CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem, gündemdeki son gelişmeleri Karşı Gazete'ye değerlendirdi.
KARŞI GAZETE | RÖPORTAJ
Her perşembe yayınlayanan ve merakla beklenen söyleşide Eren Erdem bu kez;
*ABD'nin İncirlik'teki askeri personelinin ailelerine 'geri dönün emri vermesini', "Adana'da bir saldırı olma ihtimali var." sözleriyle yorumladı.
*Erdoğan'a yönelik protestoları bağırarak engellemeye çalışan korumalara opera sanatçısı olma önerisinde bulundu.
*AKP'nin "beraber yürüdük biz yollarda" şarkısının bu korumaların vokalistliğinde yeniden yorumlanması çağrısı yaptı.
*Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştiren bir video yayınlandığı için Almanya'ya nota verilmesini de "ancak müzik notası verilir." diyerek eleştirdi.
İşte Eren Erdem ile yaptığımız "opera, müzik, nota... dolu (!)" söyleşi...
-Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD'de... Erdoğan'ı ABD'de protesto edenlere cumhurbaşkanlığı korumalarının ilginç bir müdahalesi var... Görüntülü ve sesli izledik, garip şekilde bağıran korumalar... Bu yeni bir yöntem mi sizce, ilginç bir görüntü verdik yine Türkler olarak...
Aslında Türkler olarak değil, Saray uleması olarak yine ilginç görüntüler verildi. ABD’de yapılan protestonun içeriğini incelemedim, daha doğrusu inceleyemedim. Ancak protestonun temel eleştirisi bir kenara, korumaların protestoyu bastırış şekli, özellikle korumalardan birinin protestoculara ettiği küfür, ülkemizdeki ifade özgürlüğüne bakış açılarının da bir özeti niteliğinde.
"ERDOĞAN'IN KORUMALARI HEM ETTEN HEM SESTEN DUVAR ÖREBİLİYOR"
Bu görüntüler, ülkemizde ifade özgürlüğünün uygulanışıyla ilgili yabancı devletlere de somut olarak önemli ipuçları verdi. Türkiye’de Erdoğan’ın yanında etten duvar ören korumaların, sesten duvar örebildiklerini de gördük.
ERDOĞAN'IN TENÖR SESLİ KORUMASI, OPERAYA GEÇMELİ..."
Bir yandan protestoları bastırma çabalarıyla, korumaların Duman hayranı olduklarını da aynı zamanda öğrenmiş olduk. Hele o protestolarda tenor sesli olan korumanın, Devlet Opera’sına geçmesi sadece kendisi için değil, ülkemiz açısından da yararlı olacaktır. Korumaların böylesine iyi bir sesle Erdoğan’ın korumalığını yaparak yeteneklerini harcadığını düşünüyorum.
"KORUMALAR 'BERABER YÜRÜDÜK BİZ BU YOLLARDA ŞARKISINI' ACAPELLA YORUMLASIN"
İyi bir senfonik çalışmayla ve her birinin ‘Beraber yürüdük biz bu yollarda’ şarkısını acapella yorumlamasıyla Erdoğan’ın ününe ün katacaklarını düşünüyorum. İşin esprisi bir yana, aynı olay Türkiye’de olsaydı bugün korumaların nasıl aşırı güç kullandığını, protestocuların nasıl yaralandığını ve nasıl hücreye atıldığını konuşuyor olacaktık. ABD’de copla, yoğun biber gazıyla, TOMA’yla gösterici dağıtamayan korumaların, ses kirliliği yaratacak protestoları engellemeye çalışmasını da anlayabiliyorum.
-Erdoğan'ın Can Dündar ve Erdem Gül'ün duruşmasını izleyen yabancı misyon temsilcilerine verdiği tepki var... Ve ardından Alman tv'lerinde yayınlanan bir klipte kendisiyle alay edildiği gerekçesiyle Büyükelçi çağrıldı, Almanya'ya nota verildi... İçeride kontrol sağlandı da artık dünyaya mı açılıyor Cumhurbaşkanı?
"ALMANYA'YA, ERDOĞAN'I ELEŞTİREN VİDEO İÇİN ANCAK MÜZİK NOTASI VERİLİR"
Artık siyaset, yerel bazda şekillenen ama küresel ölçekte işleyen bir kurumsallık taşıyor; o nedenle, yapılan eleştiriler de ülke içinde veya yerelde dile getirilmenin yanında uluslararası ölçekte de dillendiriliyor. Alman TV kanalında yapılan video, içerik açısından mizahi ve tahammül edilmesi gereken bir düzeyde ele alınmış bir video. Aynı kanal, Almanya’da Merkel’e yönelik inanılmaz ironik görüntüler yaptı zamanında.
