14 Kasım 2015 - 00:42
Prof. Dr. Öner Samanlı
karsigazete.com.tr
Siyaset Bilimi Uzmanı
Yazar Gazeteci
Bu yazımızın yayına girdiği süreç itibarıyla Silvan’da sokağa çıkma yasağı 12. Günündedir.
Resmi kanaldan yansıtılan haberlere göre de çatışma hali devam ederken olağan üstü hal nedeniyle de merkezde yaşamaktan yılgınlaştırılan ilçe halkı, kümeler halinde memleketlerini terk etmektedirler.
İlçe büyük bir savaş filminin çekildiği film platosu görüntülerini andırıyor.
Sokaklarda tanklar, tomalar ve zırhlı araçlar kol gezerken, havadan da helikopterler bu savaş filminin senaryosu gereğince kahramanlarının komutasında ki mavi, kırmızı, bordo berelilerle kenti düşman gücünden teslim almaya çalışıyorlar.
Silvan 1980’li yıllara kadar güneydoğunun bir kültür merkeziydi. Bu konuda www.halkses.net de yayınlanmış olan üç bölümlük Doç. Dr. Haydar Yaşa’nın “Çatışma Kültüne Farklı Açılardan Bakış” köşe yazılarını referans göstermek istiyorum.
Siyaset içerisinde yanlış yönetim politikaları izlemekle başarılı olanların iktidar süreçlerine yansıyan sürekli, iktidar hırsları sonrasında bugün ülkemizde yıllardır dostane ve kardeşçe ilişkilerle yaşayan kişiler arasında bir alt ve üst kimlik kavram kargaşası yerleştirilmiştir.
Kaderde, kederde birlikte olan, ulusal mücadeleleri sırt sırta gönendirmiş olan yurdum insanları emperyalizmin olmazsa olmaz kolayı “böl ve yönet” içerisindeki figüran rollere zoraki oyuncu olarak katılarak bugünün o mavi, kırmızı, bordo berelilerinin filminde beleşine ve yaşam karşılığına oynatılmaktadırlar.
Ya oynayacaksın ya da biz seni öldürürüz.
Oysa bu zavallı figüranlar oynarken de öldürülecek olanlardır.
Silvan’da bugün 12 inci günü yaşatılan sokağa çıkma yasağı hali ile sözde PEKAKA unsurlarına müdahale halleri, bölgedeki Kürt halkına ve o halkın temsilcisi olan siyasi partiye korku salmak üzere devletin, hükumeti aracılığıyla dersini vermesi filminin çekimidir.
Bu film sadece doğu illerinde seçim zaferini kazanan HDP’ye mesaj olarak da çekilmekte değildir.
Bu film; “Eğer AKEPE’yi seçmiş olsaydın bunlar başına gelmeyecekti” nin horhor zihniyetle senaryolaştırılmış bir “Turkeywood” çekimidir.
Türk hukuk sisteminde böyle bir müdahalenin hukuki izahı olmadığı bir yana, Anayasa 90. Maddesi ile bağlı olduğumuz uluslararası hukukun alenen çiğnenmesi anlamına da gelmektedir.
Şimdi sizlere başbakan “Serok Ahmet’in”, 2011 yılında Suriye’den söz ederken, “kendi halkına karşı namlu doğrultanlar meşru değildir” ifadesini anımsatmak istiyorum.
Orası yani o film platosu, Suriye’de idi. Bugünse Türkiye’de değil mi?
Tatbikî, AKEPE’ye göre Silvan’ı cezalandırmak gereklidir.
Çünkü; Silvan, son iki seçimdir % 88 oy tercihiyle siyasal taleplerini açıkça dillendiren bir merkezdir.
Şu anda kentin sokakları adeta Gazze’den farksızdır.
İnsanlar büyük bir korkuya kapılmışlardır. Silahlı güçlerin kafasına esen her bireyi öldürmesinin sonrasında gerekçe hazırdır.
Kolluk güçlerine ateş açmıştır, savunma yapılmıştır, bu savunmada kişi etkisiz hale getirilmiştir.
Bu tür savunmaya da, aklıselim olanlarla dalga geçmek denilir.
Şu anda Silvan’da bir tek PEKAKA’lı yoktur. Onlar çoktan dağlardaki mevzilerine konuşlanmışlardır. PEKAKA müdahalesi adı altında yapılanların tümü masum Kürt halkına baskı ve zulümdür.
Zulüm devleti hükümetini maşa yaparak milletine saldırmaktadır.
Milletini katletmektedir!..
Zaten devlet de, hükumet de tüzel kişiliğini yitirmiş tek bir gerçek şahsiyettir!
Diyorlar ya; ”Katli vaciptir” işte bu yaşananların tümü o katli vacip olmayı gerçekleştirmektir.
Büyük reis ile Serok bu filmin, rejisörü ile sponsorudurlar.
