Başbakan, ekonomi yönetimini kime emanet ederse etsin, çok zor bir dönem başlıyor. Yeni dönemde Türkiye’nin başını çok ağrıtacak çok konu var.
Seçimden sonra piyasalarda kısa ralliden sonra gözler ABD Merkez Bankası FED’e çevrildi. 15-16 Aralık’ta toplanacak FED’in Serbest Piyasa Komitesi (FOMC) yılın son toplantısında faizler konusundaki nihai kararını verecek. FED yetkililerinden gelen son açıklamalar, yıl bitmeden FED’in söz verdiği gibi faiz artışına başlayabileceğini gösteriyor. Bu durumda aralarında Türkiye’nin de yer aldığı gelişen ülkeler için zor bir dönem başlayacak.
FED’in 2008’de yaşanan mortgage krizinden çıkış senaryosu olarak uyguladığı parasal genişlemenin sona ermesi gelişen piyasaları uzun bir süredir dalgalandırıyor. FED, şimdi ikinci aşamaya geçiyor ve para politikasında normalleşmeye gitmeye hazırlanıyor. Uzun süredir faizi sıfıra yakın tutan FED, bu dönemde adım adım faiz artıracak.
Piyasaları aylardır hareketlendiren faiz artırımının başlaması ile gelişen ülkelerin sermayeye erişimi daha da zorlaşacak. Ayrıca, doların yüksek seyri kalıcı hale gelecek ve ucuz para döneminin cazip pazarı gelişen ülkeler gözden düşecek. Sıcak paranın kesilmesi, doların tırmanışa geçmesi yüksek faiz dönemini başlatırken, enflasyon artarken, yatırımları azaltacak.
FAİZ TARTIŞMASI YORACAK
FED’in atacağı adıma bağlı olarak faiz artışına gideceği sinyali veren Merkez Bankası’nın yeni dönemde nasıl bir yol izleyeceği ise belirsiz. Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın Türkiye’de faizin yüzde 4.6 olması gerektiği yönündeki açıklamaları bu konuda ciddi soru işaretleri yarattı. Merkez Bankası’nın yeniden “faiz indir” baskıları ile karşı karşıya kalması durumunda doların kontrol edilmesi zorlaşacak, yüksek enflasyon ise kronik hale gelecek. Dolayısıyla hükümet kurulmadan önce yapılan açıklamalar para politikalarının tehlikeli sulara girebileceği sinyalleri veriyor. Geçen yıl Erdoğan ile Merkez Bankası arasında yaşanan faiz tartışmalarında doların tam 24 kez rekor kırdığı hatırlanırsa benzer bir sürecin nelere gebe olduğu daha iyi anlaşılır.
SERMAYE ÇIKIŞI DEVAM EDECEK
Bu yıl gelişen ülkelerden 540 milyar dolarlık net sermaye çıkışı yaşanırken, bu rakamın 2016’da 306 milyar doları bulması bekleniyor. Yani, sıcak paraya bağımlı Türkiye gibi ülkeler için cari açığın finansmanı önemli bir sorun haline gelecek. Düşük petrol fiyatlarına rağmen 40.5 milyar doları bulan cari açığın finansmanı gelecek yıl AKP hükümetini oldukça zorlayacak. Kurdaki aşağı yönlü hareketi destekleyen, cari açığı zayıflatan petrol fiyatlarının yeni yıldan itibaren yükselişe geçmesi ise Türkiye’nin elindeki az sayıdaki avantajdan birinin tersine dönmesine neden olacak. Resmi verilere göre yüzde 10.1’e yükselen işsizlik için Davutoğlu hükümetinin gelecek yıl için beklentilerinin yüzde 10.3 olduğu düşünüldüğünde işsizlik sorununun masada kalmaya devam edeceği kesin bir gerçek. Yani, AKP iktidarının büyük ekonomik başarı olarak lanse ettiği paranın bol ve ucuz olduğu dönemin sonuna gelindi. Şimdi Davutoğlu hükümetini büyüme ve işsizlik sorunları ile yüzleşme ve cari açık, yüksek enflasyon ve yüksek faiz baskısı bekliyor.
EKONOMİ YÖNETİMİ MERKEZ BANKASI İLE UYUMLU ÇALIŞMALI
Ekonomi yönetiminin direksiyonunda Ali Babacan’ın yer alıp almayacağının piyasaların en büyük merak konusu olduğunu dile getiren ALB Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Eda Önder Öztürk “Babacan, dışında piyasaların yeni bir kadroya alışması ve onları test etmesi zaman alabilir. Söz konusu zaman dilimi içerisinde yaşanabilecek stres piyasaları özellikle Türk Lirası cinsinden varlıkları baskı altına alabilir. Ancak halihazırda ülke için görülen tabloda isimlerden ziyade yapılması gerekenlere odaklanılması gerektiği bir dönem içindeyiz. Yapısal reformlar konusunda adım atılması birincil derecede önem taşıyor” dedi.
Faiz tartışması enflasyon ve büyümenin gündemde ilk sırayı aldığını dile getiren Öztürk “Merkez Bankası’nın bağımsızlığına yönelik soru işaretleri önemli bir sorun. Ekonomi yönetiminin Merkez Bankası ile iletişimi birincil derecede önem taşıyor” diye konuştu.
