Hiçbir AKP yetkilisinin çıkıp resmen yalanlamadığı, aksine kulislerde doğruladığı İmralı Notları'nda Başbakan Ahmet Davutoğlu'yla ilgili çarpıcı bir detay var.
Oda Tv^den Müyesser Yıldız İmralı Notları'nda yer alan Başbakan Ahmet Davutoğlu'yla ilgili çarpıcı bir detaya değindi.
İşte o yazı:
9 Mart 2014'te İmralı'ya giden HDP heyetinden Grup Başkanvekili İdris Balüken Öcalan'a, Bakanlar Bekir Bozdağ, Beşir Atalay ve Efkan Ala ile yaptıkları görüşme hakkında bilgi verirken şunu da söyler:
“Ahmet Davutoğlu ile bir görüşmemiz oldu. Bu görüşmeyi Sırrı Süreyya Önder ile birlikte yaptık. Bir buçuk saati aşan bir görüşme oldu.”Burada duralım. Ahmet Davutoğlu o tarihte henüz Dışişleri Bakanı idi ve hafızam beni yanıltmıyorsa, böyle bir görüşme medyaya yansımadı.
Bildiğimiz, Davutoğlu'nun Başbakan olduktan sonra bir “ilki” gerçekleştirip, HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ı Başbakanlık'ta ağırladığıydı.
Acaba bir Dışişleri Bakanı'nın HDP'lilerle, dahası İmralı'yla ne işi vardı ki, Balüken ve Önder'le görüşmüştü?
DAVUTOĞLU'NA SURİYE POLİTİKASI İÇİN APO'YLA GÖRÜŞME TEKLİFİ
İmralı Notları'ndan, Balüken'in Öcalan' anlattıklarından okuyalım:
“Ana gündem maddesi Rojava ve Suriye politikasıydı. Türkiye'nin dış politikası ile ilgili eleştirilerimizi ilettik. Ayrıca Kobani'de yapılan bir hastane için Avrupa'da toplanan tıbbi malzemenin geçişi için Suruç kapısının kullandırılması, insani yardımların engellenmemesi ve Afrin kapısının açılması işini konuştuk. Davutoğlu'nun Rojava ile ilgili sizle görüşmesi gerektiğini özellikle belirttik. Başkan'ın yirmi yılı aşkın deneyiminin olduğunu, beş yıl önce de devlet heyetiyle pek çok konunun paylaşıldığını ifade ettik. Suriye ve Rojava'da devletin ne yapması gerektiğini sizin beş yıl önce devlet heyetine de ilettiğinizi söyledik. O nedenle Rojava ve Suriye'deki yanlıştan dönülmek isteniyorsa, Başkan'la kendisinin ya da heyetlerinin görüşmesinin önemli olduğunu söyledik.”
Araya giren Öcalan, “Ne dedi peki?” diye sorar. Balüken şöyle devam eder:
“Diyarbakır konuşmasını örnek gösterdi. Orada ulus devlet anlayışının aşılması gerektiğini belirtmişti. Bize bu düşüncesinin Nevruz deklarasyonunda belirttiğimiz görüşlerle ne kadar örtüştüğünü anlattı.”
Burada yine araya girip, Davutoğlu'nun “örnek gösterdiği” Diyarbakır konuşmasını hatırlatmamız gerekiyor.
1 yıl önce 15 Mart 2013'te Diyarbakır'a iki günlük ziyaret düzenleyen Davutoğlu, Dicle Üniversitesi'nde verdiği, “Büyük Restorasyon: Kadim'den Küreselleşmeye Yeni Siyaset Anlayışımız” konulu konferansta, “Ulus devletle hesaplaşma vakti geldi” demiş, sınırların suni olduğunu ve kaldırılacağını belirtip, Türkiye ve bölgenin restorasyonunda PKK'yla yürütülen sürecin etkili olacağını söylemişti. Davutoğlu konferansın ardından da dönemin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı, şimdilerde, “Beraber yaşayamıyorsak, komşu olalım” diyen HDP Milletvekili Osman Baydemir'i ziyaret etmişti. Konuğunu Nergis çiçekleriyle karşılayan Baydemir, “Süreçle birlikte Ankara ile Erbil, Kamışlı ile Şam arasında köprüler kurulmasından” söz ederken, Davutoğlu da, “Herkes hakkını verirse, bizim ülkemizdeki restorasyon ile yeniden düzen inşa edilecek” demişti.
