Cemal, 'Harvard Üniversitesi Nieman Vakfı Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü alırken konuştu: Hayatımı gazeteciliğe adadım ve buna değerdi
T24 yazarı ve Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün kurucu başkanı Hasan Cemal, "46 yıllık gazetecilik hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba" gerekçesiyle verilen Harvard Üniversitesi Nieman Vakfı Gazetecilikte Louis Lyons Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü Boston'da aldı.
Cemal, Harvard Üniversitesi'nde düzenlenen ödül töreninde yaptığı konuşmada, "hayatını gazeteciliğe adadığını ve buna değdiğini" söyledi. "Hiçbir diktatörün soru sorma hakkını gazetecilerin elinden alamayacağını" vurgulayan Cemal, "Türkiye'de bürokratik vesayetten sivil despotluğa geçiş süreci yaşandığı" görüşünü dile getirdi.
Hasan Cemal'in, Harvard Üniversitesi'nde dün (12 Mart 2015 Perşembe) yerel saatle 17:30, Türkiye saati ile 13 Mart Cuma gece yarısından sonra 00:30'da başlayan törende yaptığı konuşmanın Türkçe çevirisi şöyle:
Çoğunuz Oscar törenlerini izlemişsinizdir.
Ve ödülü kazananların gözyaşları içinde, doğru sözcükleri bulmak için nasıl çırpındıklarına da tanık olduğunuzu sanıyorum.
Ama şurası bir gerçek, gazeteci eğer gazeteciyse, sözcük bulmakta pek öyle zorlanmaz.
"BİZİ MAAŞ DEĞİL KAMUOYUNDA GETİRDİĞİMİZ SES MOTİVE EDER"
Şimdi burada bir tehlike var.
Ben konuşmamı bitirdiğimde, belki de içinizden, “Keşke bu adam sözcük bulmakta zorlanıp konuşmasını kısa kesseydi!” diyebilirsiniz.
Aman merak etmeyin, kısa kesmeye gayret edeceğim.
Ama bu sadece bir gayret, o kadar, söz veremem.
Her ne kadar gözlerim yaşlı değilse de, bu törenin benim için duygusal bir yanı olduğunu itiraf etmeliyim.
Biz gazetecilerin paylaştığı bir sır vardır, şöyle diyebilirim:
Bizi, aybaşlarındaki maaşın dolgunluğundan çok kamuoyunda getirdiğimiz ses motive eder.
Ve motivasyon deyince de, kendi mesleğimizin duayenlerince -ve bu çerçevede Nieman Fellows tarafından- kabul görmek bir gazeteci için gerçekten heyecan vericidir.
Bu nedenle konuşmama, hepinize bu ödülden dolayı çok teşekkür ederek başlamak istiyorum, çünkü bu ödül benim için çok anlamlı.
KENDİ ÖZGÜRLÜKLERİNİ TEHLİKEYE ATABİLEN GAZETECİLER
Bu ödülü geçmişte almış olan gazetecilerin, hele Edward R. Murrow gibi büyük isimlerin arasında bana da bir yer ayırmış olmanız, içimde, galiba ben de bu meslekte bir şeyler yaptım, duygusunu uyandırdı.
Bu ödülün yalnız benim için değil, Türkiye’deki meslektaşlarım için de anlamlı olduğuna inanıyorum.
Türkiye’deki meslektaşlarım derken, en azından bugün hâlâ kendi vicdanlarını dinleyebilen, hâlâ iktidar sahiplerinden hesap sorabilen ve hâlâ kendi işlerini riske edebilen, hatta bazen kendi özgürlüklerini tehlikeye atabilen gazeteci meslektaşlarım var aklımda."w
"BİR GAZETECİNİN TWEWT NEDENİYLE GÖZALTINA ALINDIĞI BİR ÜLKEDEN GELİYORUM"
George Orwell der ki:
“Özgürlük başkalarının duymak istemedikleri şeyleri söyleyebilmektir.”
Hiç kuşkunuz olmasın.
Türkiye’de bugün hâlâ böyle bir özgürlüğe sahip çıkan, böyle bir özgürlük anlayışını güçlendirmek isteyen meslektaşlarım var.
Şimdi isterseniz biraz onlardan, biraz Türkiye’den, gazetecilik kariyerimi yaptığım memleketimden söz edeyim.
Bir gazetecinin 1 tweet nedeniyle gözaltına alındığı, cep telefonuna, bilgisayarına el konulduğu ve hakkında tam 5 yıl hapis istendiği bir ülkeden geliyorum.
Bir başbakanın sosyal medyayı baş belası ilan ettiği bir ülkeden geliyorum.
"BİR BAŞBAKANIN TELEFON TELİMATIYLA..."
Twitter’ın, YouTube’un siyasal iktidar talimatıyla yasaklandığı bir ülkeden geliyorum.
Bir başbakanın telefon talimatıyla haber attırdığı, gazeteci attırdığı, televizyon programı sansürlettiği, hatta televizyon tartışma programlarına kimin çıkıp kimin çıkmayacağına karıştığı bir ülkeden geliyorum.
Bir başbakanın telefonda, bir yazıdan dolayı bir gazete patronunu ağlatıncaya kadar azarlayabildiği bir ülkeden geliyorum.
Bu patron benim patronumdu.
Servetini gazete kâğıdından, gazetecilikten değil, devletle iş ilişkilerinden yapmıştı. Bu yüzden olacak, başbakan tarafından azarlandığında, sesini çıkaramadı.
"O GAZETECİLER TARİHE GEÇTİLER"
Ve başbakanın bu gazete patronunu ağlatıncaya kadar azarlamasının nedeni ise benim yazmış olduğum bir yazıydı.
Şöyle demiştim o yazımda:
Gazete yapmak ayrıdır, devlet yönetmek ayrıdır.
İkisi birbirine karıştırılmasın.
Kimse de kimsenin işine öyle karışmasın.
Biliyorum, bu ikisinin arasından geçen çizgi bazen incelir, bazen bu nedenle demokrasilerde de kıyametler kopar.
Domuzlar Körfezi çıkarması, Vietnam Savaşı, Pentagon Belgeleri ve Watergate Skandalı yüzünden Amerika’da ne kıyametler kopmuş, gazeteci milletinin birçok değerli ferdi Amerika’da yönetimler, başkanlar tarafından kaç kez hainlik ile suçlanmıştı.
Ama sonra o gazeteler ve gazeteciler tarihe geçtiler, haber ve yorumlarıyla barış, demokrasi ve basın özgürlüğüne sahip çıktıkları için...
KONUŞMANIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN LİNKİ TIKLAYINIZ...