CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, "Can Dündar ile Erdem Gül'ün tutuklanmasını isteyen savcı bile, Fethullah Gülen Hareketi ile ilişkilerinin olduğuna inanmıyor. Savcı bunu sorgu sırasında dile getiriyor. Ancak buna rağmen, aynı savcı FETÖ'cü oldukları gerekçesiyle tutuklama istiyor. İşte bu, kararın talimatla verildiğini gösteriyor'' dedi.
HİTLER DÖNEMİNİ ÖRNEK GÖSTERDİ
TBMM Genel Kurulu'na "Basına Yönelik Baskıların Araştırılması'' için verdiği önerge dolayısıyla konuşan CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, "Türkiye'de 32 gazeteci demir parmaklıklar ardında ömür tüketiyor'' dedi. Konuşmasına Hitler'in Propaganda Bakanı Gobels'in sözleriyle başlayan Yarkadaş, şöyle konuştu:
Gobels, "Gazeteciler bir piyanonun tuşları gibi olmalıdır, biz hangi tuşa basarsak o sesi çıkarmalıdır" demişti. Aslına bakarsanız bu sözler bugün Türkiye'ye tam da uymaktadır. Goebbels'in ruhu AKP iktidarıyla birlikte yeniden vücut bulmaktadır. Gazeteci arkadaşlarımız Can Dündar ile Erdem Gül faşizmin piyanosunun tuşları olmayı reddettikleri için tutuklanmışlardır. Onlar, AKP'in Türkiye'nin başına hangi belaları açtığını, Türkiye'yi hangi felaketlere sürüklemek istediğini gösterdikleri için tutuklanmışlardır.''
'TECRİT İŞKENCEDİR, İŞKENCE İNSANLIK SUÇUDUR'
Yarkadaş, cezaevindeki gazetecelere yönelik uygulamanın işkence olduğunu ise şu sözlerle dile getirdi:
"Can Dündar ve Erdem Gül, tıpkı darbe dönemlerindeki gibi, talimatla yapılan sözde yargılama sonucu tek kişilik hücreye konulmuştur. Hücre tecrittir, tecrit işkencedir, işkence ise insanlık suçudur. Ama şuna emin olun ki insanlık onuru işkenceyi yenecektir. İşkence yapan, işkenceye alet olanlar ise tarih önünde hesap verecektir.''
Sözlerine, "Kuşkusuz, tecrit altında olan gazeteciler sadece Erdem Gül ve Can Dündar değildir. Tecrit sadece 2 gazeteciyle sınırlı bulunmamaktadır'' şeklinde devam eden Yarkadaş, şu ifadeleri kullandı:
32 GAZETECİ TECRİT ALTINDA
"AKP'nin âdeta bir gazeteci cehennemine çevirdiği Türkiye'de 32 meslektaşım demir parmaklıklar arkasında ömür çürütmektedir. 32 gazeteci AKP politikaları yüzünden şu anda cezaevinde tecrit altındadır. Cevheri Güven, Murat Çapan, Hatice Duman, Faysal Tunç, Hidayet Karaca, Mehmet Baransu ve daha birçok gazeteci yazdıklarından ötürü tecrit altındadır.
Gazetecilere yönelik baskılar ise gitgide artmaktadır. 2015 yılında gazeteciler hakkında 315 soruşturma açılmış, gazeteciler 161 sözlü ve fiziki saldırıya maruz kalmıştır. 103 gazeteci ise sizin iktidarınız döneminde gözaltına alınmıştır. 800'ün üzerindeki gazeteci de sizin politikalarınız yüzünden işsiz bırakılmıştır. Çünkü; iktidarınız bir gecede haksızca, hukuksuzca, kanunsuzca 19 televizyonu kapatmıştır ve 800 gazeteci sizin bu uygulamanız yüzünden şu anda evine ekmek dahi götürememektedir.''
KAPATILAN SİTE SAYISI ARTIYOR
Basın özgürlüğünün alanının git gide daraldığına dikkat çeken Yarkadaş, 2015 yılında erişime engellenen site sayısının 103.807'ye ulaştığını açıkladı. ''İktidarın medya karnesi kırıklarla doludur. Yapılanların adı sansürdür'' diyen CHP'li Yarkadaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İktidar, halkın haber alma hakkını ortadan kaldırmakta, kamuoyunun özgürce oluşmasını engellemektedir. Bunun siyasi literatürdeki karşılığı diktatörlüktür. Ve bunun bir diğer adı da halkı tek sesliliğe mahkûm etmektir. İktidar, muhalif medyanın halka gerçekleri göstermesinden korkmaktadır.''