Burada ülkemizin itibarını zedeleyen şey, o videodaki görüntülerden ziyade, en ufak bir siyasi eleştiriye bile katlanamayan ve anında bir ülkeye en büyük uyarı mahiyeti olarak ‘nota’ veren zihniyet olmuştur. Almanya’ya hangi nota verildi bilmiyorum, böyle bir konuyla bir ülkeye ancak müzik notası verilir.
"ÜLKEM ADINA UTANÇ DUYUYORUM"
Böyle bir şekilde gündeme gelmekten ülkem adına utanç duyuyorum. Dünya’nın tüm ülkelerinde liderler eleştirilir. Bazı Avrupa ülkelerinde liderler öyle karikatürize ediliyor ki, eminim Türkiye’de olsa herhalde eleştiren kişi TCK 299’dan hapse attırılıp türlü türlü psikolojik işkenceye maruz bırakılır. Bizler başka ülkelerin liderlerini nasıl eleştiriyorsak, yabancı ülkelerde de ülkemizdeki siyasi liderler eleştirilebilir, karikatürize edilebilir, mizah konusu yapılabilir. İfade özgürlüğünün temelinde tahammül edebilmek, hoş görmek ve eleştiriye katlanabilmek yatar. Devleti yönetenler, dünyayı kendi kiraladığı aktrollerin sığ ve patolojik övgülerinden ibaret olduğu sanrısından kurtulmalıdır.
-Erdoğan'ın Obama ile görüşüp görüşmeyeceği merak konusu olmuştu... Son anda ikili arasında resmi olmayan bir görüşme yapılacağı açıklandı. Bu görüşmeye neden bu kadar önem verildi sizce?
Bu görüşmenin son günlerde dış politikalar nezdinde iyice gerilen Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden gözden geçirilmesi amacıyla yapıldığını düşünüyorum. Sonuçta ABD, AKP hükûmetinin emperyalist planları doğrultusunda Ortadoğu’daki en önemli müttefiklerinden biri ve herhangi bir gerilim olması durumunda gidip tekrar icazet alacakları tek yer. Dolayısıyla bu görüşmeyle aslında bozulan ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi, AKP’nin Ortadoğu’da kurulan yeni denklemin bileşeni olma arzusunun iletilmesi ve dış politikada iyice yalnızlaşan Türkiye’nin elinde kalan son müttefikleriyle ilişkisini konsolide etmesi hedeflenmektedir.
"NEREDEYSE RESMİ GÖRÜŞME YAPILMAMASINDAN BİLE KAHRAMANLIK ÇIKARCAKLAR"
Obama’yla telefonda 80 dakika konuşma yaptığı için tüm medyada ‘dünya lideri’ naraları atanlar, bugün Obama’yla resmi görüşme yapmamasından bile nerdeyse ‘dünya bizi kıskanıyor’ kahramanlığı çıkaracaklar. Hatta havuz medyası Erdoğan’ı ‘anti-emperyalist politikalara karşı dik durduğu’ için hedef haline getirildiğini savunacak bir pozisyona geldi. Erbakan’ın yanında olduğu dönemde ABD Büyükelçisi Abrahamovich’ten icazet alındığı günden bu yana, gerek Büyük Ortadoğu projesinin eş başkanlığını yürütme görevi olsun, gerek ABD’nin Irak’taki sömürgeci amaçlarına destek olup Müslüman katleden ABD askerlerine dua etmek olsun, gerek Türkiye’deki üretimi bitirip ülkeyi adeta uluslararası şirketlerin ‘franchising’i haline getiren ekonomi politikaları olsun… Erdoğan’ın anti-emperyalist duruşunu(!) hiçkimsenin sorguladığı yok; ancak kimsenin de toplumun zekasıyla dalga geçmeye hakkı yok.
"ERDOĞAN'I İLLUMÜNATİ VE TAPINAK ŞÖVALYELERİ İSTEMİYORMUŞ(!)”
Havuzun 'Erdoğan’ı illumünati, tapınak şövalyeleri, dünyanın karanlık güçleri istemiyormuş' diyerek yarattığı algı, komik olmaktan öte, trajikomik bir algıdır. Dünyada eğer karanlık bir güç varsa, o gücün Erdoğan’dan rahatsız olmasını gerektirecek hiçbir sorun yoktur; çünkü Erdoğan, ideolojik bakışıyla, politik duruşu ve tarzıyla, izlediği ekonomi politikalarıyla, ürettiği tüm söylem ve vizyonuyla, o karanlık güçlerin gelecek tasavvuruyla uyuşan bir çizgi ve strateji izlemektedir. O güçler hedef alsa alsa, bizler gibi anti-emperyalist, sömürgeci, tahakküm edici anlayışa karşı mücadele eden insanları hedef alır.
