Ayşegül KASAP | RÖPORTAJ | KARŞI GAZETE
Türkiye'de yaşanan sosyal medya kısıtlamalarıyla birlikte yapılan engellemelerin ne kadar hukuki olduğunu
Prof.Dr. Yaman Akdeniz'le konuştuk.
Prof.Dr.Yaman Akdeniz,
Cyber-Rights & Cyber-Liberties (UK) adlı sivil toplum örgütünün kurucusu ve başkanı olmakla beraber
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi bölümünde de öğretim üyeliği yapmaktadır.
Son günlerde sıkça karşılaştığımız sansürlerin perde arkasını anlatan Akdeniz,
AKP iktidarının hukuksuz uygulamalarına dikkat çekti.
İşte o röportaj...
Sosyal medyanın engellenmesi hukuki bir hak mıdır? Eğer böyle bir hak varsa, ne gibi durumlarda engellenebilir?
Sosyal medyanın engellenmesi ile ilgili Türkiye’de genel bir düzenleme yok. Fakat 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 8, 8/A, 9 ve 9/A maddelerine istinaden bu maddeler kapsamındaki suçların işlendiği iddiası ile sosyal medya platformları dâhil tüm web sitelerine erişim engellemek mümkün kılınmıştır.
AMAÇ ÇOCUKLARI ZARARLI İÇERİKTEN KORUMAKTI
2007’de yürürlüğe girdiği zaman 5651 sayılı Kanun’un asıl amacı çocukları zararlı içerikten korumak için erişim engelleme uygulamakken uygulama hiç bir zaman sadece bu yönde olmadı. Bilindiği gibi AİHM’nin ihlal kararı vermesine kadar giden süreçte Mayıs 2008 ve Ekim 2010 arası Türkiye’den YouTube’a topyekûn erişim engelleme uygulandı. Bu süreçte Türkiye’de yaşayan çocuk veya yetişkin herkes YouTube’dan korunmuş oldu. AİHM’nin Aralık 2012 tarihli Google Sites ile ilgili 8. Maddesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesine aykırı olduğuna karar vermesi rağmen 5651 sayılı Kanun’un 8. Maddesi iptal edilmedi veya kapsamı daraltılmadı. Aksine, 17-25 Aralık süreci sonrasında 5651 sayılı Kanun’a 9 ve 9/A maddeleri eklenerek kişilik haklarının ihlali ve özel hayatın gizliliğinin ihlali gerekçeleri ile erişim engelleme imkânı getirilerek Kanun’un kapsamı genişletildi.
'SAKINCALI HALLER'DE TİB ENGELLEYEBİLECEK
Son olarak da Nisan 2015’de 8/A maddesi eklenerek yürütme organlarına da erişim engelleme talep etme yetkisi verildi. Dolayısıyla, 8/A kapsamında yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerinden bir veya bir kaçına bağlı olarak hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Başbakanlık veya millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili bakanlıkların talebi üzerine TİB tarafından bu kapsamdaki site ve içeriklere erişim engellenebilecek.
Dolayısıyla, bu maddeler kullanılarak sosyal medya platformlarının içeriklerine veya bütününe erişimin topyekûn engellenmesi mümkün olabilir.
AİHM'İN KARARLARI IŞIĞINDA TOPYEKÜN ENGELLENEMEZ
Hangi durumlar 'keyfi engelleme' kapsamına girer?
Yukarıda belirttiğim hükümler (ve bazı başka kanunlarda yer alan) dışında başka hiç bir hukuki gerekçe ile erişim engelleme yapılamaz. Kaldı ki yukarıdaki maddeler dayanak gösterilse dahi özellikle sosyal medya platformlarına topyekûn engelleme AİHM’nin Ahmet Yıldırım, YouTube ile ilgili Cengiz ve Diğerleri ve Anayasa Mahkemesi’nin Twitter ile ilgili Yaman Akdeniz ve Diğerleri ve YouTube ile ilgili YouTube ve Diğerleri kararları ışığında topyekûn engelleme yapılamaz.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İHLALİ
Gerek AİHM gerekse Anayasa Mahkemesi sosyal medya platformlarına yapılan engellemeleri orantısız ve ölçüsüz ağır bir ifade özgürlüğü ihlali olarak değerlendirdi. Mangal yakarken orman yakmaya benzer nitelikteki orantısız bu tip engellemeler sadece sansür olarak tanımlanabilir. Anayasa Mahkemesi’ne konu Twitter ve YouTube engellemelerinde de Anaya Mahkemesi TİB’in bu platformlara uyguladığı engellemenin keyfi olduğuna ve yetkisini aştığına karar verdi. Dolayısıyla, sadece hukuken kanuni bir dayanağın olması erişim engelleme uygulamaları açısından yeterli değil.
ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU
Sosyal medyaya bir kısıtlama ya da engelleme geldiği zaman, yurttaşlar hukuki yoldan haklarını nasıl savunabilirler?
Erişim engelleme kararlarına karşı Kerem Altıparmak’la beraber birçok defa yaptığımız gibi “kullanıcı sıfatı” ile Hâkimlik ve mahkeme kararlarına itiraz etmek mümkün. Reddedilen ve kesinleşen kararlara karşı da Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmak da mümkün. Twitter ve YouTube başvurularımız dışında bugüne kadar 8/A maddesi ile ilgili 25 kadar bireysel başvuru yaptık Anayasa Mahkemesi’ne.
"HORTUMA BASMA" OPERASYONU HUKUKSUZ
Türkiye'de yaşanan önemli olayların ardından, Twitter, Facebook ve hatta Youtube’un yavaşlatıldığı veya engellendiği kanısı hâkim. Bunun işleyişi nasıl oluyor? Ne kadar hukuki?
Bunu ancak kısaca “hortuma basma” operasyonu olarak tanımlayabiliriz ve bu tip teknik yavaşlatmaların hiç bir hukuki dayanağı da yok ve yukarıda açıkladığım kanun maddeleri kapsamında alınmış bir hâkim veya TİB kararı yok.
KEYFİ VE SİYASİ NİTELİKLİ SANSÜR
Dolayısıyla, ancak “keyfi” ve “siyasi nitelikli” bir sansür operasyonu olarak adlandırabileceğim bu tip yavaşlatma eylemlerine karşı hukuki mücadelenin ilk başta Twitter ve diğer sosyal medya platformları tarafından yapılması gerekir. Bu platformlar teknik anlamda “neden erişimin yavaşlatıldığını” mutlaka biliyorlardır veya teknik anlamda ellerinde bilgi vardır. Fakat tabii bu yola gidip gitmek istemeyecekleri de tartışılır. Türkiye’deki İnternet sansürlerini kabullenmiş ve “en az zararla bu işi nasıl götürürüz” derdindeler.
Bir süredir Türkiye'yi çalkalayan bir konu var; Ensar Vakfı'na bağlı mekânlarda 45 çocuğa tecavüz iddiası... Yine FBI’ın tespitiyle Edirne'de bir akademisyene 'çocuk pornosu' izlediği iddiası ile soruşturma açılmıştı. Hükümet internet yasaklarını anlatırken “çocuk pornografisini engellemek için” savını da kullanmıştı. Çıkan bunca yasaya rağmen bu tarz içeriklere erişim hala mümkün mü? Yoksa gerekli özen gösterilmiyor mu?
Erişim engelleme hükümet tarafından her türlü İnternet sorununa karşı mükemmel bir çözüm olarak gösterildi. Fakat işin pratiğinde erişim engelleme uygulamaları aslında hiç bir zaman mutlak bir çözüm değil. İnternette var olan bir şeye mutlak engelleme uygulanması mümkün değil. VPN, TOR veya Proxy sitelerle kullanıcılar her türlü içeriğe ulaşabiliyor. Tabii ki bu söylediğim çoğunluk için geçerli olmamakla beraber erişim eğer içerik konulduğu yerde duruyorsa mümkündür.
HÜKÜMET ÇIKARDIĞI KANUNLARI SİYASİ NİTELİKLİ SANSÜR OLARAK KULLANIYOR
Mevcut iktidar “pornografik içerikli sitelere erişimi engellemek" için yaptığı yasal düzenlemeleri daha çok kendisine muhalif yayınları susturmak için mi kullanıyor?
