Sözcü yazarı Oray Eğin, FBI'in hiçbir adımını tek kişiyi hedefleyerek atmadığını yazarak, Reza Zarrab tutuklamasına dikkat çekti.
İşte o yazı...
Renkli Versace ceketleriyle 80’li yıllarda Don Johnson’ın Miami sokaklarında dolaşması tesadüf değildi. Eğlencenin, alkolün, dansın yanı sıra Miami aynı zamanda büyük bir suç şehriydi.
Hatta gerçek hayatta 1920’lerde Al Capone’un tatilini geçirmek için ev aldığı, hayal dünyamızda ise James Bond’un en meşhur düşmanlarından birinin kurbanlarını altına boyayarak öldürdüğü yer de Miami’ydi. Çekiciliğinin ötesinde kirli, ucuz ve pespaye bir havası hâlâ var Miami’nin.
Sadece paranın sözünün geçtiği bir şehir; başka hiçbir şey gerekmiyor. Bu yüzden de sadece parası olanlar yıllardır düzenli olarak Miami’ye akın ediyor. Genellikle de çok da temiz yollardan kazanılmamış paranın sözü geçiyor burada.
Çünkü burası aç gözlülüğün ve sonradan görmeliğin şehri bir yandan da.
ANLAŞARAK GİTTİ
Reza Zarrab’ın Miami’ye gitmesi de tesadüf değil. Önceki gün Hürriyet’te Akif Beki kesinlikle anlaşarak gittiğini, ailesini yanına alarak tatil süsü verdiğini yazdı.
Doğrusu Miami’ye gidenler zaten genelde bir tür anlaşmanın parçası oluyorlar.
FBI’ın pek çok suçluyu Miami’de kıstırması tesadüf değil.
İşin içinde illaki bir pazarlık oluyor. Ama sonu nasıl; bundan kimse emin olmasın.
Bakın bir hikaye anlatayım.
2010 yılında Güney Floridalı avukat Scott Rothstein tatil için gittiği Fas’tan döner dönmez kendisini FBI’ın kucağında bulmuştu. İnsanları tam 1.4 milyar dolandırdığı saadet zinciri elinde patlamış, yatırımlarının yalan olduğu ortaya çıkmıştı. İşin kötü tarafı hemen herkes Rothstein’in kim olduğunu biliyor, skandaldan da haberdardı. Kötü şöhreti sadece Miami ve yakınlarındaki yerel medyada değil, ulusal medyada da fazlasıyla haber olmuştu.
FBI, amiyane tabirle ne mal olduğu ayyuka çıkmış Rothstein’a bir teklifte bulundu: “Bizim için çalışacaksın.” Ona bir otel odası açtılar, dinleme cihazı taktılar, köstebek olarak kullanmaya başladılar. İş, bu tuzağa düşecek bir yem bulmaya gelmişti.
İşin garibi Rothstein’in kendisini kurtarmak için FBI’la anlaştığı bilgisi de şehirde iyice yayılmıştı. FBI’ın bu işi yüzüne gözüne bulaştıracağı bekleniyordu.
Rothstein zaten 50 yıllık hapis cezasını hafifletmek için FBI ne derse yapmaya mecburdu.
Birkaç yıldır Miami’de yaşayan Palermo asıllı Roberto Settineri federallerin epeydir takibindeydi. Amerikan vatandaşı olmuştu ve kayıtlara göre sahibi olduğu birkaç şarap şirketi vardı. Ama ajanlara göre Settineri’nin asıl işlevi New York’lu meşhur mafya ailesi Gambino’lar, İtalyan mafyası ve Kolombiyalı suç aileleri arasında köprü görevi üstlenmekti.
Settineri’nin sahibi olduğu firmalardan biri özel güvenlik alanında faaliyet gösteriyordu ve Rothstein’la da bu vesileyle tanıştılar. Dolandırıcı yatırımcı zamanında Gianni Versace’nin de yaşadığı (ve önünde öldürüldüğü) Casa Casuarina’ya ortak olunca, Settineri’nin şirketine özel güvenlik işini vermişti.
FBI, her açıdan Settineri’nin mafya bağlantılarından haberdardır ama bir türlü soruşturmayı başlatacak kanıtlara ulaşamıyordu. Rothstein bu açıdan kritik bir tuzaktı.
Fas dönüşü Rothstein hemen Settineri’yle buluşup bir konuda yardım istedi: Saadet zinciri paralarının aklanması ve bazı finansal belgelerin yok edilmesi gerekiyordu.
Settineri hemen tuzağa düştü. Aynı yılın mart ayında tam İtalya’ya dönmek üzere uçağa binmek üzereyken de FBI ajanları tarafından tutuklandı, eylülde ise 48 ay hapse mahkum oldu.
Rothstein’in ise hâlâ 50 senelik hapis cezası sürüyor. Fakat epeydir hangi hapishanede yattığı bilinmiyor, cezaevi bilgi bankalarından da mahkum numarası dair bütün bilgileri silindi.
Kıssadan hisse’ye gerek var mı?
Doğrusu ben Miami’de kim tutuklanırsa şüpheyle yaklaşırım. İşin içinde mutlaka bir anlaşma vardır, FBI hiçbir adımını nedensiz atmaz, tek bir kişiyi hedeflemez.
Aynı FBI adam kandırmakta, anlaşıyormuş gibi yapmakta da çok başarılıdır. Reza Zarrab’ın ABD’ye bilerek gelip gelmediğini bilmiyorum. Bildiğim tek şey ise bundan sonra hiçbir şeyin kendi beklediği gibi gerçekleşmeyeceği. Kısacası, kimse Reza’ya güvenmesin, Reza da kimseye…
Not: Yazıdaki bazı bilgileri Miami New Times’dan aldım.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...