SÖZCÜ, CUMHURİYET VE HÜRRİYET GERÇEĞİ YAZIYOR
CHP İstanbul Milletvekili Yarkadaş, meclis kürsüsünde basın özgürlüğüne ilişkin örnekler verirken, Cumhuriyet, Sözcü, Hürriyet'i gösterdi. Adı geçen üç gazetenin baskı altında olduğunu belirten Yarkadaş, şöyle konuştu:
''Bakın, elimde bugün yayınlanan Cumhuriyet gazetesi var. Cumhuriyet gazetesinin neden hedef olduğunu herkes görsün diye gösteriyorum. Ne var manşette? "Diyarbakır yangın yeri" diye yazıyor. Hemen altına gelin, çöken Irak politikanızı anlatıyor "Yanlış hesap Bağdat'tan döndü" diyor. Irak politikanızdaki fiyaskonuzu ortaya koyuyor.''
Yarkadaş, ardından Sözcü Gazetesi'ni AKP sıralarına göstererek konuşmasına devam etti. Yarkadaş şunu dedi: "Bir diğer gazete, bugün hedef gösterdiğiniz, el koymak için türlü bahaneler aradığınız Sözcü Gazetesi'dir. Bakın, 'Paşa paşa çekildiğinizi söylüyor. Hani Tayyip Erdoğan "Ben çekilmem" Davutoğlu "Çekilmeyiz" diyordu ya, o sözler dün Amerika'dan gelen telefon sonrası yenildi, yutuldu ve paşa paşa çekilmeye başladınız. İşte bu gazeteler bu gerçekleri yazdıkları için baskı altına alınıyor.''
''CAMINI KIRDINIZ, YAZARINI DÖVDÜNÜZ...''
CHP'li Yarkadaş, konuşması sırasında Hürriyet Gazetesi'nin birinci sayfasını da kameralara gösterdi. Yarkadaş, sözlerine şöyle devam etti: "İşte Hürriyet Gazetesi... Camlarını kırdınız, yazarlarını dövdürdünüz, patronunu baskı altına aldınız, maliye kıskacına soktunuz! Yetmedi; susturamadınız, bu kez de patronunu terör örgütü propagandası soruşturmasına soktunuz. Ama o gazete bugün baskıya rağmen sizin yönetemediğiniz Türkiye'yi "Eğitim kilitlendi" diye manşete koymuş. Ve yine baskılara rağmen hemen altta "Asker çektik" demiş. İşte siz bu yüzden bu gazetelere baskı yapıyorsunuz ve tüm gazetelerin böyle olmasını istiyorsunuz.''
'TÜM GAZETELER YENİ ŞAFAK GİBİ OLSUN İSTİYORSUNUZ'
CHP'li vekil, Hürriyet'in ardından, Yeni Şafak'ı kürsüye taşıdı ve şunları söyledi:
"Şimdi bir de Yeni Şafak'a bakın... Ne demiş Davutoğlu? "Çekilmedik, güç kaydırdık." Aman Tanrım, ne güzel. İstediğiniz gazete bu, herkesin böyle gazete yapmasını istiyorsunuz. Ama şuna emin olun ki Türkiye'nin gazetecileri meslek onuruna sahip çıkarlar ve sizin baskılarınıza hiçbir şekilde boyun eğmezler.''
Can Dündar ile Erdem Gül'ün faşizme teslim olmadığını ve aslanlar gibi direndiğini belirten Yarkadaş, yandaş medyanın ise, hırsızlıkları, arsızlıkları ve yolsuzlukları örterek, topluma toz pembe bir dünya sunduğunu söyledi. Yandaş medyanın, kamu bankalarından aktarılan haksız kazançlarla ayakta durduğunu belirten Yarkadaş, "Muhaliflere saldırıyor, çanaklarını dolduruyorlar'' dedi.
'ESERİNİZLE ÖVÜNEBİLİRSİNİZ...'
CHP'li Yarkadaş, bu sırada Bakanlar Kurulu sıralarında oturan Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş'e dönerek konuşmasını sürdürdü. Yarkadaş, "Sayın Türkeş, sizin yönettiğiniz ülkede medya özgürlüğü dünyanın 149'uncu sırasına gelmiş. 180 ülkede 149'uncusunuz. Eserinizle övünebilirsiniz, bu eser sizindir, çocuklarınıza, torunlarınıza "Biz medyayı öyle bir baskı altına aldık ki dünyada 149'uncu sıraya geldik." diyebilirsiniz. Bu tablo AKP'nin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın eseridir'' dedi.
'TALİMAT KAÇAK SARAY'DAN GELDİ'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Can Dündar için bir televizyon programında "Bunu yanlarına bırakmam" dediğini de hatırlatan Yarkadaş, ''Sözde savcılar ile sözde hâkimler Tayyip Erdoğan'ın sözlerini âdeta bir talimat olarak algılamış, Can Dündar'ı, iddia olunan Fethullah Gülen terör örgütüne yamamaya çalışmıştır'' dedi. Yarkadaş, konuşmasında çarpıcı bir anektoda da yer verdi.
