktı. Siyaset mühendisliği projeleri partilere ve millete dayattırılmaya çalışıldı. 12 yıllık başabakanlık dönemimde tesis ettiğimiz güvenliğimiz tehdide düştü. 7 Haziran seçimleri ile ülkeyi yeniden kanın ve kaosa dönüştürmek için çaba gösterdiler.
Muhtarlar olarak belediye başkanları caddelerin ve sokakların kanal açılmasıyla yaşanmaz hale gelmesini nasıl değerlendirirsiniz. Bunlar ihanettir ihanet şebekesidir. Belediye kanal açacaksa ya içme suyu kanalı ya da atık su kanalı olarak ya da alt yapı için açarlar. Bunlar tam aksine bunun için değil güvenlik güçleri giremesin vatandaş rahat hareket edemesin diye belediyelerin iş makinalarıyla yaptılar kapatmayı. Hizmet alımı suretiyle yapıp yandaşlarına ihale ettiler parayı da terör örgütüne gönderiyorlar. Bunlar takip ediliyor gereği yapılacak.
Türkiye çatışma ve şehitlerin haberleriyle dolu bir gündeme hapsedilmeye çalışıldı.
Türkiyenin kazanımlarını yok etmek için uğraştılar. Terör örgütünün ihanetine ortak oldular. İş çevlereri de buna katıldı.
1 Kasım seçimleri, 7 haziran seçimlerinin tekrarı mahiyetinde bir erken seçimdi. 7 Haziran seçimleri Türkiye’nin uzun yıllardır alışık olmadığı bir Meclis tablosu ortaya çıkardı. Türkiye 2002 Kasım ayından beri ilk defa, bir siyasi partinin tek başına hükümet kuramadığı tabloyla karşı karşıya kaldı. 7 Haziran seçimlerinin öncesinden başlayarak 1 Kasım’a kadar geçen süreçte, bir kısım partilerin ülkenin güven ortamını tehdit eden söylemlerini hep birlikte takip ettik. Sizler de izlediniz, ben de izledim. Açıkçası, Meclis’te temsil edilen siyasi partilerin çoğunun, 7 Haziran seçim sonuçlarını doğru değerlendiremediklerini gördük.
Yüzde 60’lık blok söylemiyle başlayan, rövanşist anlayışla tırmandıran söylemler Türkiye’yi zorlu bir imtihanla baş baka bıraktı. Masa başında tasarlanan suni ve hayata geçirilmesi mümkün olmayan siyaset mühendisliği projeleri partilere ve millete adeta dayatılmaya çalışıldı. Bölücü terör örgütü ve sırtını ona dayadığını açıkça ifade eden bir parti, Türkiye’yi yeniden kanın gözyaşının hakim olduğu günlere dönmek için var gücüyle çalıştı.
"Bütün bunlar takip ediliyor, gereği yapılacak bunların"
Siz muhtarlar olarak, sizin üstünüzde belediye başkanları olarak caddelerin, sokakların, kanal açılmak suretiyle yaşanılmaz hale getirilmesini nasıl değerlendirirsiniz? Muhtarlar olarak çılgına dönmez misiniz? Bu ihanet, bunlar ihanet şebekesi. Benim huzur içinde yaşayacağım sokağa belediye bir kanal açacaksa, bunu ya içme suyu kanalı olarak açar, ya atık su kanalı açar veyahut da TEDAŞ gibi altyapı için kanal açar, arkasından kapatırlar.
"Kendilerini ülkemiz medyasının amiral gemisi olarak görenler"
Ama bunlar tam aksine, bunun için değil oralara güvenlik güçleri giremesin, vatandaş rahat hareket edemesin diye bu tür kanallar açıldı. Bunu belediyelerin iş makinalarıyla yaptılar. Kapatmayı neyle yaptılar? Hizmet alımı suretiyle kendi yandaşlarına iş verdiler, parayı da ora vasıtasıyla terör örgütüne aktardılar. Bütün bunlar takip ediliyor, içişleri bakanlığımız müfettişleriyle takip ediliyor. Gereği yapılacak bunların.
