Saadet Partisi Genel Başkanı
Mustafa Kamalak ve ekibini
gerçekten tebrik ediyorum.

Davalarından yüzde 1’in
altında da olsalar asla
vazgeçmedikleri gibi, mevcut
iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan’ı
eleştirmekten de bir an olsun
geri kalmıyorlar.

En küçük partiliden en büyüğüne
bildikleri doğruları anlatıyorlar
usanmadan yılmadan.

Merhum Erbakan neyse
onlar da o…
                 ***
Hele Sayın Kamalak’ın bir eşi var,
Zübeyde Kamalak, aklınız
hayaliniz durur. (takip etmeyenler
bilmezler) Ben kendisini sosyal
medyadan da izliyorum.

Ülkede yaşanan usulsüzlüklerden
tutun da çocuk istismarlarına kadar
ne kadar adilik varsa didik didik
ederek paylaşıyor.

Paylaşırken de:
“Ey AKP’ye oy verenler vicdanınız
 rahat mı” şeklinde başlıklar atıyor.

Davalardı ziyaretlerdi derken,
sosyal medyayı boş bırakmıyor.
Belki bir kişiyi yanlıştan
döndürürüm diye…
                 ***
Eşi Mustafa Kamalak da öyle. 

Onun da maşallahı var.
Bağıra bağıra, haykıra haykıra
anlatıyor yapılan yanlışları...

Canım Türkiye’min durumunu ve
kurtuluş reçetelerini sunuyor.

“Sorumluları dışarıda
aramayın” diyor.
 
“Toplum sessiz sedasız
bir hale getirildi” diyor.

“Uyanın kardeşlerim,
kuşatma altındayız! Bugün İslam
Alemi kime karşı silahlanıyor,
birbirlerini öldürmek için, birbirlerini
öldürmek için…” diyor.

“Öğretilmiş çaresizlikle
karşı karşıyayız” diyor.
                 ***
Bir çiçekle baharın gelmeyeceğini,
ama her baharın bir çiçekle başladığını
çok iyi biliyor.

Ve her gittiği yerde
şunlara dikkat çekiyor:

“Kalk dediğimizde insanlar korkuyor.
Tarihimizin nice kahramanlarla dolu
olduğunu çok iyi biliyoruz. Bize çizilen
kader, kaderimiz değildir. İnsanımız işsiz,
iş arıyor ama bulamıyor. Biz diyoruz ki,
istihdam edilsin, devlet yol göstersin,
fabrikalar yapsın. Devlet fabrika mı
kurar diyorlar, o zaman devlet niye
her yere ev yapıyor. Almanya kendi
vatandaşlarına ve bizim evlatlarımızı iş
buluyor da biz mi kendi çocuklarımıza
iş bulamıyoruz”

Anayasa ve Başkanlık konusunun
gündemi değiştirme taktiği olduğunu
söylüyor:

“Her gün terör yüzünden gönüllere
ateş düşüyor. Gençlerimiz elden gidiyor.
Bunun sorumlusu kim, bunun sorumlusu
Ankara’dakilerdir elbette. Türkiye’nin asıl
sorunlarının terörle mücadele,
gelir dağılımındaki adaletsizliktir.
Siyasi iktidar bunları çözmek yerine
suni gündemler oluşturuyor. Yaşanan ve
var olan sorunların üstünü örtmek için
Anayasa diyor. Sen terörü durdurmak
istedin de Anayasa mı sizi engelledi?
İşsizlik sorununu çözecektiniz de
Anayasa mı engel oldu?
Eviniz yanarken başka şeyle uğraşılır mı?
Fidan gibi gençler kabristanlara uğurlanıyor.
Sonra başkanlık sistemi diyorlar.
Bütün bunlar şehit kanlarının üstünü
örtmek için suni gündemler ve bahanelerdir.
Madem anayasa değiştireceksiniz,
sizi ne engelliyor”
                 ***
Daha ne diyelim ki sevgili dostlar.
Durum ortada.

Bazı gözleri olup da görmeyenler,
kulağı olup da duymayanlar harici
herkesin derdi aynı.

Bizler doğruyu söyleyenin
yanında olmayı “Yanlışa da yanlış”
demeye devam edeceğiz.

Şimdi;
CHP,
MHP,
HDP,
SP
BBP ve diğer siyasi
oluşumlar, ben, sen, o, şu,
biz, siz, onlar haksız,,

Bir tek Recep Tayyip Beyefendi ve
yanındakiler mi haklı?