Öcalan: Biz tam olarak çekilmiş olsaydık Erdoğan'ın sonu Menderes gibi olurdu...
HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında 2013-2014 yılları arasında İmralı'da gerçekleşen görüşmelerine ilişkin notların yer aldığı “Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa” kitabından 17-25 Aralık operasyonları sürecine ilişkin bazı iddialar da yer alıyor. Tutanaklara göre, 17-25 Aralık’ın ardından dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın HDP heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder’le Ocak 2014 tarihinde iki saat süren bir görüşme yaptığı ortaya çıktı.
Erdoğan’ın 17-25 Aralık’la ilgili gelişmelerden arkadaşlarının değil, kendisinin sorumlu olduğunu söylediği; “Kürtlerin oyuna gelmemesi durumunda çözüm için daha rahat olunacağı” mesajı verdiği iddia edildi.
Tutanaklarda söz konusu bölüm şöyle:
17-25 ARALIK YORUMU
ÖNDER: Başbakan ile görüştüm. Son gelişmelerden (17-25 Aralık) yakınarak benim nasıl yorumladığımı sordu. Ben de bu savaştan ancak demokratik dönüşüm kabiliyeti gösterebilenin galip çıkacağını anlattım. (...)
ÖNDER: Kendisi CHP ile yapılan ittifak arayışlarını ima etti. Ben de bunun doğal olduğunu, çünkü bizzat kendisinden söz aldığımız hasta tutsaklar ve tutuklu vekiller meselesinde bile hiçbir gelişme olmadığını söyledim. (...)
ÖNDER: Başbakan cevaben bir master planlarının olduğunu, bunu zamanı ve yeri geldikçe ve devlet kurumlarında görüş birliği oluştukça paylaştıklarını söyledi. Hafta sonuna kalmadan vekillerin çıkmış olacağını, Sabahat Hanım için arkadaşlarına ne yapabiliriz diye sorduğunu, onlardan mevcut mevcut yasal düzlem içinde bir şey yapılamayacağı cevabını aldığını söyledi. Bir anayasa değişikliği düşünüldüğünü, buna bizim de destek vermemiz halinde sorunun halledileceğini ekledi. Bu desteğin açık mı, kapalı mı olacağını şartları gözeterek karar vermemizi istedi. Yeniden yargılamaların önünü açacaklarını, bunun birçok sorunu çözeceğini söyledi.
"Ben sorumluyum"
Gelişmelerde çalışma arkadaşlarının bir suçu olmadığını, bütün sorumluluğun kendisinde olduğunu söyledi. Tamamen dışarıdan planlanmış bir darbe teşebbüsü olduğunu, yöneldikleri bakanların manidar olduğunu ekledi. Kürtlerin (KCK’yi kastederek) oyuna gelmeyeceklerini düşündüğünü, kendisinin hangi koşullar altında çalışmış olduğunu biraz daha iyi gördüklerini, oyuna gelmemeleri durumunda çözüm için daha rahat olunacağını, oyuna gelinirse de kendilerinin bileceğini söyledi.
"Sonu Menderes gibi olurdu"
ÖCALAN: Bu çok önemlidir. Sen bir daha görüşeceksin. (Gülerek) “Sen meydanlarda Apo’nun asılmamasına hayıflanırken Apo seni kurtardı, idamdan kurtardı” diyeceksin. Bana halen sen süreci yavaşlattın diyorlar. Oysa biz tam olarak çekilmiş olsaydık onu içeri atarlardı. Sonu Menderes gibi olurdu.
ÖCALAN: Başbakan’a deyin ki, başkanlık modelini de hızla tartışabiliriz. Ama onun dediği gibi olmaz, demokratik olacak. Demokratik Türkiye ve Kürt meselesinde hızla çözüme gidilmelidir. Dağdakileri, cezaevindekileri, tüm Kürtleri demokratik siyasete katacak konuları heyet ile tartışacağız.
"Mübarek gibi olabilir"
ÖNDER: Başbakan’a sizin 17 Aralık’tan önce “Onu Mursi gibi yargılayacaklar” sözünü aktardım. Ama şimdiki konumu Mübarek gibi olabilir.
ÖCALAN: Doğru, ona de ki, seni kafese koyacaklar. Mübarek gibi olabilir. O şansını yitirdi, ama hâlâ her şey kaybedilmiş değil. Eskiden on yılda bir darbe olurdu, beş yılda bir muhtıra olurdu. Şimdi sürekli darbe süreci var ama durumu kurtarabiliriz.
Kaynak: Cumhuriyet / Mahmut Lıcalı