Sabah gazetesi ve diğer iktidar medyasının okurları ve AKP seçmeninin aptal olduğuna inandığını belirten gazeteci-yazar Ahmet Altan, “Böyle bir küçümseme hakikaten az bulunur” diye yazdı.
Altan, P24’te yayınlanan yazısında AKP'nin dokunduğu her şeyin çamura döndüğünü ifade etti.
İşte o yazı;
O çok bilinen masalda, “dokunduğu her şeyin altın olmasını” isteyen adamın dramı anlatılır.
Dileği kabul edilen adam neye dokunursa “altın” olur, ekmeğe dokunur altın olur, yemeğe dokunur altın olur, suya dokunur altın olur…
Her şey altındır ama yiyebileceği bir lokma ekmek yoktur.
AKP iktidarının ülkeye yaşattığı dram daha da kötü.
Bu iktidarın son beş yıldır dokunduğu her şey “çamura” dönüşüyor.
Çamurlaşan çok alan var ama en dikkat çekicilerden biri medya, tabii.
AKP’ye yaranmak isteyen gazeteler öyle işler yapıyorlar ki bir benzeri medya tarihinde görüldü mü bilemiyorum.
Sabah Gazetesi, Rıza Zarrab hakkındaki iddianameyi hazırlayan Amerikalı savcının, elinde “Cemaat’ten aldığı ödül” bulunan bir resmini koydu sitesine.
Resim sahteydi… Ödülü, savcının eline “fotoşopla” yerleştirmişlerdi.
Yalan olduğu beş dakika içinde ortaya çıkacak bir iş yapmışlardı.
Zaten bu resmi on beş dakika sitelerinde tutup sonra kaldırdılar.
Bir gazete, bile bile, sahteliği derhal anlaşılacak bir işi, bütün güvenilirliğini yok etmeyi göze alarak neden yapar?
Niye on beş dakika o resmi sitesinde tutabilmek için açıkça sahtekârlık yapmayı kabullenir?
Tahmin etmek güç değil.
O resmi on beş dakikalığına koyup sonra kaldırdılar ama belli ki bu işi, o sahte resmi AKP seçmenlerine dağıtmak için yaptılar.
“Sabah Gazetesi yazdı işte, Zarrab’ı yakalayan Amerikalı savcı paralel,” diyecekler.
Böylece AKP seçmeni 17-25 Aralık’ın “paralel”in işi olduğunu, Amerikalı “paralellerin” de şimdi işe karıştığını, AKP’ye karşı “uluslarası” bir operasyon yapıldığını düşünecek.
Zarrab’ın muhtemel itirafları da aynı şekilde “paralel” operasyon olarak sunulacak AKP seçmenine.
Böyle bir propaganda için Sabah Gazetesi “gazete” olmaktan vazgeçiyor.
Öylesine sıkışık bir yerde ki iktidar, artık açıkça sahtekârlık yapmaktan bile çekinmiyorlar.
Her şeyi bir yalana çeviriyorlar.
Bunu açık açık yapıyorlar üstelik.
Tek amaçları, kendi seçmenlerini kandırmak.
Kendi seçmenleri dışında kimsenin buna inanmayacağını biliyorlar ama “inanmayacak”, alay edecek, eleştirecek olanlar onların umurunda bile değil… AKP seçmenini kandırmak ve elde tutmak onlar için hayat memat meselesi çünkü.
Sabah, “havuz gazeteleri” denilen garip organizmanın bir parçası, onların yaptıklarına artık kimse şaşırmıyor, her türlü sahtekârlık bekleniyor onlardan zaten.
Gazete olarak değil “propaganda” faaliyetleri olarak görülüyorlar.
Ama bir de “henüz” havuz gazetelerinin arasına karışmamış ama AKP ile iyi geçinmeye çalışanHürriyet’in “haberciliği” var ki o daha da şaşırtıcı.
“Korkunun ecele faydası olmadığını” bilmeyen, bunu başına gelenlere rağmen öğrenemeyen ve adım adım AKP’nin “kezzap havuzu” içinde eritilmeye götürülen Hürriyet geçen gün sitesinde bir haber yayınladı.
Haberin başlığı medya tarihine geçecek herhalde.
“PKK üst düzey yöneticisi FETÖ evinde yakalandı.”
PKK’yı biliyoruz da bu FETÖ ne?
Fethullah Terör Örgütü’nün kısaltılmışı.
AKP milletvekili Galip Ensarioğlu’nun “bizim” dediği yargının savcıları ya da yargıçları böyle bir laf uydurabilir de Hürriyet gerçekten böyle bir “terör örgütü” olduğuna inanıyor mu?
Üstelik de bu silahlı terör örgütünün evine “PKK üst düzey” yöneticisi saklanmış.
Bu, tam da eski usül bir “andıç” gazeteciliği.
Zaten bu haber, ilhamını “eski bir andıçtan” alıyor.
Özgür Düşünce Gazetesi’nde Nazlı Ilıcak, bu konuyu detaylı bir şekilde ele aldı.
Benim de yakından bildiğim bir konu.
Biz Taraf’ta, Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı “İrtica ile Mücadele Eylem Planını” bütün detaylarıyla yayınlamıştık.
O “eylem planında”, Cemaat’in “silahlı terör örgütü” olarak gösterilmesi… Ve, “PKK ile Cemaat’in işbirliği yaptığına” dair haberler yapılması öngörülüyordu.
Hürriyet, şimdi CHP milletvekili olan Çiçek’in o eski andıçındaki talimatları bugün birebir yerine getiren bir başlık atıyor.
AKP, 17-25 Aralık’ta suçüstü yakalanıp da andıççılara ve darbecilere sığınınca, eski andıçlar da yeniden tedavüle sokuldu.
Biliyorsunuz Çiçek “ünlü” bir andıççı.
Hatta daha sonra Vatan Partisi’ne üye olan Genelkurmay eski İstihbarat Daire Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, bir mülakatında Dursun Çiçek için, “ona, Dursun bu andıçları hazırlayıp duruyorsun, başımızı belaya sokacaksın” dediğini söylemişti.
Çiçek’in andıççılığı böylesine bilinen bir andıççılık.
O zamanlar bu andıçlar AKP’ye ve Cemaat’e karşı hazırlanıyordu, AKP andıççılarla işbirliği yapınca, bu andıçlar Cemaat’e karşı yürürlüğe konuldu.
Üstelik de bilinen, madde madde yayınlanmış eski bir andıçın emirlerini uyguluyorlar.
Hürriyet’in pervasızlığı da Sabah’tan geri kalmıyor.
Bu gerçeğin çok kolayca açığa çıkacağını bile bile atıyor o başlığı.
Tam bir “çiçek gazeteciliği” yapıyor.
Nasıl bir korkuya kapıldıysa açık açık eski andıçları haber diye sitesine koyuyor.
Tabii bu pervasızlıklarının bir nedeni de okuyucularının ve genelde bütün AKP seçmenlerinin “aptal” olduğuna, kolayca kandırılabileceklerine inanmaları.
Böyle bir küçümseme hakikaten az bulunur.
Bu “çiçekleşme”, zaten bu küçümsemenin sonucu.
Bundan bir kazanç umuyorlar, para en büyük beklentileri.
Şimdilik o paraları bol miktarda kazanıyorlar da.
Ama bir gün gelecek, ellerinin dokunduğu o paralar da gazeteleri gibi çamura dönüşecek.
“Keşke dokunduğunuz her şey çamura dönsün emrini dinlemeseydik” diyecekler.
YAZIYI KAYNAĞINDAN OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