Özetle Davutoğlu Öcalan'a, “Ulus devletle hesaplaşacağız... Sınırları yıkacağız... Görüşlerimiz örtüşüyor” mesajı göndermişti.
Balüken'in Davutoğlu'na yaptığı, “Öcalan'la kendisinin veya heyetinin görüşmesi” teklifinin üzerinde de durmak gerekiyor. Bilindiği gibi, bir bakanın İmralı'ya gittiği, bu bakanın da Beşir Atalay olduğu öne sürülüyordu.
İmralı Notları'ndaki bu detaydan sonra sormak gerek; Acaba Davutoğlu, HDP'lilerin teklifinden sonra Suriye politikası konusunda Öcalan'a görüştü veya bir heyeti gönderdi mi?
ÖCALAN: SURİYE MESELESİ DAVUTOĞLU'NU AŞAR
Notlar'ın Davutoğlu ile ilgili kısmına devam edelim.
Öcalan, “Davutoğlu'nun söylediklerinin teoride belki, ama pratikte bir karşılığı olmadığı, bu meselelerin onu da aştığı ve Davutoğlu'nun da bunu bildiği” yorumunu yaptıktan sonra,“Başka ne dedi?” diye sorar. Balüken ve Öcalan arasında şu konuşmalar geçer:
Balüken : Dış politika ve Suriye konusunda neler yaptıklarını çok uzun şekilde tekrarladı. Suriye'de PYD'nin rejimle hareket ettiğini, muhalefetle ortaklaşmadığını ve diğer Kürt gruplarına baskı yaptığını anlattı. PYD'nin sözüne güvenilmediğini, aslında Salih Müslim'in Ankara'ya gelişinin önemli olduğunu, ancak bunun öneminin PYD tarafından bilinmediğini ifade etti.
Öcalan : Bunlar doğru değil. Ne yapılması gerektiği bellidir.
Balüken : Davutoğlu ısrarla PYD'nin Rusya ve İran ile sıkı ilişkiler içinde olduğunu, bunun bilgilerinin kendilerinde olduğunu ifade ediyor. İnsani yardımı engellemelerini bazı gerekçelere dayandırıyor. PYD'nin rejime desteğini kesmesi, muhalefetle hareket etmesi ve diğer Kürt gruplarıyla ilişkiler geliştirmesi durumunda desteklemeye hazır olduğunu ifade etti. Biz bu bilgilerin doğru olmadığını söyledik. Güncel sorunlar için Rojava konsunda belirleyecekleri bir komisyonla bazı konuları ortaklaştırma çabasına girebileceğimizi ifade ettik.
Öcalan : Evet bu çabanızı anlıyorum. Ama Rojava konusu hem sizi, hem de Davutoğlu'nu aşan bir konudur. Burada görüşmemiz gerektiğini dün de söyledim.
Bu notlardan sonra da soralım:
- Davutoğlu, HDP'lilerle Rojava konusunda bir komisyon kurup, “ortaklaşma çabasına” girdi mi?
- Öcalan'ın, “Burada görüşmemiz gerekir” dediği neydi veya kim/kimlerdi?
KİMLERE DOKUNULACAK
Biliyorsunuz bu hafta Meclis'te dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Anayasa değişikliği oylanacak.
“Tüm dosyalar” dense de hedefte öncelikle HDP milletvekillerinin olduğu herkesin bildiği bir sır.
Yine herkesin bildiği bir diğer sır, Erdoğan-Davutoğlu arasında bu konuda da ciddi görüş ayrılığı yaşandığı. Davutoğlu'nun HDP'lilerin dokunulmazlığının kaldırılmasını istemediği, gözünün hep “çözüm masasında” olduğu, Erdoğan'ın baskısı sonucu “Hodri meydan, herkesin dokunulmazlığını kaldıralım” demek zorunda kaldığı malum.
AKP'de, iktidar içi savaşların yanısıra HDP-PKK çizgisine yakın isimlerin sıkıntısı ve şimdilik bir hükmü olmasa bile “herkese dokunulması” yaklaşımının yarattığı rahatsızlığın, oylamada sürprizlere yol açabileceğini belirttikten sonra sadede gelelim:
Tamam, bölücülük ve terörü açıkça sahiplenen HDP'lilerin dokunulmazlığı kaldırılsın, ama onlara böylesine yol verip, tepemize çıkmalarına “yardım-yataklık etmiş” olanlardan da hesap sorulması gerekmiyor mu?
Kaynak: odatv.com / Müysser Yıldız