"ZARRAB DAVASI DA OBAMA-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİNDE GÜNDEME GELECEK"
Diğer yandan, elbette Reza Zarrab davasının da –yapılırsa- bu görüşmede konusu geçecektir. Yalnız burada ABD’nin iktidara yönelik olumsuz tutumundan medet uman bir anlayışla siyaset izlemek, bir muhalif tembelliğin ötesinde politik bir duruşun olmayışına da işaret eder. Mücadelesini başka güç odaklarının ajandaları üzerine kuranlar, bir gün o güç odaklarının pragmatik amaçları için kullanıp atacağı politik özne olmaya mahkûm kalacaktır. AKP iktidarı, uluslararası hegemonyanın baskısıyla değil, toplumsal dinamiklerin kendi talepleri ve görüşleri doğrultusunda son bulacaktır.
-Avrupa ve ABD terör saldırılarından endişeli... Son olarak ABD Savunma Bakanlığı İncirlik Üssü dahil Adana, İzmir ve Muğla'daki personel yakınlarının bölgeden ayrılmaları emri verdi. Acaba yine bilmediğimiz bir istihbarat mı var? Adana'da yaşayan Türk vatandaşları korkmalı mı mesela...
"ADANA'DA BİR SALDIRI OLMA İHTİMALİ VAR!"
Adana’da bir saldırı olma ihtimali var. Türkiye’nin birçok noktasında maalesef terör örgütlerinin hücre yapılanmaları var. Düşünün, sadece birkaç kişiden oluşan IŞİD’in Adıyaman Hücresi bile onlarca insanımızın katledilmesine neden oldu. Burada önemli olan, bir yerde güvenlik tehdidi olup olmamasından çok, o bölgede gerekli güvenlik önlemlerinin alınıp alınmamasıdır.
"ADIYAMAN HÜCRESİNİN TÜM TELEFONLARINI DİNLEYİP, ÖNLEM ALAMADILAR"
Adıyaman hücresinin tüm telefonlarını dinleyip hiçbir önlem almayan tutumun acı sonuçlarını hepimiz gördük. Suruç’un ve Ankara Katliamı’nın üzerinden birkaç terör saldırısı daha geçti, biz gerekli derslerin alındığını düşünmüyoruz; ancak artık devlet teröre karşı tutumunu netleştirmelidir, terörle arasına mesafe koymalıdır. İnsanlarımızı ‘saldırı, bomba’ paniği içerisinde tedirgin ve korkuyla yaşatmak, hiçkimsenin istemeyeceği bir şeydir. Kaostan nemalanan, korkudan ve gerginlikten beslenen siyaset, ne olursa olsun, uzun vadede ülkemizin geleceğini kötü etkileyecektir. İnsanları teröre ve ölüme alıştıran yaklaşımdan ziyade, terörü bitirmeye karşı daha kararlı mücadele edeceğini taahhüt eden bir yaklaşım daha yapıcı olacak ve terörün psikolojik hedeflerini de engelleyecektir.
-Herkese 'Eyy...' diye seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD'de tutuklu olan Reza Sarraf için "bey" demesi... Kara para aklama iddiaları için "Bu konu aslında ülkemizi ilgilendiren bir konu olmadığı gibi bir kara para aklama konusu mudur, değil midir bunun gerekçesini bilmeden böyle bir değerlendirme yapmayı da doğru bulmuyorum ancak kara paranın babaları orada duruyor. " yorumu yapmasını nasıl değerlendirirsiniz?
"ERDOĞAN, REZA'YA 'BEY' DEDİ; ÇÜNKÜ..."
Erdoğan’ın kara paranın babalarının orada olduğu görüşüne katılıyorum. Evet, hepimiz Rothschildlerin, Rockefellerin dünya çapında isimlerini biliyoruz. Ancak Erdoğan’ın kara paranın babalarına karşı bugüne kadar tek bir duruş, söz, tepki göstermemesini de samimi bulmuyorum.
