16 Şubat 2015 - 14: 7
Ben, acılarım ve utancım
Bir yangın yerinden
Kelimeleri toplamaya gittik geçen hafta sonu.
“Bir utanç ormanı burası, sakın girmeyin” diye uyardı bir çam ağacı
Yapraklarını üzerimize eğip,
Dinlemedik.
Gündüz gözü, kör bir karanlığın içinde
Acılara çarpa çarpa yürüdük.
Son anda kurtulduk
Önümüze çıkan
Gözyaşı çukurlarına düşmekten…
Korkudan dilini yutmuş bir bülbül
Bir şeyler söyledi işaret diliyle, anlayamadık.
Kafasını ağaçlara vuran bir ağaçkakan
Gördüklerinin dehşetinden
Kendi gözlerini çıkarmış bir baykuş görürsek
Bulabileceğimizi söyledi
Aradığımız kelimeleri.
Yanına vardığımızda
Kan kaybından ölmek üzere olan baykuş söyledi bize
Son nefesinde, tek kelimeyle: “Özgecan.”
Kanadıyla yanmış bedenini örtüyordu.
Sevgili Özgecan, kızım
Karanlık utanç ormanının ıssız bir yerinde
Yanmış bedenini bulduğumuzdan beri,
İnsanlığımıza ait bütün kelimeleri
Vicdanlarımızda yargılayıp asıyoruz.
Sıra katillerine de gelecek elbet, sana söz veriyoruz.
Biz, acılarımız ve utancımız bundan sonra her gün
O yangın yerinden
Kelimeleri toplamaya gideceğiz.
Gördüklerinin dehşetinden
Kendi gözlerini çıkarmış o baykuşu bulacağız
Ve ölü gözlerinde o kelimeyi arayacağız: “Adalet.”
Ve elbette bulacağız Özgecan.
Katillerine ve dedikoducularına
Onu bir ceza olarak
Kesik ellerinle sunacağız…
Hayata tutunan ellerin arkada kaldı ama
Gözlerin
arkada
kalmasın…