1995 yılında gözaltındayken kaybedilen Murat Yıldız’ın dava dosyasının, Gebze Adliyesi’nde 2003 yılında imha edildiği ortaya çıktı.
19 yaşındaki Murat Yıldız’ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu iki polis memurunun yargılandığı ve 2007’de kapanacak olan dava dosyasının, Gebze Adliyesi’nde 2003 yılında imha edildiği ortaya çıktı.
Dosyanın bulunması için adliye koridorlarını aşındıran avukat Gülseren Yoleri, “Soruşturmanın yeniden açılması için dosyayı incelemek istedim. 4 aydır neredeyse her hafta Gebze’ye gittim. ‘İmha listesinde’ olduğu önceki gün söylendi” dedi.
Hanife Yıldız, tek çocuğu Murat’ı, kendi elleriyle emniyete teslim etmişti. 23 Şubat 1995’ti. Polisler, ‘havaya ateş açmış, ifadesini alacağız’ dediler.
Ancak anne Yıldız bir daha oğluna kavuşamadı. Emniyet’ten, anne Yıldız’a, oğlunun, İzmir’den İstanbul’a götürülürken, Gebze’de, feribotton atlayıp yüzerek kaçtığı söylendi.
Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanan iki polis memuru “görevi ihmal”den 1.18 kuruş para cezasına mahkum edildi. Polislere dava açıldıktan sonra, savcılık, Murat Yıldız’ı aramayı da bıraktı.
Avukat Yoleri, Cumartesi Anneleri’nin, İnsan Hakları Derneği ile başlattığı “Cezasızlığa Son Adalet İstiyoruz” kampanyası çerçevesinde, Ocak 2015’te, yeniden savcılığa başvurdu.
Murat Yıldız’ın kaybedilmesiyle ilgili soruşturmanın açılmasını sağladı. Yoleri’nin suç duyurusu üzerine, savcılık, iki polisin mahkum olduğu dava dosyasını aramaya başladı. Yoleri de dosyanın peşine düştü. Dosyanın 4 ay boyunca bulunamadığını belirten Yoleri, “ Dilekçemi hazırlamadan önce inceleyecektim. Defalarca imha listelerine baktılar.
Arşivde aradılar. İmha edildiğini, önceki gün öğrendim. Kalemdekiler ‘imha listesindeymiş, gözümüzden kaçmış’ dediler” dedi.
O davanın, 2007’de tamamen ortadan kaldırılmasına karar verildiğine dikkat çeken Yoleri, şöyle devam etti:
“2007’ye dek açık olan bir dosya, 2003’te nasıl imha edilebilir? Bu kabul edilemez, soruşturmayı da olumsuz etkileyebilecek bir durum. Savcıya bendeki belgeleri verdim. Sanıkların, tanıkların yeniden dinlenmesini, keşif yapılmasını talep ettim.”
İNSANLIK SUÇU, ZAMANAŞIMI OLMAZ
Avukat Yoleri, savcıya zamanaşımı açısından Hüseyin Toraman kararını sundu: İstanbul’da 27 Ekim 1991’de, evinin önünde, sivil polislerce zorla 34 ATZ 56 plakalı, beyaz renkli Renault marka bir otomobile bindirilen 24 yaşındaki Hüseyin Toraman’dan bugüne dek hiçbir haber alınamadı.
Soruşturma, zamanaşımı nedeniyle kapatılmıştı. Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi, “insanlık suçu”na işaret ederek, dosyayı 2012 yılında yeniden açtı.
Kararda, “Faillerle ilgili iddianın TCK’nin 77. maddesinde tanımlanan, insanlığa karşı suç oluşturup oluşturmadığının tartışılması gerekir. Suçun niteliğinin, zamanaşımının dolup dolmadığının mahkeme belirlemeli” denildi. Ancak, soruşturmada, bugüne dek, bir arpa boyu yol alınmış değil.
Kaynak: Hilal Köse / Cumhuriyet