Metropoll Araştırma Şirketi'nin sahibi Özer Sencar Genel seçim anket sonuçlarına göre 2015 seçimleriyle ilgili, özellikle HDP'nin parti olarak girmesi konusunda analizler yaptı.
2015 genel seçimleri öncesi seçime bu kez 'bağımsız' adaylarla değil bir parti olarak gireceğini açıklayarak bombayı patlatan HDP'nin olası akıbeti hakkında pek çok senaryo yazılıyor.
Seçime parti olarak girme kararından vazgeçebileceği de konuşulan HDP, bu kararından vazgeçmeyeceklerini açıkladı.
Kritik 2015 seçimleriyle ilgili olarak Al Jazeera'den Murat Utku'ya açıklamalar yapan Metropoll Araştırma Şirketi'nin sahibi Özer Sencar, seçimle ilgili olası siyasi gelişmeleri analiz etti. Özellikle çözüm sürecinin şuan geldiği nokta ve 2015 seçimleriyle alacağı şekli analiz eden ve HDP'nin 2015 seçimlerinde alacağı olası sonuçları irdeleyen Sencar, Cumhrubaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın özellikle vurguladığı "Başkanlık sistemi"ne de değindi.
HDP BARAJI GEÇEMEZSE...
HDP'nin 2015 seçimlerine parti olarak girme kararına ilişkin, barajı aşamamaları halinde bu sefer Kürtlerin bütün oylarının AK Parti’ye geçeceğinin altını çizden Sencar, 'şu anda parlamentodaki 35 milletvekilinin çok rahat 30-32’sinin AK Parti’ye geçmiş olacağını o zaman da AK Parti Kürtlerin bu oyuyla yine Anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa sahip olabileceğini, o zaman Kürtlerin de ‘Şimdiye kadar oyumuz yetmez diyordun, şimdi gücün var, getir değişiklikleri, sen başkanlık sistemini al, bizim de istediğimizi ver’ diyeceklerini ileri sürdü.
İşte o açıklamalardan çarpıcı satırlar:
"ANAYASAL BAŞKANLIK SİSTEMİ"
( "Başkanlık sistemi ve Kürt sorununun çözümü ile ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? Sizce “Başkanlık” çözümü kolaylaştırır mı?" sorusuna cevaben) Özellikle Kürt sorununun çözümü için Tayyip Bey’in kesin olarak istediği şey ‘Anayasal başkanlık sistemi’. Eğer o sorunu kendi zihnindeki dizayna göre çözmesi mümkünse, ancak başkanlık sistemiyle çözebilir.
"KÜRTLERİN İSTEDİĞİ; KUZEY IRAK'TAKİ GİBİ BİR FEDERAL YAPI..."
Başkanlık sistemi dünyanın birçok yerinde beraberinde federal yapıyı da getiren bir sistemdir. Kürtlerin de bu sorunun çözümü olarak adını koymasalar da istedikleri, özyönetim, demokratik özerklik gibi sözler ile ifade ettikleri şey Kuzey Irak’taki gibi federal bir yapı.
Açıkça dile getirilmese de tanımladıkları şey bu. Böyle bir şeyin olması için başkanlık sistemine de ihtiyaç var. Yani başkanlık sistemi bu yönetim biçiminin yerleşmesini de kolaylaştıran bir mekanizma. Sadece Tayyip Erdoğan değil, Özal da Demirel de benzer şeyleri söylemişlerdi. Söylediler ama ya hayata geçiremediler ya da buna sonradan gerek görmediler. Tayyip Erdoğan da bunu söylüyor ve eğer o gücü elde ederse yapacak gibi görünüyor.
"KÜRTLER ÇOK AÇIK VE NET ŞEKİLDE TAVIRLARINI ORTAYA KOYDULAR"
Başkanlık sistemi ile birlikte Kürtlerin istediği şekilde bir federal yapıya geçerseniz, bazı yetkilerinizi ve egemenliğinizin bir parçasını devretmeniz gerekir. Bunun aksi nedir? ‘Biz Kürtlere özerklik vermiyoruz’ demektir. (...) Kürtler bu konuda çok açık ve net bir şekilde tavırlarını ortaya koydular.
Geçen gün Selahattin Demirtaş bir söz söyledi: Eğer dananın kuyruğu koparsa, dana bizde kalır! Bunun anlamı şudur; "İster seçimle olsun isterse olmasın, bizim bir hedefimiz var, bu hedefe doğru yürüyeceğiz. Yeterli gücümüz ve hazırlığımız var, danayı alırız" dediler.
