6 Mart 2015 - 6:30
Her mahallenin siyah diyen adamları, karalıklarda karanlıklarla beslenir.
Yanlarında siyah kuşamlı arkadaşlarıyla gezinirken görürseniz şaşırmayın. Her rengin siyahını görmeye alışmışlar. Sorarsanız en iyi onlar bilir: her insanın içinde bir karanlık yatar.
Memleket yönetenlerine de rastlarsınız, pavyon işletenlerine de. Müminleri de vardır, mürtetleri de.
Karanlıkları besleyip korku salarak yaşayan, siyah diyen adamlar, en çok kendileri için korkar.
Korumalarının, fedailerinin, tetikçilerinin üstünde yükselip “bir büyükleriyle” anılmaktan hoşlanan siyah diyen adamlar...
İşte bu adamların renksizliğidir içimizdeki hevesleri söküp alan.
Ağrı kesicilerle Alzheimer sendromuna yakalanan bir nesle baktıkça yüreğimizi burkan.
Düşünürse haddini aşacağını sananları susturan.
Uyuşturucuyla kontrol edilen bir nesli ellerimizden sıyıran.
Sözcüklerimizi gasp edip nefret duyduran.
Bir memleketi kadınlara dar eden.
Kalanları tehcir edip yurtsuz bırakan.
Silah tutuşturup sırt sıvazlayan, sahneye çıktığında ahkâmla var olan bu insanlar, ne çok kıyafetle çıktı karşımıza, ne çok isim ve suratla.
Daima siyahı düşünür; sermayeyi, siyaseti, yargıyı, şehirleri ele geçirmeyi iyi bilirler; ama bilmedikleri bir şey vardır. Her insanın içindeki karanlık, her insanın içindeki aydınlığın tutsağıdır!
Güneş dediğin önünde sonunda doğar.