Paralel devlet adını verdiğimiz şer şebekesi, tüm imkanlarını Türkiye’nin kazanımlarına saldırmak için hareket etti. Kendilerini ülkemiz medyasının amiral gemisi olarak görenler de bölücü ve paralel örgütlerin bu ihanetine ortak oldular, destek verdiler. İş çevrelerinden bir grup da maalesef bu koroya katıldı. Burada toplantılar yapıyorum. Bir iş adamı şunu söyledi, güneydoğunun insanı. Ve 11 yıldır bekletilen bir yol işini almış. Aynen batıdaki gibi, bizim beton asfalt dediğimiz ki uzun yıllara sari dayanıklılığı olan, üstüne asfaltın atıldığı yol yapacak. 11 yıldır bu iş sürüyor. Ben dedi ihaleyi aldım orayı yapıyorum ve yanımda çalışanların hepsi oradaki iki tane ilçenin, benim Kürt kardeşlerim onlar çalışıyor. Tehdit ediyorlar, şu kadar patronunuz para verecek, vergi verecek. Vermediği takdirde burası yakılır. Verilmediği için 20 adet iş makinası ve kamyonunu yakıyorlar. Şantiye şefinin de taksitle aldığı otomobili de yakıyorlar. Yahu bende kürdüm diyor, biz hayırlı bir iş yapıyoruz. Buralar kazalarla yaşadığımız yoldu, batıdaki yol yapıyoruz. Yapmayın etmeyin demesine rağmen onun da aracını yakıyorlar.
"Benim tarafım bellidir..."
Bunun faturasını hükümete şahsıma kesmek gibi olağanüstü gayret içine girdiler. Ne dediler? Katil devlet, katil saray. Biz hizmetten başka bir şey düşünmedik. Bütün derdimiz bizim bu ülkede hizmet oldu. Biz bir şey söyledik. Bugün gelişmiş ülkelerde, batı dünyasında ne varsa, benim ülkemde de o olacak dedim. Ülkemde de batıda ne varsa doğuda da o olacak dedik.
Bir kenarda beklemem sessiz kalmam düşünülemez. Hatta hatırlarsanız 10 Ağustos'tan önce alışmılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağım demiştim. Hep ifade etiğim gibi benim tarafım bellidir, tarafsız olmam lazım diyorlar ben milletten tarafım milletin yanındayım.
"Milletimiz 1 Kasım’da ben koalisyon istemiyorum mesajını verdi"
Uzlaşmaya varmak yerine kendi hesapları doğrultusunda hareket eden partilere, milletimiz bu politikaları onaylamadığını gösterdi. Tabi bu iş burada bitmedi, bitmez. Milletimiz 1 Kasım’da ben koalisyon istemiyorum mesajını verdi. Yine milletimiz, terör örgütlerinin yöntemlerini benimseyenlere bu yolun yanlış olduğunu ifade etti. Taşkınlıklara yönelenler milletimiz tarafından bir kez daha seçim sandığı marifetiyle ikaz edildi, uyarıldı. Bundan daha güzel yol olur mu? Silahlarla değil, yolları kazmakla değil.
Ülkenin ve milletin geleceği için siyaset üretenlerle, yeni Türkiye’yi savunanlarla, eski Türkiye’nin söylemleriyle hareket edenler bu seçimde bir kez daha görülmüştür. Milletimiz teröre, terör örgütlerine, onlara sırtını dayayanlara, her türlü paralel yapıya ve bunlar karşısında gerekli dirayeti ortaya koyamayanlara mesajını açık şekilde ifade etmiştir. Milletimiz, yerli; yani siz ve milli duruş sergileyenlerin yanında yer aldığını göstermiştir. Her fırsatta tekrarladığımız bir şey var. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet.
"Bu kardeşiniz de ölecek"
En batıdan en doğuya, en kuzeyden güneye 78 milyonuyla biz, Türk'ü, Kürdü, Arap'ı, Boşnağı, Roman'ı, Zaza'sı kim varsa, 78 milyon biz tek milletiz. Bunu bir defa kabulleneceğiz ya. Birbirinizi de makam, mevki, ırk bunun için sevmeyeceğiz, birbirimizi Allah için seveceğiz. Kimse beni cumhurbaşkanı olduğum için sevmesin, ya da birisini çok parası var diye sevmesin, makam mevki için sevmesin. Hepimiz öleceğiz unutmayın. Bu kardeşiniz de ölecek. Ve bizi mezara gömdükleri gün kimse bu cumhurbaşkanıydı demeyecek. Hoca efendi er kişi niyetine diyecek ve defnedip gidecekler. Ama bu kubbede hoş bir sada bırakmışsak ne mutlu bize.
"Kürdüm de, Kürtçülük yapma"
Ben Türk'üm de, ben Kürdüm de, Ben Arap'ım, Laz'ım de. Ama Romancılık yapma, Kürtçülük yapma, Türkçülük yapma. Mesele bu. Bunu yaptığımız zaman bölünürüz. Unutmayalım biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız.
Niye bizi bölüyorlar ya? Ne eksiğiniz vardı ya? Biz buralara hangi yatırımı yapmadık ya? Yani şu anda Güneydoğu'ya yaptığımız yatırım 260 katrilyon. Cumhuriyet tarihinde yok böyle bir yatırım.