ALTININ YÜKSELMESİ ZOR
Türk Lirası’nda güçlenmenin devam ettiğine dikkat çeken IşıkFX Araştırma Müdürü Veli Kocatürk altın fiyatlarının ise hızla gerilediğini belirtti. Kocatürk “Fiyatlar bir miktar toparlansa da 98 liranın üzerinde tutunması şimdilik zor görünüyor. Altın yatırımcısı içerideki siyasi gündeme ve hafta boyunca açıklanacak ABD büyüme ve kişisel harcama rakamlarına dikkat etmesi gerekiyor. Verilerin olumlu olması halinde gram altın 95 TL seviyesini görebilir” dedi. Yurtiçinde henüz hükümetin kurulmadığını belirten Kocatürk, “Piyasanın ekonominin başında görmek istediği Ali Babacan halen netlik kazanmazken, özellikle faiz indirimi taraftarı bir milletvekilinin ekonominin başına geçmesi piyasalarda sürpriz olarak karşılanabilir” dedi.
PİYASALAR YURTDIŞINA BAKACAK
Saxo Capital Markets Strateji Uzmanı Cüneyt Paksoy, seçim sonuçlarının ortaya çıkması ile ‘siyasi istikrar çıpası’nın tekrar oluştuğunu’ pozitif havanın etkisi ile gösterge tahvil faizlerinin yüzde 10- 10.50 aralığına seyrederken, doların 2.80 – 2.85 seviyelerinde tutunduğuna dikkat çekti.
Paksoy, “Şimdi piyasalar yeni kurulacak kabineyi, kabine de ekonomi kurmaylarının kim olacağını ve göreve başladıktan sonra hangi reformları uygulayacaklarını görmek istiyor. Piyasa kabineye ilk tepkisini verdikten sonra daha çok yurtdışına odaklı hareket edecek gibi görünüyor” dedi. Paksoy, Merkez Bankası’nın para politikasındaki duruşu ve yeni hükümetle uyumlu çalışıp çalışmadığının takip edileceğini söyledi.
FED, HÜKÜMETİN İLK SINAVI
FED’in ekim ayı toplantısı tutanaklarının yayınlanmasından sonra doların kısmen gevşediğini dile getiren Alan Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Ayşegül Bayram “Burada özellikle faiz artırımının aralık ayında başlasa bile kademeli olacağına dair ifadelerin fiyatlandığını, bunun piyasalar üzerinde stres yaratmaktan çok belirsizlikleri ortadan kaldıracağı beklentilerinin etkili olduğunu gördük” dedi. Önümüzdeki dönemde yurtiçi piyasaların FED’in yanı sıra siyasi istikrar ve ekonomi yönetimini de takip edeceğini dile getiren Araştırma uzmanı Bayram, “Türkiye tarafında siyasi istikrar sağlansa bile yabancı yatırımcı, cari açık ve enflasyon gibi kalıtsal ekonomik sıkıntılarda iyileşme görülememesi halinde Borsa İstanbul’da alım yapmak için yeterli neden bulamaz” dedi.
BABACAN ETKİSİ KISA SÜRER
Hükümetin kurulmasıyla beraber iç piyasada alınabilecek en iyi hikayeyi satın alan yerel piyasaların yeniden FED’in politikalarına ve faiz artırım sürecine odaklandığını dile getiren Destek Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Adnan Çekçen “Yeni oluşacak kabinede piyasalar için en çok konuşulan iki isim Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’in yer alması olumlu fiyatlanır” diye konuştu.
Ancak böyle bir hamlenin yaratacağı iyimserliğin kısa süreli olacağını dile getiren Çekçen “Tıpkı hükümetin son seçimle beraber kurulmasıyla, doların önce düşmesi daha sonra tekrardan normale, yani yükselişe geçmesi gibi dengelenme durumu olabilir” dedi. Çekçen önümüzdeki dönemde Merkez Bankası’nın politikalarına hükümet kanadının vereceği tepkiler, yeni ekonomi kurmaylarının para politikası duruşu ile ilgili görüşlerinin piyasalar tarafından yakından izleneceğini söyledi.
PİYASADA İYİMSERLİK HAKİM
FED’in 2006’dan sonra ilk kez faiz artırımı yapacağını dile getiren Tacirler Portföy Yönetimi Direktörü Aysun Karaytuğ, bu dönemde büyük merkez bankalarının da sıfır seviyesine yakın tuttukları faizleri bu noktadan uzaklaştırmaya başlayabileceklerine işaret etti.
Karaytuğ, “ FED’in tanımıyla ‘beklenmedik bir gelişme olmadıkça’, FED üyeleri aralık ayında faiz artırımının uygun olduğunu düşünüyor. Piyasalar da kendilerini bu fikre alıştırmaya çalışıyor. Aralıkta faiz artırılması ihtimalini daha da güçlendiren FED tutanakları sonrasında küresel piyasalarda iyimser bir havanın hakim olduğunu görüyoruz. Yurtiçinde ise yeni kabineye yönelik iyimser beklentiler, Türkiye piyasalarının diğer piyasalardan olumlu ayrışmasını sağlıyor” dedi.
Kaynak: Recep Genel | Sözcü