"KÜRTLER, PKK, KCK SÜREKLİ HAZIRLIK İÇİNDELER"
Şimdi burada önemli bir mesaj var. İki yıldır silahlı çatışma yaşanmıyor. Ama Kürtler PKK, KCK vs. sürekli hazırlık içindeler. "Silahlı çatışma durdu" deyip barış havasına girdiklerini ben düşünmüyorum. Onlar ilerideki bir gün için sürekli bir hazırlık yapıyorlar. Özellikle Kobani’deki müdahaleleri ve Kuzey Irak’ta Yezidilerin bulunduğu bölgede verdikleri mücadeleyle batıda bayağı bir prestij kazandılar. PKK batıda bir terör örgütü olma noktasından daha meşru bir noktaya doğru kendisini taşıdı.
Dolayısıyla şimdi "Beklentilerimizi demokratik yollardan vermezseniz sokağa çıkacağız" şeklinde ifade ediyorlar. 6-7 Ekim’deki hareketleri de Türkiye Cumhuriyeti’nin silahlı ya da silahsız gücü durdurmadı. Öcalan’dan rica ettiler, o durdurdu. Bu bize, bu konuda yeterli hazırlıkları olduğunu gösteriyor. 'Dananın kuyruğu koparsa dana bizde kalır' lafını söyleyen anlayış, ‘’Biz bu güçteyiz’’ demek istiyor.
"TÜRK TARAFI ŞUANDA BÖYLE BİR SÜRECE HAZIRLIKLI DEĞİL"
Önümüzdeki seçimde eğer AKP kendince yeterli güce ulaşır ve AKP üst aklı bunu daha başka türlü çözmeyi düşünmüyorsa, bu şekilde çözmek zorunda; özel bir şekilde yetkilendirilmiş bir alan açmak zorunda Kürtlere. Bugünkü merkezi yapıyla ilânihaye Kürtleri bugünkü yapıda tutmaya çalışırsanız Kürtlerin bunu çok uzun süre bekleyeceğini sanmıyorum. Yani çözüm sürecinin mutlaka hem Türkler hem de Kürtler tarafından kabul edilebilir bir formatta sonuca ulaşması lazım. Türk tarafı şu anda böyle bir çözüm sürecine hazırlıklı değil. İşte iktidar akil insanlar gibi yöntemleri kullanarak halkı çözüm sürecine doğru hazırlıyor.
"ÖCALAN VE EKİBİNİN SİYASAL ZEKASI TÜRK KESİMİNDEKİLERDEN DAHA FAZLA"
Oslo ve sonrasında MİT ile Öcalan arasında neler konuşulduğunu kamuoyu bilmiyor, Kürt politikacılar ve Türk yöneticiler biliyor. Orada hangi konularda konsensüs oluştuğunu bilmiyoruz.
Ama Kürtlerin talepleri açık:
Öcalan serbest bırakılacak, dağdaki PKK militanları gelecekler ve siyasete girecekler, güneydoğuda öz yönetim ya da özerklik hayata geçecek. Değişik kavramlar ile ‘muhtariyet’in adı örtülmeye çalışılıyor. Ben ayrı bir devlet değil ama federal devlet istediklerini anlıyorum. Dolayısıyla Öcalan’ın serbest bırakılmasının ve PKK’lıları da kapsayacak bir genel affın konuşulduğu, Kürtlerin bunu talep ettiği çok açık. Fakat seçime kadar böyle bir şeyin konuşulmasını beklememek lazım.
Kandil’den gelen, ‘PKK’nın Nisan ayındaki kongrede Öcalan’ı bekliyoruz’ sözü psikolojik bir şey. Kürtler böyle bir beklenti içinde olacak kadar siyasal akıldan uzak insanlar değil. Bilakis, Öcalan ve ekibinin siyasal zekâsının Türk kesimindekilerden daha fazla olduğunu düşünüyorum. Süreci çok iyi yönetiyorlar.
"HDP BARAJI AŞMAZSA KÜRTLERİN OYU AK PARTİ'YE GEÇER"
( "HDP'nin 2015 seçimlerine bağımsız adaylarla değil parti olarak girme kararı sizce ne anlama geliyor?" sorusuna cevaben) Bu, kanaatimce, Öcalan ile MİT arasında da konuşulmuş bir şeydir. Öcalan bu konuda kesin kararlı gibi görünüyor. Ben Kürtlerin söyleminden şunu çıkarıyorum:
“Biz parti olarak gireceğiz. Barajı aşarsak zaten 50-60 civarında milletvekili çıkaracağız, oturur Erdoğan ile pazarlık ederiz. Başkanlık sistemi sana bunlar da bana diye pazarlık yaparız, anayasa değişikliğiyle bu ikisini birden çıkarırız ve geçiririz. Çankaya’dan da çıkar, referanduma da gitmez.”