"Sizin yarattığınız sulh ceza hâkimliklerinin savcıları bile sizin talimatlarınıza inanmadan karar veriyor'' diyen Yarkadaş, Can Dündar ile aralarında geçen diyalogu anlattı. Yarkadaş şunları söyledi:
''SAVCI BİLE İKİ GAZETECİNİN FETHULLAHÇI OLDUĞUNA İNANMIYOR''
"Can Dündar, savcılık sorgusundan dan çıktıktan sonra kendisiyle olan sohbetimizdesavcının (Ben sizin Fethullahçı olduğunuza inanmıyorum. Fethullah Gülen grubuyla sizin aranızda bir bağdaşıklık kuramıyorum) dediğini ifade etmiştir. Sizin kurduğunuz Sulh Ceza Hâkimlikleri bünyesinde görev yapan savcı, aldığı talimat gereği Can Dündar'ı yarım saat sonra Fethullah Gülen terör örgütüne yardım yapmak suçlamasıyla tutuklanması istemiyle mahkemeye yollamıştır. Daha komiği, Can Dündar ve Erdem Gül, Fethullah Gülen terör örgütüne üye olma gerekçesiyle tutuklanmadıkları hâlde avukatları "Serbest bırakılsın" diye itiraz ettiğinde hâkim, dosyaya dahi bakmadan karar vermiştir.''
Yarkadaş, hakimin dosyaya bakmadığının kanıtı olarak ise ''tutukluluğa devam gerekçesi''ni örnek gösterdi. Yarkadaş, şunu ifade etti:
'AKP'Lİ HUKUKÇULAR NE DİYECEK?'
"Hakim, Can Dündar ve Erdem Gül'ün iddia olunan Fethullah Gülen terör örgütüne üye olduğunu bu yüzden serbest bırakılmayacağını söylemiştir. Yani savcının ve hâkimin tutuklama gerekçesinde bulunmayan bir isnat birdenbire dosyaya girmiştir. Savcı Can ve Erdem'i örgüte yardım etmekle suçlarken, hakim iki gazeteciyi örgüt üyesi yapmıştır! Bu utanç tablosu karşısında gözlerime bakan AKP'li hukukçu arkadaşımın -kendisiyle televizyon programlarına çok katılmıştık- ne diyeceğini doğrusu merak ediyorum. Acaba diyecek bir şeyi var mı, onu da merak ediyorum.''
BASINA BASKININ DÖRT AYAĞI
AKP'nin medyaya yönelik baskıları kurumsallaştırdığını ve baskıyı dört ana başlık altında uyguladığını belirten Yarkadaş, "Talimatların tamamı Kaçak Saray'daki zattan gelmektedir'' dedi. Yarkadaş, basına yönelik baskıyı anlatırken şu ifadeleri kullandı:
"Bunların biri doğrudan müdahaledir. Bir diğeri RTÜK ve Basın İlan Kurumu üzerinden medyaya baskıdır. Bir diğeri reklam verenler aracılığıyla medyaya yönelik baskıdır. Bir diğeri ise vergi ve maliye kıskacıyla gazetelerin, televizyonların, İnternet sitelerinin susturulmasıdır. İktidar bu dört yöntemi de kullanıyor; teslim alabildiğini alıyor ve alabildiklerinin bir kısmını da havuza atıyor. Yandaş ve tetikçi medya ise kamu bankalarından gelen haksız kaynaklarla çanağını doldurmaya, ona buna saldırmaya devam ediyor."
'PANDORA'NIN KUTUSUNU AÇTILAR'
Can Dündar ve Erdem Gül'ün Pandora'nın kutusunu açtıkları için cezaevine atıldığını belirten Yarkadaş, "Kutu açıldı, kötülükleriniz ortaya saçıldı'' dedi. Yarkadaş, sözlerini şöyle tamamladı:
'Şimdi, o kutuyu kapatmaya, Pandora'nın kutusunun üstüne oturmaya çalışıyor; bizim de sizin yalanlarınıza inanmamızı istiyorsunuz. "Basın özgürlüğü benim kırmızı çizgimdir" diyen Ahmet Davutoğlu keşke bugün burada olsaydı da o sözü söylemesinden bir gün sonra Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanması hakkında ne hissettiğini bize anlatabilseydi. Evet, aslında Davutoğlu doğru söylemiş, basın özgürlüğü kırmızı çizginizdir. Basın özgürlüğünü gördüğünüz an, onu yok etmek için tüm gücünüzle saldırıyorsunuz.''