Ama biz yapıyoruz, siz yakıyorsunuz yıkıyorsunuz ya. Göreve geldiğimde 76 üniversitemiz vardı, şimdi 193 üniversite var ya. Bunları niye yaptık? Benim Hakkari’deki kardeşim fakirdir. Çocuğu üniversiteye gidecek, istanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e gönderemeyebilir. Yahu biz üniversiteyi onun ayağına götürelim…
Ama sen ayağına gelen üniversiteyi tararsan, bombalarla yıkmaya çalışırsan, oralardaki akademisyenleri tehdit edersen oraya biz profesör, doçent bile gönderemeyiz. Çünkü onların bir yerde can güvenliğini de sağlamak zorundayız. Ama bunlar işimizi zor kılıyor. Ben doğuda akademistenlik yapan bu öğretim üyelerini de Mehmetçiklerimiz, polisimiz nasıl kahramansa, ben akademisyenlerimizi de sağlık görevlilerimizi de öğretmenlerimizi ben ilimde vesaire birere vatansever kahraman olarak görüyorum ve böyle alkışlıyorum.
Bu beyler bizim bayrakla sorunumuz yok diyor. Eeee? Bayrağımızı gördüğü yerde kaçıyor. Ama bazen de göstermelik bunu yapıyor, 7 Haziran’da yaptıkları gibi. Kendileri işte, kendi tabutlarında oraya bir paçavra seriyorlar. Sonra diyor ki bayrakla sorunum yok. E ne bu? İnanıyorum ki ben siz muhtarlar vasıtasıyla, milletim vasıtasıyla bu yanlışları inşallah düzelterek çok daha farklı aydınlık günlere beraber yürüyeceğiz.
Bak şu anda bütün güvenlik güçlerimiz, askerimiz, polisimiz hepsi bölgedeler. Dağ taş demiyorlar. Şehidimiz de oluyor. Peygamberlikten sonra en büyük makam olan oraya yürüyen kardeşlerimiz var. Biliyorum aileler bu noktada çok dertli. Ama şunu da bilmemiz lazım ki, o şehitlik makamı öyle bir makam ki o allah için, vatan için yürüyenlerin kazandığı bir rütbe. Bu mücadeleyle inşallah onların da kanı yerde kalmayacak.
Tabi bir devlet içinde devlet olmaz, bizim tek devletimiz var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti o kadar. Başka bir devlet olamaz.
Tabi 1 Kasım’ın en önemli mesajlarından biri de Türkiye’nin bir an önce yeni anayasameselesi çözmesi gerektiğidir. Bunu millet bekliyor değil mi? Daha önceki yeni anayasa çalışmalarında, başbakandım o zaman ben diğer komisyonların oluştuğu gibi değil, biz sayımızın gerektiği kadar komisyon üyeliği istemiyoruz. Dört partinin dördü de üçer üye versin o çalışmayı yapalım. O zamanlar bizim sayımız 330’a yakındı, muhalefetin sayısı 220’ydi. Onlar 9 partimiz 3 üye ile temsil edildi.
Hepsi masadan kaçtı ve işi bitiremedik. Hatta belli mesafe alındı. Dedik bunları kanunlaştıralım, bunda da kaçtılar. Temenni ederim ki yeni dönemde bu yeni anayasa hazırlıklarına katkı vermekten çekinmezler, bunu beraber masaya oturmak suretiyle hallederler. Engellemenin peşinde olan partiler bu anlayışlarından vazgeçmelidir diye düşünüyorum. Engelleyici tavır içine giren herkes bunun hesabını da 4 sene sonra yapılacak seçimde yine verirler. Meclis’in fiilen çalışmaya başlamasıyla birlikte bu konunun partilerimiz tarafından ele alınacağına ve netice elde etmeye yönelik bir çalışma başlatılacağına inanıyorum.
Bunu dün başbakanımızın şahsımı ziyaretinde aramızda görüştük. Diğer muhalefet partileriyle bu görüşmeyi kendisi de yapacağını söylediler. Geçen dönem tartışma konusu olan tüm hususlar, yeni anayasa hazırlanması sürecinde görüşülür, konuşulur, milletin huzuruna getirilir. Bende cumhurbaşkanı olarak üzerime düşen neyse, hiç gecikmeden desteğini verir, bir an önce milletimizin uygulamasına sunulmasını ben de isterim. Burada da kişisel fikirlerimiz saklı kalmak kaydıyla, meclis’in iradesine saygı göstermek hepimizin görevidir.
Kaynak: T24.com
Manşet Fotoğraf: bobiler.org