BirGün Yayın Yönetmeni Barış İnce'nin, akrostişli savunma metni dolayısıyla 5.5 yıl hapsinin istendiği ve İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde görülen davada Umut Oran, adliyede Barış İnce'yi yalnız bırakmadı.
Birgün Gazetesi Genel Yayın Sorumlusu Barış İnce'nin Çağlayan Adliyesinde 2. Asliye Ceza Mahkemesinde bugün yargılanmasına başlandığı davanın ilk duruşmasına katılan Umut Oran,
“Cumhurbaşkanı korkarım yakında lise duvar gazetelerini de şikayet etmeye başlayacak çünkü artık neredeyse şikayet etmediği gazeteci ve medya kuruluşu kalmadı. Ama bu ülkede gazetecilerin Hasan Tahsin’lerin geleneğinden geldiğini unutuyorlar!
Gezi ruhu BirGün'de, Cumhuriyet’te yaşıyor ve Gezi var oldukça BirGün de Cumhuriyet de yaşayacak. Barış İnce, Can Dündar ve iki gazetenin #sorumlubenim diyen tüm yazı işleri ve diğer bazı özgür basın kuruluşlarıyla birlikte saray soytarısı değil gazetecidir” ifadelerini kullandı.
Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcısı Umut Oran, yazılı açıklama yaparak Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'ın Cumhurbaşkanı tarafından tehdit edilmesi, Barış İnce'nin yargılanması ve Zaman muhabirinin Gezi Park’ta polis tarafından tekme tokat gözaltına alınmasını değerlendirdi.
BASIN ÜZERİNDE AÇIK FAŞİZM GÖRÜNTÜLERİ
Umut Oran’ın açıklamasında şu ifadeleri kullandı: Türkiye’de ‘artık örtülü değil açık faşizme geçildi’ dediğimizde inanmayanlar, bugün ne düşüyorlar acaba? 12 Eylül darbesi sahnelerini artık hemen her gün yaşıyoruz. Sadece son 3 güne bakınca bile basının içine düşürüldüğü durum yürek sızlatıyor: Polis Gezi Park’ta gazeteciyi tekme tokat gözaltına aldı, Cumhurbaşkanı çıktı Can Dündar’ı tehdit ederek ‘bedelini ödeyecek’ dedi, yine Cumhurbaşkanı’nın şikayeti üzerine Gezi’nin sembolü olan Birgün gazetesi Barış İnce aracılığıyla susturulmak, gözdağı verilmek isteniyor.
LİSE DUVAR GAZETELERİNİ DE ŞİKAYET EDECEK!
Cumhurbaşkanı korkarım yakında lise duvar gazetelerini de şikayet etmeye başlayacak çünkü artık neredeyse şikayet etmediği gazeteci ve medya kuruluşu kalmadı.
HASAN TAHSİN GELENEĞİNDEN GELİYORLAR
Ama her türlü usulsüzlüğü yapıp kul hakkı yiyen muktedirler bir şeyi unutuyor: Kurtuluş savaşında düşmana ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin'lerin geleneğinden gelen gazeteciler bu ülkede her zaman var oldu; sökmez bu davalarınız, korkutamazsınız, teslim alamayacaksınız bu mesleği.
HAVUZ’DA BOĞULUP ‘GÖRMEZ’DEN GELSİN İSTİYORLAR
ABD’de, Avrupa’da, gelişmiş demokrasilerde anında hükümeti düşürecek skandallar Türkiye’de son 13 yılda sıradanlaştırıldı, hemen her gün yaşanır hale geldi. Bana rağmen istiyorlar ki Türkiye’deki tüm gazeteciler havuz’da boğulsun, usulsüzlükler ‘görmez’den gelinsin, 5 dakikalık övgüler manzumesinden sonra Cumhurbaşkanı’na yarım ağız soru sorulabilsin. Bunların gazeteciliği TRT ile sınırlı, meslektaşları açıkça tehdit edilmesine rağmen vicdanı kıpırdamayan maaşlı eleman formatına hapsolmuş.
GAZETECİ TARAFSIZ DEĞİLDİR, HALKTAN YANADIR
Oysa gazeteci tarafsız bile olmamalıdır, çünkü tüm gazeteciler aslında her zaman halktan, doğrudan yana olmak zorundadır, aksi durumda varlık nedenini yok etmiş olur. Gazeteci yüzünü güneşi izleyen günebakan gibi doğrulara döner, onu izler, bulur ve ortaya çıkarır.
SARAY SOYTARISI DEĞİL GAZETECİ
İşte bu nedenledir ki Gezi ruhu Birgün'de, Cumhuriyet’te yaşıyor ve Gezi var oldukça Birgün de Cumhuriyet de yaşayacak. Barış İnce, Can Dündar ve iki gazetenin #sorumlubenim diyen tüm yazı işleri ve diğer bazı özgür basın kuruluşlarıyla birlikte saray soytarısı değil gazetecidir.
Barış İnce de Can Dündar da bugün mesleğin onurunu, aslında havuzdaki muhabirleri de savunuyorlar yoksa kısa zaman içerisinde bu ülkede gazetecilik mesleği bitecek. Bu iki dava ve soruşturma bile AKP’nin artık acilen yönetimden uzaklaştırılması gerektiğinin göstergesidir aksi takdirde 8 Haziran’dan itibaren Türkiye’de gazetecilik diye bir meslek yok alacak, ülke karanlığa gömülecek.
Kaynak: BirGün