Barajı aşamazlarsa bu sefer Kürtlerin bütün oyları AK Parti’ye geçecek. Şu anda parlamentodaki 35 milletvekilinin çok rahat 30-32’si AK Parti’ye geçmiş olacak. O zaman AK Parti Kürtlerin bu oyuyla yine Anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa sahip olabilir. O zaman Kürtler de ‘Şimdiye kadar oyumuz yetmez diyordun, şimdi gücün var, getir değişiklikleri, sen başkanlık sistemini al, bizim de istediğimizi ver’ diyecekler.
"KÜRTLERİN BU SEÇİME PARTİ OLARAK GİRMESİNDEN AK PARTİ'NİN KAYBI OLMAYACAK"
( "Barajın düşürülmesi gibi bir ihtimal var mı seçimler öncesinde?" sorusuna cevaben) Hayır, hiç öyle bir şey düşünülmedi zaten. Kürtlerin bu seçime parti olarak girmesinden AK Parti’nin bir kaybı olmayacak. Yani, AK Parti’ye oy veren Kürtler AK Parti’ye çok bağlılar. Ona oy vermeye devam edecekler. HDP, ‘AK Parti’ye oy veren Kürtlerin oyunu alırız’ diye düşünmesin. Belki yarım puan, 1 puan alabilirler, o kadar. AK Parti’ye oy veren Kürt seçmen konsolide bir seçmendir.
"ASIL RİSK ALTINDA OLAN SOL KESİM"
Burada asıl risk altında olan sol kesimdir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de gördük biz bunu. Cumhurbaşkanı adayını beğenmedikleri için 600 ilâ 700 bin CHP’li Selahattin Demirtaş’a oy verdi. Eğer HDP biraz daha Türkiye partisi gibi davranırsa buradan aldığı oy artabilir. BDP- HDP gibi bir partilerin Türkiye partisi olma şansı yok. Öcalan ve Kandil’in yönettiği bir partinin Türkiye partisi olması mümkün mü?
"SELAHATTİN DEMİRTAŞ GERÇEKTEN DE ÇOK SEMPATİK BİR ADAM"
O kendisine verilen bir opsiyonu kullandı. Ona istedikleri yerde dur diyebilirler. Selahattin Demirtaş, Öcalan ve Kandil’den bağımsız onları dinlemeden, onlardan çekinmeyecek bir yetki ve güce sahip değil. O böyle bir rol üstlendi. Gerçekten de çok sempatik bir adam. Konuşması çok yerinde, polemik kabiliyeti çok yüksek, söyledikleri de halka ters gelecek şeyler değil. Sol, sırf Ekmeleddin İhsanoğlu’na vermemek için gitti ona oy verdi. Burada yine bu sol seçmen HDP barajın altında kalmasın diye gidip HDP’ye oy verebilir. Zaten CHP ile arası iyi değil bu sol seçmenin.
"BU DURUM CHP'YE 2 PUANA MAL OLABİLİR"
İlginç olanı, bu durum CHP’ye bir ya da iki puana mâl olabilir. HDP’nin parti olarak seçime girmesinden en büyük zararı CHP görebilir, bu projeyi fark etmezlerse. HDP eğer Sırrı Süreyya Önder gibi birkaç Türk ismi listelerine koyarsa, Kürt olmayan adayları birkaç yerde aday gösterirse, sol seçmenden Türkiye partisi kimliği ile oy alabilirler.
2015 GENEL SEÇİM SONUÇLARI ARİTMETİĞİ
( "2015 seçimleri sonrasında oluşabilecek olası meclis aritmetiğine dair bir öngörünüz var mı?" sorusuna cevaben) Genel olarak, şu anda mevcut siyasi partilerle ilgili konuştuğumuzda AK Parti’nin çok ciddi bir oy kaybına uğramasını beklememek lâzım. AK Parti’ye kızgın küskün, gayrı memnun bir kitle var ama bunlar bir yere gitmiyorlar, CHP’de bir artış yok, MHP’de bir artış yok. HDP’de bir artış yok. AK Parti’nin oyunu iktidardan düşürecek ya da bugünkü çoğunluğun altına indirecek bir çekim gücü yok ortada. Bu insanlar ya sandığa gitmezler ya da gidecek bir yer bulamadığı için yine AK Parti’ye dönerler. Dolayısıyla AK Parti’nin iktidardan düşmesi gibi bir şey söz konusu değil. Yüzde 40’ın altına en kötü şartlarda bile reel olarak düşmesini beklemiyoruz.