Reza Zarrab’a yönelik ‘Bey’ hitabı, Reza’yla kurduğu yakınlıktan ileri geliyor olabilir ama bu yakınlık eğer ivedilikle ülkemizde gerçek bir yolsuzluk yargılaması yapılmazsa ülkemizin başına kolay atlatılmayacak bir felaketin gelmesine neden olacaktır. Defalarca söyledim, yine söylüyorum. Reza Zarrab davası öyle kolayca ‘tanımıyoruz, alakamız yok, kandırıldık, aldatıldık’ diyerek sıyrılabileceğiniz bir konu değil. Türkiye’nin kamu bankaları, bakanları, hatta başbakanı, bürokratlarına yönelik herhangi bir suçlayıcı karar, ülkeye zarar verecektir. 17-25 Aralık’ta Reza’yla yolsuzluk yapıp bugün ‘Reza’yla bağımız yok’ diyenlerin ülkeyle de bir bağının olmadığı anlaşıldı zaten ama bizler, halktan gelen insanlarız. İnsanımızın cebinden eksilecek paranın hesabını sormak zorundayız. Eğer bir kuruş bile vergilerden usulsüzce para alındıysa veya birilerinin işi için rüşvet alınıp çıkar sağlandıysa bunun da hesabını sormamız lazım. Reza yargılamasının sonuçlarını ABD’deki protestocuları bastırdığınız gibi bastıramazsınız. Reza’nın suçu olası bir itirafı, zaten ayakta zor tuttuğunuz ekonominin iflası anlamı taşır ki bu da büyük bir ekonomik krizin iyice derinleşmesine neden olur. Biz buna seyirci kalamayız.
-Karaman'daki taciz olaylarının ardından herkesin ismini öğrendiği Ensar Vakfı’na destek iddiaları da gündemde... Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın camisinin imam hatibi Hafız Mehmet Bilir, Ensar Vakfı'nın Marmaris Şubesi’nde Kuran okuyacakmış. Bu haberleri Saray'dan manevi destek olarak yorumlayabilir miyiz?
"KARAMAN'DA BİREYSEL SAPKINLIKTAN ZİYADE GÖZ YUMMA VAR!"
Ben bir dini vakıfta yaşanan bir olayın tüm dini vakıflarda yaşanıyormuş gibi sunulup hizmetlerinin kötülenip kirletilmesini istemem. Haberlerin çıktığı ilk anda da Karaman’da yaşanan olayın iyi araştırılması gerektiğini düşündüm. Ancak Ensar Vakfı’nda yaşanan çirkinlikleri araştırdığımda, olayın bireysel bir sapıklıktan ziyade bir göz yumma ve ihmalkârlık dizisinden oluştuğu açıkça görülüyor.
"AİLE BAKANI GÖREVDEN ALINMALI, İLGİLİ YÖNETİCİLERE DAVA AÇILMALI"
Mağdur ailelerin itiraz etmesini, hesap sormasını ve ders çıkarmasını engelleyecek bir şekilde bazı kurumların bu istismar olayının eleştirilmesini dahi yasaklayarak, adeta bir kurumu kollar gibi olayın üstünü kapatmaya çalışması olsun, kurumun denetlenmesi noktasında yapılan ihmaller olsun, Aile Bakanı'nın skandal açıklamaları olsun, çocuklara tecavüz raporu veren doktorlara baskılar olsun… Bu olayın birilerinin eliyle kapatılmaya çalıştığına tanık olduk, oluyoruz. Artık 'şu vakıf, şöyle vakıf, böyle vakıf’ demeden bir müşterek tutum belirlemek mecburiyetindeyiz. Ben, hiçbir iktidar partisi milletvekilinin Ensar Vakfı'nda gerçekleşen olayı onaylama ihtimali dahi olduğunu düşünmüyorum. Tam tersine, doğal olarak bu milletin bütün temsilcileri aynı ahlaki ve irfanî kriterlerle sürece bakmaktadır. Ancak gerek geçtiğimiz günlerde Meclis’te çocuk istismarına karşı verilen önergenin reddedilişi olsun, gerek hükûmetin koruyucu kollayıcı açıklamaları olsun, hepimizi vicdanen yaralayan ve toplumun adalete olan inancı bitiren bir süreç haline dönüştü.
Bugün de haberlerde Saray hatibinin bir programı gündeme geldi. Burada yapılması gereken tek bir şey var, o da acilen başta Aile Bakanı'nı görevden almanın yanında, ilgili kurumun ilgili tüm yöneticilerine dava açmak, denetleme noktasında sorumluluğu bulunan ve ihmal eden tüm bürokrat ve kamu görevlilerine soruşturma başlatmak ve Türkiye’de bu vakfın tüm faaliyetlerini yakından incelemek üzere bir heyet oluşturmaktır.
Burcu Oral Evren | karsigazete.com.tr