Cumhuriyet yazarı Koray Çalışkan Merkel'in Türkiye'ye gelişinin arkasında yer alan gizli gündemi köşesine taşıdı.
Erdoğan'ın 'lider imgesini tekrar tamir etmek için' Merkel'i Ankara'ya gitirmeye çalıştığına vurgu yapan Çalışkan, bu durumun çok riskli olduğunu ifade etti.
İşte Koray Çalışkan'ın o yazısı ;
Avrupa’nın yeni Demir Leydisi’nin kurduğu hükümet ve CDU Genel Başkanlığı ilk kez ciddi olarak sorgulanmakta. Konu malum. Suriyeli göçmenlerin Türkiye üzerinden Almanya’ya gitmesi ve Almanya tarihinin en büyük sığınmacı kriziyle karşı karşıya kalması.
'YA ONLAR BİTECEK YA BEN!'
Alman Yeşiller Partisi’nden Özcan Mutlu’dan dinlediğime göre koalisyondaki CDU ve CSU’dan vekiller parlamentoda iki gün önce Merkel’e ateş püskürdü. SPD ve Yeşiller, anayasa gereği sığınmacılara sınırların açılmasını savunurken, muhafazakârların büyük bölümü sığınmacıları sınırdan güç kullanarak gönderelim diyor. Dahası CDU’dan siyasetçiler sınırları hemen kapatması için Merkel’e baskı yapıyor ve ortak mektuplar yazarak doğrudan Merkel’i tehdit ediyor. Merkel’in yaşadığı dilemma şu: Ya onlar gidecek, ya ben!
Diğer taraftan Erdoğan sıkışmış durumda. Gezi’de kaybettiği karizmasından sonra güçlü lider algısı yerle bir oldu. PEW’e göre iki yıl önce yüzde 62 olan lider onay oranı, yüzde 40’ın altına inmiş durumda. Yani eskiden partisinin üzerinde olan lider onayı, artık partisinin de altında. Varlığı oy getirmiyor, götürüyor. Üzerine partisinin milletvekili sayısı yüzde 20 düştü. Hükümet kurulmasına izin vermiyor. Üstüne PKK teröründen bile artık Erdoğan sorumlu tutuluyor. Erdoğan’ın seçimin hemen öncesinde, lider imgesini tamir etmek için Merkel’i Ankara’ya getirtmeye çalışması bu yüzden.
Avrupa’nın en “güçlü” siyasetçisi Merkel’in seçimden iki hafta önce apar topar Ankara’ya gelmesi çok büyük ve riskli bir adım. Almanya, İngiltere, Fransa gibi güçlü ülkelerin liderleri seçimin hemen öncesinde seçim olan ülke siyasetçilerini ziyaret etmezler. Yazılı olmayan bir kuraldır. Merkel ziyaretinin nedeni de şu: Varlığıyla AKP ve Erdoğan kampanyasına destek olarak Türkiye’den istediklerini almak için ikna maliyetini düşürmek.
MERKEL NE İSTİYOR?
Ceyda Karan çok güzel anlattı. Türkiye’yi Suriyeliler için bir açık hava hapishanesine ya da mülteci kampına çevirmek istiyor. Bunun için Erdoğan’dan Suriyelilerin Türkiye’den çıkmasını engellemesini isteyecek. Özcan Mutlu’ya göre mültecileri geri göndermek için de Türkiye’yi mülteciler için Güvenli Bölge ilan etmesi gerek. Güvenli Bölge demek, yaşam hakkına saygı ve demokrasi demek. Eğer Türkiye legal olarak Güvenli Bölge olursa, AB’nin mültecileri geri gönderme şansı olacak. Aynı zamanda AKP “Türkiye’ye dair eleştiriler bitti, demokrasimiz bir daha tescillendi” diyebilecek. Üzerine AB Yunan Donanması’nı güçlendirerek Ege’yi Suriyelilere tamamen kapatacak. Merkel kurtulacak...
Erdoğan bunun karşısında ne istiyor? Mültecilerin gardiyanlığını yapmak için 5 milyar dolar talep ediyor. Kabul edilmeyeceğini bildiği halde Suriye’de tampon bölge istiyor. Obama’dan randevu alamadığı, Putin’den ilgi görmediği, dünyadaki saygınlığı yerle bir olduğu bir zamanda gelip Merkel’in kampanyasına destek olmasını istiyor. Seçimden iki hafta önce de mümkünse Merkel’in serbest dolaşım için bir şeyler yapılabileceğini müphem ifadelerle de olsa dile getirmesini istiyor. Zaten Merkel vizeden bahsetse, havuz medyası millete Alman pasaportu dağıtmaya kalkar.
İki gece önce AB kurultayı gece saat 3.00’e kadar sürdü. AB, Türkiye’ye sığınmacıların ülkeden ayrılmasını engellemesi şartıyla 1 Milyar Avro önermeye karar verdi. Ancak Erdoğan’ın 5 milyar Avro istediği konuşuldu. 3 milyar Avroda anlaşılacağı söyleniyor. Aynı zamanda Şengen kolaylıkları öneriliyor ve eğer Suriyelilerin Türkiye’den ayrılması engellenirse vizenin kaldırılması tartışılabilir deniyor.
AB hukukuna göre üye ülkelerin AB’nin demokratik değerlerini bütün dünyada savunma zorunluluğu ve yükümlülüğü var. Sırf çıkarına uyuyor diye bir diktatöre ya da darbeciye destek olmak AB’de de ABD’de yasaktır. Demokrasi bunu gerektirir. Türkiye artık resmen otoriter bir rejimle idare ediliyor. Medyaya sistematik baskı ve linçi sağır sultan duydu. Hayat hakkı AKP hükümeti ve Erdoğan tarafından tanınmıyor. Başkentin göbeği havaya uçuruluyor, içinde çocukların da bulunduğu 100’den fazla vatandaş emniyetin takibindeki IŞİD teröristleri tarafından öldürülüyor, Cumhurbaşkanı tarafsızlığı mütemadiyen ihlal ederek anayasayı çiğniyor ve Merkel ona destek olmak için Ankara’ya geliyor. Meselenin özü budur.
Zamanın da Merkel’in kendi ülkesindeki AKP mitinginde yuhalandığı günlerden bugüne sağın çıkmazları, düştükleri denizde birbirlerine sarılmalarına yol açıyor. Bu arada çocuk cesetleri Bodrum sahiline, Ankara Garı’nın duvarlarına vuruyor...
YAZIYI KAYNAĞINDAN OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