Sözcü yazarı Saygı Öztürk 'Bakmayın siz o kutlamalara “gazi”yi yasadan bile çıkardılar.' dedi.
Mustafa Kemal Atatürk’e 19 Eylül 1921 yılında “gazi”lik unvanı verilişinin yıldönümünün “Gaziler Günü” olarak kutlandığını ifade eden Öztürk, 'Günümüzde “gaziler” denilince de akla Güneydoğu’da yaralanan askerlerimiz geliyor. Ama durum bugün hiç öyle değil.' dedi.
İşte Saygı Öztürk'ün o yazısı;
Kurtuluş Savaşımızdan sonra Atatürk, “Savaşta birçok kahramanımız oldu. Gazilerimizi, şehitlerimizin yakınlarını ödüllendirelim, gururlandıralım ve gelecek nesillere örnek gösterelim” diyor. Bu amaçla bir komisyon kuruluyor. Bütün illere yazı gönderiliyor, kurtuluş mücadelesinde yararlılıklar gösterenlerin öyküleri dinlenip uygun bulunanların isimlerinin bildirilmesi isteniyor.
80 BİN İSİM GELDİ
“Ben savaşta büyük kahramanlıklar gösterdim” diyen 80 bin kişinin ismi Ankara’ya ulaştırılıyor. Devlette bulunan kayıtlar inceleniyor, kişilerin anlatımları araştırılıyor ve sonuçta 6 kişilik komisyon ancak 6 bin 920 kişiye “gazi”lik unvanı verilmesini uygun buluyor. Bu kahramanların İstiklal Savaşı beratını Mustafa Kemal Atatürk imzalıyor.
Gazilerimiz el üstünde tutuluyor. Günümüzde yok edilmeye çalışılan, üzerine saray kondurulan Atatürk Orman Çiftliği’nin gerçek adı Gazi Çiftliği’dir. O isim, çiftlikte çalışan gazilerin adını taşır. Dahası gazilerimiz için çiftliğin hemen yanında evler yapılıyor. İşte o evlerin bulunduğu yer sonra bugün de bulunan Gazi Mahallesi olacaktır. Çiftliğin diğer ucunda çalışanlar için yine bir mahalle kuruluyor. Orada oturan gazilerin bulunduğu yer ise bugün “Ergazi” olarak bilinen semttir. Dahası, Ergazi’de Atatürk kendi parasıyla bir ilkokul yaptırmış. O günlerin tanığı bir gazi, vefatına kadar her yıl okul açılışında gelip şiirler okuyor, Atatürklü günleri anlatıyormuş.
GAZİ SAYISI YÜKSELİŞTE
Demokrat Partili yıllara geliniyor. Adnan Menderes başbakan. 1952 yılında 1002 Sayılı Kanun’la İstiklal Savaşı gazisi sayısını 6 bin 920’den 45 bine çıkartırıyor. 1953 yılında 1005 Sayılı Kanun’la Kore Savaşı’na gönderilen 4 tugaya da “gazi”lik unvanı verilmiş. Oysa savaşa üç grup katılmış, bunlardan 741’i şehit olmuş, 2 bin 147’si yaralanmış, 234’ü esir olmuş, 175’i de kaybolmuş. Kore Savaşı’na giden 16 bin kişi“gazi” olarak kabul edilmiş. Yani Kore’de savaşa katılmayanlar da gazi sayılmış.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı için görevlendirilen tüm askerler savaşa katılsın, katılmasın hepsi gazi sayılmış. Bir anda gazi sayısı 47 binden 87 bine yükselmiş. Sonraki hükümetler döneminde kanunlar yine değiştiriliyor. 1980 yılı baz alındığında İstiklal Savaşı Madalyası almaya hak kazanan gazi sayısı 6 bin 920’den tam 193 bine çıkarılıyor. Açıkçası, savaşa katıldığı öne sürülen herkese madalya veriliyor. Atatürk döneminde gazilere demiryolu gelirlerinden hisse verilmiş. Tekel gelirlerinden belli bir pay onlara ayrılıyormuş. 1952’de TCDD’den gelen gelir kesiliyor, tütünden gelen yüzde 8 pay ise günümüzde 1,2’ye düşürülüyor.
ARTIK “GAZİ”, “ŞEHİT” YOK
Gelelim günümüze… Güneydoğu’da şehitler verilirken, yaralananların sayısı artarken Terörle Mücadele Kanunu kapsamında 1991 yılında yeni düzenlemeler yapıldı. Mustafa Kemal Atatürk nasıl yaptıysa, gazi ve şehit unvanlarının veriliş biçiminin de o günkü gibi olması hedeflendi. Kısmen yapıldı. Genelkurmay Başkanlığı şehit ve gazilerine sahip çıktı, onlar için yapılacak yasal düzenlemelerin hep takipçisi oldu.
AKP’li yıllara geldik. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda “şehit” ve “gazi” tanımı yer alıyordu. Ama AKP’nin isteğiyle yasa değiştirildi, “gazi” ve “şehit” sözcükleri kanunlardan çıkarıldı. Şehitler için “vazife ölümü”, gaziler için “vazife malulü” denildi. Görevliyken trafik kazası geçirip hayatını kaybedenle, silahlı çatışmada şehit edilen arasında hiçbir fark kalmadı. Açıkçası Batı’da bir askeri birlikte ranzasından düşüp ölen askerimizle, çatışmalarda hayatını kaybeden aynı yasa hükümlerine tabi oldu.
KİM GAZİ BELLİ DEĞİL
Kimlik kartında daha önce gazi olanlar için “gazi”, şehit eşi için “şehit eşi”, annesi için “şehit annesi”, babası için “şehit babası”, kardeşi için “şehit kardeşi” yazıyordu. Oysa şimdi kimlik kartlarında “şehit yakını, gazi, gazi yakını, vazife malulü, vazife malulü yakını” yazıyor. Yani kimin ne olduğu belli değil.
Bu kartı kaşıyan herkes kendisini gazi gösteriyor. Genelkurmay Başkanlığı, terör ve terörün etkisiyle (mayın, patlayıcılar) yaralanıp malul olanları “gazi”, ölenler için de “şehit” tanımı yapmıştı. Hükümet, oy uğruna bu kavramları genişleterek gazilik ve şehitlik kavramının değerini azalttı.
Bakmayın siz kutlamalara. Genelkurmay’da “Gazi”nin bir tek adı kaldı. Artık tüm yetki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda, gaziler ve şehit yakınları politikanın kucağına atılmış.
YAZININ KAYNAĞINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