HDP Eş Genelbaşkanı Figen Yüksekdağ Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) gazetesine konuştu.
Gazetenin sorularını yanıtlayan Figen Yüksekdağ, HDP’nin PKK’nın uzantısı olduğu iddialarını reddetmekle birlikte “PKK’nın yadsınamaz bir gerçek” olduğunu söyledi. FAZ’in internet sayfasında yer alan röportajda, dokunulmazlıkların kaldırılması, 7 Haziran seçimlerinden sonra şiddetin tırmanması, Güneydoğu’da gerçekleştirilen PKK’ya yönelik operasyonlar, Türkiye’deki politik gerilim artması ve HDP’nin PKK’nın uzantısı olduğu iddialarına yönelik soruları yanıtladı.
“FAZ: Sayın Yüksekdağ, bir anayasa değişikliği ile 59 HDP milletvekilinin çoğunluğunun dokunulmazlığı kaldırıldı. Bu devlet ile Kürtler arasındaki yeni bir anlaşmazlık aşaması mı?
FY: Bu Türk demokrasisine büyük bir saldırı. Dokunulmazlıkların kaldırılması HDP’nin savunduğu demokratik değişimi hedef alıyor. Parlamentodaki diğer partiler otoriter bir anlayışı savunuyor. Askeri demokrasiyi reddedenlerin tamamı HDP çatısı altında buluştu. 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan parlamento seçimlerinde 6 milyondan fazla kişi oy verdi. Bu başarı, statükoyu savunan partileri rahatsız etti.
FAZ: O seçimde AKP çoğunluğu kaybetti. Erdoğan, 1 Kasım’da seçim kararı ve AKP yeniden çoğunluğu elde ettiği. Bu nası gerçekleşti?
FY: Erdoğan ve AKP 1 Kasım seçimlerinde gerilimi tırmandırdı. Bu çatışma ve şiddeti doğurdu. Bu atmosferde HDP’nin oyu yüzde 13’ten yüzde 11’e düştü. Erdoğan, HDP’yi kendi başkanlık hedefinin önünde engel gördüğü için hedef aldı.
FAZ: Geçen oniki ayda Türkiye’deki durum dramatik bir şekilde kötüleşti. Bu süre zarfında ne kadar HDP’li siyasetçi tutuklandı?
FY: Yaklaşık 2500. Bazıları sadece birkaç ay tutuklu kaldı, yaklaşık 2000’i hala hapiste. Hepsi demokratik haklarını kullandıkları için; çoğu partinin basın toplantısı ya da seçim kampanyası sırasındaki konuşmaları nedeniyle tutuklandı.
FAZ: Partinizin temsilcileri Türkiye’nin doğusunda çok sayıda belediyeyi yönetiyor. Siyasetçiler tutuklanırsa, belediye hizmetleri sekteye uğramıyor mu?
FY: Merkezi hükümet yaklaşık 10 ay önce yalnızca Kürt bölgelerindeki belediyelerin yetkilerini çöp toplama yetkisi dışında kaldırdı. Bunun dışındaki hizmetler engelleniyor. Hükümet tarafından atanan kaymakamların izni olmadan bir şey yapılamıyor. Belediyeler imar planı yapamıyor, yolları bile tamir edemiyor. Erdoğan ve AKP, Kürt bölgelerinde alternatif, merkezi anlayışın dışında idarenin oluşmasını ve başarılı olmasını istemiyor. On aydır Ankara’dan gelen müfettişler belediyelerde usulsüzlük ve yasa ihlalleri araştırıyor. Şu ana kadar bir tek şey tesbit edemediler. 17 belediye başkanı ve kırktan fazla belediye meclis üyesi tutklu bulunuyor. Bu hukuk devleti değil. Bölge hukuksuzluğa sürükleniyor.
FAZ: Siz Yüksekova’dan yeni geldiniz. Kentte yaklaşık 3 aydır sokağa çıkma yasağı uygulanıyordu, yoğun çatışmalar oldu. Orada neler gördünüz?
FY: İnsanlık trajedisi. Yüksekova’da 2000 ev tamamen yıkıldı. Çatışmalar sokağa çıkma yasağının ilk 38 günü oldu, ancak evlerin yüzde 90’ı PKK güçlerinin çekilmesinden sonraki 40 günde yıkıldı. İnsanlar her şeylerini kaybetti. Evlerin duvarlarında ırkçı söylemler gördüm. Yaklaşık 200 kişi öldürüldü. Ölenlerin çoğu kentteki Kürt güçleri gençlerdi.