Bu durum esas itibarıyla Türkiye’yi iç savaşa sürüklemenin ilk halkasıdır.
Suriye’ye dalmayı düşünen zihniyetler, ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin arasında bertaraf olacaklardır.
ABD ve Rusya sözde Işid müdahalesi yaparlarken boşalan yerlere kimi yerleştireceklerdir?
Bunu algılamaktan noksan ey devlet-i hükumetin zevatları Türkiye’nin başkaca bir vatanın toprağına ihtiyacı yoktur.
Sizler onun bunun filminin senaryolarına film çekmeye devam ederken, Filistin davasının bayraktarı görünme çabalarınız bile yanıltıcıdır.
Yalancılıktır!...
Silvan’ın 3 mahallesinin haritadan silineceğini söyleyerek kararlılık sergileyen İçişleri yetkilisinin temsil ettiği bir devlet duruşu, ne yazık ki İsrail devletinin Gazze karşısındaki duruşuna işaret etmektedir.
Seçim öncesi Kürt sorununu çözeceğiz diyenlere, seçim sonrası balkon konuşmasında “Türkiye’yi kucaklayacağız” diyenlere soruyorum.
Bu kucaklamak mıdır yoksa halletmek midir?
Kürt sorununun bu çizgi üzerinden çözümü mümkün müdür?
Kesinlikle değildir!
Kürt halkı eskiden olduğu üzere maraba saf, pamuk, fındık hasat işçisi değildir.
Bilinmeli ki Kürtler, içeride de dışarıda da artık eski Kürtler, kesinlikle değildir.
Ortadoğu’nun İslamcı ve BAAS’çı olmayan bir yerinden, üstelik çoğulcu, laik, demokratik ve sosyal hukuk koşullarında yeniden kurulmasının pekâlâ mümkün olduğunu gösteren bir düzeyini temsil etmektedirler.
Suriye’nin Halep kenti yakınlarındaki, Rojava’da sağladıkları egemenlik alanında ortaya koydukları model uzaklarda değil yakınlarda algılanmalıdır.
Kürt halkı bu sayede hem uluslararası bir saygınlığa hem de Irak Kürdistanı ile birlikte devlet düzeyine yükselebilmenin özgüvenine sahiplerdir.
Yazımızın aralarında da değindiğimiz üzere Türkiye ölçeğinde, temsilen de olsa bir siyasi partileri ve onun temsilcileri olan vekilleri vardır.
Belediye başkanları vardır.
Devleti ve hükumetiyle Kürt halkını döven ve bu dövmeleri de filmine konu yapan kurumsal yapının devlet olması mümkün müdür?
Mümkün olmadığının bu politikayı sürdürenlerce bilinmediği düşünülebilir mi?
Bu yanlış yolda ısrarcılıkla tankını, tomasını, helikopterini özüyle tüm savaş silahlarını Silvan’a boca eden hükumet hangi doğruların hükumetidir?
Türkiye Kürtleri; uygulana gelen tüm baskılara, inkâra ve asimilasyona rağmen kendilerini yeniden yaratıp kurumlaştırarak, bölgeye ilişkin kimsenin görmezden gelemeyeceği bir güç haline gelmişlerse bunu patentli maruf imalatçısı da AKEPE ve ona muhalefet etmeyi beceremeyen aczi yet içerisindeki muhalefetsizlik partileridir.
Küçük akılın düşünebileceği olasılık olan ve Türkiye’yi yönetenlerin, Kürtleri yok etme eksenli bir algı içerisinde olduklarını düşünmek bile istemiyorum.
Ortak akıl; Türk ve Kürt kardeşliğinin tüm alanlarda farksız ve adil paylaşımından yanadır.
Ortak akıl; Türk ve Kürt kardeşliğinin tüm alanlarda farksız ve adil yaşanılmasından ve yaşatılmasından yanadır.
Devlet derhal hükumetinin silahlı güçlerini Silvan’dan çekmelidir.
Orada ki insanlarımızın Kürt olması bir suç değil onurdur!..
Kürtlük ile Kürtçülük asla birbirine karıştırılmamalıdır!..
Mustafa Kemal Atatürk’ün söyleminde de olduğu üzere; nasıl ki Türk halkı zeki, cesur ve çalışkansa, Kürt halkı da aynen öyledir!...
Türk demek Türkiye’de yaşayan insanlar topluluğudur!..
Gün gelir devran döner, ırkçı, dini darlılıklarla bu milleti birbirine ve silahlı güçlere kırdıranların bir gün yargılandıkları ve idam edildiklerinin de filminin çekilebileceği bilinmelidir!..
Malum halkımızın zevat denilince kelimenin anlamını pek bilemediğini ancak gavat denilince cahil bir köylünün bile o anlamı yabancılamadığını hepimiz biliriz….