Dünya, aşk acısı çekmeye sahiden fırsat tanımıyor. En azından bu cömertliği bana göstermeyecek denli hızlı dönüyor. Her birimizin yalnızca biraz sevilip güvende hissederek yaşamak istediği şu dünya üzerinde gelecekten kaygı duymamız için her türlü belirsizlik ortamını tecrübe ediyoruz.
 
Türkiye, Lübnan ve Fransa’daki patlamaların ardından Mali’deki işgal, gündemi fazlasıyla sarstı. Hollanda teyakkuza geçerken Belçika Başbakanı kamuoyunun önüne geçip “Paris’teki gibi bir saldırıdan endişeliyiz” dedi.
 
Sen endişeliysen biz ne hissedelim? Güvende olduğumuza ikna olmamız beklenmiyor olsa gerek.
 
***
 
Batıdaki saldırıların ardından sanırım hepimiz anladık ki belirsizlik algısıyla güvensizliğin içine itilen yalnızca (Orta) Doğu toplumları değil. Parislilerin de en az Suruçlular, Rotterdam’dakilerin de en az Halep’tekiler kadar şaşkınlık ve korkuyla sürdüreceği bir dönem yaşatılıyor.
 
Endişeliyim diyerek yürektekini dile vuran bir siyasî lidere alışkın olmayan Avrupalılar için endişeyle yaşamak artık mutat gündeliğin bir parçası olacak gibi...
 
Peki, bütün bunlara nereden bakmalıyız?
 
Altın günlerinde buluşup tarif paylaşanlar gibi Putin kısır tarifi verirken Obama mayasız hamuru nasıl kabarttığını anlatıyor. Muhteremin tabaklara servis yaptığı sırada başka bir lider çayın sıcağını kaybetmemesi için posta koyup öneri sıralıyor.
 
Sırası gelen kendi marifetini dillendirip bir diğerininkini eleştiriyor; bu arada ölüyoruz annem! Şans eseri bedenimiz bütünlüğünü kaybetmemişse de yaşam kaygısıyla süslenmiş belirsizliğin altında eksiliyoruz.
 
***
 
Tüm dünya gözlerimizin önünde yapaylığı su götürmez bir caniler topluluğu tarafından manipüle ediliyor. Biz, bizi öldürenleri öldürerek işin içinden çıkabileceğimize dair savlarla günü geçiriyoruz.
 
Anlayan varsa bana da anlatsın, Allah aşkına!
 
“Sen mi yaptın, ben mi yaptım” kavgasından sıyrılmadan, her türlü habis fantezisini gerçeklemek için lejyonerlik yapan bir grubu itinayla besleyen ellerin kukla oyunlarını dağıtmadan, eve giden yolda sağ kalacağımıza nasıl inanacağız?