FAZ: Türk devleti Sur’daki operasyonların tamamlanmasından sonra birliklerini Yüksekova’ya kaydırmıştı. Sur’un yarısı yıkıldı. Hükümet evlerin yeniden yapılması için TOKİ’yi görevlendirdi. İnsanlar buna nasıl tepki veriyor?
FY: İnsanlar evlerini kendileri tamir etmek istiyor, ilk etapta acil gerekli olanaları. Ancak devlet bir şeye, camların takılmasına dahi izin vermiyor. Mağdurlar TOKİ’nin görevlendirlmesine karşı. TOKİ, kalitesi düşük evler inşa ediyor ve insanlar bu zamana kadar 3-4 katlı evlerde otururken şimdi büyük yerleşim yerlerinde kalmak istemiyor. Biz mağdurlar adına bunun durdurulması için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunduk.
FAZ: Kürt bölgelerindeki insanlar, nüfus yapısını değiştirmek için hükümetin buralara Suriyeli sığınmacıları yerleştirmesinden korkuyorlar. Bu korku haklı bir korku mu?
FY: Kesinlikle. Şu anda hükümet Maraş yakınlarında çoğunluğu Sünni olan Suriyeli sığınmacılar için bir kamp yapıyor. Fakat burada ağırlıklı olarak Aleviler ve Kürtler yaşıyor. Alevileri birçok Sünni düşman gibi görüyor. Buna ilaveten IŞİD ve El Nusra bu kamplara eleman devşirmek için geliyor. Bu nedenle Kürtler kendilerini korumak için önlemler alıyor.
FAZ: Kürtler yerinden edilirken, Suriyeli sığınmacılar uzun süre kalacaklar. Bu durum nüfus yapısını nasıl etkiler?
FY: AKP, oy kaybettiği yerlere kendi seçmenini yerleştirmek için bunu bir şans olarak görüyor. 2015 Haziran’ından bu yana çatışmalar nedeniyle 600 bin kişi göç etmek zorunda kaldı. Kürtler çatışmaları kendi Kürt kimliklerine saldırı olarak görüyorlar. Bu, Kürt milliyetçisi bir refleks oluşturdu. Bir yıl önce herkes herkesle konuşuyordu. Bugün Kürtlerle Türklerin bir araya gelip konuşması imkansız. Türkler ellerinde bayraklarla Kürtleri hedef alıyor. Bu böyle değildi.
FAZ: Türkiye’de kutuplaşmanın artması sizi endişelendiriyor mu?
FY: Evet. HDP bu kutuplaşmayı aşmak için ortaya çıkmıştı. Türklerle Kürtler arasındaki düşmanlık yeniden artıyor. Türkiye’nin 7 Haziran’dan bu yana geçen bir yıl içerisinde nasıl değiştiğini görüyor musunuz? Bir yıl öncesinde inanılmaz coşku ve umut vardı. Biz, uzun bir mücadeleyi geride bırakmıştık. Bizim mesajımız şu: Bırakın birlikte yaşayalım. Biz ne gerilim ne düşmanlık istiyoruz. Seçmenler HDP’yi önemli politik alternatif olarak algıladı. Bir Türkiye partisi olma potansiyeli vardı.
FAZ: Cumhurbaşkanı Erdoğan HDP’yi PKK’nın uzantısı olarak nitelendiriyor. Öylemi?
FY: Bu çok çirkin bir propaganda. Biz hiçbir zaman uzantı değiliz. Parti olarak PKK’nın uzantısı olsaydık, kırktan fazla grubun çatısı olamazdık. Ancak PKK da yadsınamaz bir gerçektir. PKK’nın dayandığı bir tabanı var ve onlar bizim de seçmenlerimiz. Biz bunu inkar edemeyiz. İnsanlar PKK’ya bir alternatif istiyor, PKK’nın ve silahlı çatışmanın dışında bir partiyle siyasete katılmak istiyorlar. Rasyonel bir cumhurbaşkanı HDP’yi bir şans olarak görürdü. Hükümet ülkede barış isteseydi bizi desteklerdi. Ancak bizi tam aksine düşman olarak görüyorlar. „