Behzat Ç. filminin senaristi ve filmin esinlenildiği kitapların yazarı Emrah Serbes bir söyleşisinde şunları söylüyor; 'Avrupa'da polisiye romanların konusu hep ekonomik ilişkilere dayanıyor, bana sordular; 'sizde neden hep intikam üzerine kuruluyor' diye. Şöyle dedim; 'bizde para yok, ondan..'
***
Para olmayınca intikam duygusu en belirgin duygu oluveriyor. Tüm dünyada polisiye romanları, ekonomik vurgunları ya da bu temelde bir takım cinayetlerin çözülmesi şeklinde oluşurken, bizde çoğunlukla intikam duygusu ekseninde oluşuyor. Türkiye'de polisiye romanlar okunuyor. Ama kimse Agatha Christie, Charlotte Link ya da Jo Nesbo okumuyor. Çünkü bu isimlerin kaleminden dökülen satırlar bizim halkımıza hitap etmiyor. Neden mi? Bizde para yok...
***
Siyasetimiz de böylesi bir girdabın içinde. 28 Şubatçıların ve onların izinden giden 'muhafazakar lordların' tarzı siyaseti intikam üzerine kurulu. İntikam duygusu ruhumuzu esir almış. İntikam almak için her yola başvuran bir kimyamız var. Ben 'kimya uzmanı değilim.' Ama kimyasal tepkimelerden az çok anlarım. Kimyasal tepkimelerden anladığım şey, atomun doğasına uygun bir varoluşsal durumunun ortaya çıkmadığı koşullarda, kararsızlık; yani soygazlara benzeyememiş atom yeni arayışlara girmeye devam ediyor.
***
Bu kadar 'kimyasaldan' bahsetmişken belirtmem gerekir. Periyodik cetvelde yer alan elementlerin tamamı, soygaz özelliği kazanmak, yani kararlı hale geçmek için 'yeni arayışlara girişir.' Bu arayışlar, son yörüngelerindeki elektron sayısını 8'e tamamlamak üzeredir. Atom, bir diğer atom ya da atomlarla birleşerek son yörüngelerindeki elektron sayısını 8'e tamamlar ve ortaya molekül çıkar. Artık kararlı hale geçilmiştir. Ve molekül oluşmuş, madde hasıl olmaya başlamıştır.
***
Ama Türkiye'de durum çok farklıdır. Türkiye'de 'kararsız olan atom' kararlı hale geçebilmek için, diğer atomlara rüşvet verme yolunu seçer. Genellikle elektronların ortak kullanımı ekseninde moleküler bağlar oluşurken, bizde 'elektronların tümünü çalma teşebbüsleri' başgösterir. Bu yüzden 'kararlılık, yani soygaz' hali oluşmaz. Bu kararsızlık başarısızlığı ve mutsuzluğu beraberinde getirir. Bu durum, kendisini ulvi bir noktada gören atom tarafından ihanet olarak algılanır ve intikam duyguları harekete geçer.
***
İşte bu noktada büyük bir nükleer kriz başgösterir. Kriz büyüdükçe, tüm canlılığı tehtid eden bir durum ortaya çıkar. Bu kararsızlık, büyük ve zararlı bir yapının ortaya çıkmasına neden olur.
***
İktidar ve muhalefet birer atom gibidir. Birisi eksi, diğeri artı yüklü iki ya da daha fazla atom. Maksat, molekülü oluşturmaktır. Birleşmektir. Ve elektronları ORTAK kullanarak, maddenin oluşmasını sağlamaktır. Fakat bizim ülkemizde 'iktidar atomu KİMYASAL açıdan son derece sorunludur.' O kadar çarpık ve kirlidir ki, ve çevresinde dönen elektronları SOYGAZ olduğuna o kadar inandırmıştır ki, asla bu şekilde bir moleküler yapının oluşmasına fırsat vermez. Çünkü tüm enerjisini, bu çatışmadan almakta, bu kararlı sürecin oluşmasından endişe duymaktadır.
***
Türkiye'nin başı nükleer bir krizle beladadır...
ETNİK TEMİZLİK TASARISINA NE DİYECEKSİNİZ BAKALIM!
İftira ve hile odağı AKP hükümetinin sözcüsü Ömer Çelik, İsrail ile ne menem bir dostluklar olduğunu geçtiğimiz günlerde kamuoyu ile paylaştı. Gazze'de bombalanan çocukların ahı sırtlarında yaptıkları bu açıklama ile, siyonist rejimi allayıp pullayan, rejime şirinlik atfeden ve rejime duydukları büyük hürmet ve muhabbeti ilan eden bu açıklama kanımı dondurdu.
Öteden beri yaptığım bir çalışmadır. İsrail'in etnik temizlik yaptığı yönünde bir rapor hazırlamıştım geçmişte. Kitaplaştırmak için fazlasıyla emek harcamıştım. Şu günlerde, bunu bir tasarı olarak TBMM'ye vereceğim.
Ne olacak dersiniz?
İsrail'in katliamcı devlet olarak tanımlanması, Gazze soykırımı için bir anıtın yapılması, yılın belli günlerinde Gazze katliamının anılması ve İsrail'in Filistin'lilere tazminat ödeyip ablukayı kaldırmadığı taktirde, katliamcı-soykırımcı devlet statüsünde kalması için vereceğim önerge, AKP grubu tarafından reddedilecek...
Göreceksiniz...
Akabinde yine başlayacaklar; 'ajan, bilmem ne..'
SELAM-TEVHİD-KUDÜS ORDUSU DOSYASI!
Erdoğan'ın defalarca kumpas dediği...
Havuz medyasının defalarca kumpas dediği...
AKP Hükümetinin defalarca kumpas dediği...
Selam-Tevhid davasının dosyasını okuyorum şu aralar. Okuma nedenim, o davada 'şahsımın da geçiyor olması.' Ve kumpas dedikleri o dava nedeniyle, şahsımı İran ajanı ilan etmiş olmaları.
Dosya 894 sayfa. İddia şu; 'Hakan Fidan'ın başını çektiği, AKP'li milletvekilleri ve AKP'ye yakın havuz gazetecilerinin çoğunluğunun içinde olduğu İran ajanlarına yönelik bir soruşturma..'
İçinde, 'Hakan Fidan, Taner Yıldız, Beşir Atalay, Halis Dalkılıç' gibi isimler var. Yenişafak gazetesi genel yayın yönetmeninden tutun, İHH Başkanı'na kadar.. Tümüyle AKP'ye yakın yapılar.
Telefon tapeleri var. Fiziki takip görüntüleri...
Kim hazırlamış dosyayı?
Cemaatçiler...
Beni ve muhalif bazı isimleri de eklemişler dosyaya. Telefon dinlemeleri yapmışlar...
***
Dosya ortaya çıkınca Erdoğan can havliyle çıktı ve 'kumpaaas' diye bağırdı. Sabah gazetesi defalarca manşet attı. Kumpas ve yalan diyerek...
Fakat, beni linç etmek için Erdoğan'ın talimatıyla yürütülen kampanyada, benim de adımın o dosyada geçmesi kullanıldı. Yani, bütün dosya MONTAJ, Eren Erdem'in adının geçtiği yerler DOĞRU denildi.
Bu hassasiyet üzre, ben de dosyayı okumaya başladım...
Önümüzdeki günlerde bütün içeriğini bir basın toplantısıyla paylaşacağım..
894 Sayfa.. İsim isim..