17-25 Aralık sürecinden sonra 5651 sayılı Kanun’a eklenen 8/A ve 9 maddeleri ağırlıklı olarak siyasi nitelikli sansür aracı olarak kullanılıyor. Kişilik haklarının ihlali gerekçesi ile madde 9’a istinaden verilmiş binlerce Sulh Ceza hâkimlikleri kararları var. 8/A maddesine istinaden 60 kadar karar sadece Gölbaşı Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verildi ve içlerinde web siteleri, haber linkleri, sosyal medya hesapları olan 2700 farklı adrese erişim engellendi. DİHA neredeyse 30 farklı kararla, Sendika.org 10 kadar farklı kararla erişime engellendi. JIYAN, JINHA, Siyasihaber.Org ve Demokrathaber.net gibi alternatif ve muhalif haber sitelerine de erişim engellendi. Bu kararlara karşı bugüne kadar yapılan bütün itirazlar reddedildi. Anayasa Mahkemesi’ne bizim yaptığımız başvurularla birlikte 35 kadar farklı 8/A başvurusu yapıldı. Anayasa Mahkemesi halen bu başvurulardan hiç birine ne öncelik verdi ne de karara bağladı.
TÜRKİYE SANSÜRDE RAKİP TANIMAZ HALE GELDİ
İnternet yasakları konusunda gerçekten Çin, İran ve Suudi Arabistan ile aynı ligde miyiz, yoksa bu haksız bir eleştiri mi?
Türkiye başlı başına bir ligde ve erişim engellemede rakip tanımaz hale geldi. Madde 8 kapsamında 100.000’den fazla siteye erişim engellenmiş durumda (bkz. engelliweb.com). Sulh Ceza Hâkimlikleri madde 9 kapsamında binlerce erişim engelleme kararı vermiş durumda. Keza 8/A maddesi genellikle Başbakanlık tarafından işletiliyor ve yukarıda da değindiğim gibi 2700 farklı adrese sadece tek hâkimlik tarafından erişim engellenmiş durumda. Bu sayılar ve kararlar da günden güne artıyor. Hedef de genellikle hükümete karşı ve muhalif olan haber siteleri ve sosyal medya paylaşımları. Dolayısıyla, Türkiye’yi başka ülkelerle kıyaslamanın da bir anlamı yok.
İnternet yasakları özellikle 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları sonrası hükümetin gündeminde birinci sıraya oturdu. 17/25 Aralık yurttaşa internet yasağı şeklinde yansıdı denebilir mi?
Yukarıda da değindiğim üzere 17/25 Aralık sürecinden sonra özellikle madde 9 kapsamında sulh ceza hâkimlikleri tarafından binlerce erişim engelleme kararı verilmeye başladı. Siyasiler tarafından ve Cumhurbaşkanı ve ailesi tarafından da sıklıkla bu madde kapsamında hâkimliklerden erişim engelleme talep ediliyor.
ENGELLEMELER DEVAM ETTİKÇE AB'YE ÜYELİK MÜMKÜN DEĞİL
Mevcut internet yasakları Türkiye için nasıl bir görüntü ortaya koyuyor? Batı'dan nasıl görünüyoruz?
Türkiye, üyelik için kapısına dayandığı AB’den bakıldığında özellikle internet sansürleri ve basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri açısından çok farklı bir yerde duruyor. Bu ihlaller ve uygulamalar devam ettiği sürece de Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde kabul görmesi mümkün olmayacaktır.
SON KALE: İNTERNET!
Son düzenleme ile DNS değişikliği ile yasaklı kaynaklara erişimin önüne de geçildi. Ancak VPN'li girişlerin önüne henüz geçilemediği görülüyor. VPN'li girişleri de engellemek için bir yol bulabilirler mi?
Her şey mümkün. Teknoloji ve iletişim ile mücadele etmeye çok kararlı bir hükümetle karşı karşıyayız. Belki de “son kale” olarak gördükleri İnternet’i zapturapt altına almak için ellerinden ne gelirse yapacaklardır. Fakat internetin doğası gereği de bu tip engellemelere ciddi direniş gösterdiğini unutmamak gerekir.
FOTOĞRAF: Burak EKİCİ
RÖPORTAJ | KARSIGAZETE.COM.TR