Sabah 09:00
Bir düşüncenin ifade özgürlüğünün yaşadığımız günlerde zapturapt altına alınmak istenmesi mücadelesi için Çağlayan Adliyesi yolundayız.
Durakta beklerken insanların yüzlerini incelemekteyim.
Genelde sık sık yaparım bunu.
Mutsuz ve umutsuz, gündelik yaşamı içerisinde kendi yaşam mücadelesini veren yüzler.
Ne yazık ki toplum, kendi için yaşayan, kendi ve yakınları için yaşayan kalabalıklar güruhu.
Bir de bir başkaları için, yaşadığı ülke ve insanlarının bugünü ve yarınları için yaşayan insanlar var.
Düşünceleri nedeniyle mahkame kapılarında adalet arayan, bu yazıyı zaman ayırıp da okuyan, sıcak döşeklerinde gözlerinde uyku tutmayan, yaşadıkları ve yaşayacaklarına kaygılı insanlar.
Bacak bacak üzerine atmayıp, gel keyfim gel demeyip, vefa borcunu ödemeye çalışırken bedel ödemeye hazır ve hatta bedel ödeyen insanlar.
İşte Çağlayan Adliyesi'ne dünkü yolculuğumuz, bedel ödeyen, mücadele eden ve ahde vefalı bir insana gönül desteği.
Yolun son safhasında, iki durak kala birden fenalaşıyorum ayaktayken .
Yanımdaki arkadaşımın elindeki poşeti zor alıyorum ve istifra etmekteyim. Aniden gelişen, bir dakika falan süren.Yere yığıldım, yığılacağım. Arkadaşım söylüyor, sapsarı olmuşum.
İnsanlık hali tabi de, o aracın içinde bu halimi gören kimseden bir yardım eli yok.
Gel kardeşim, otur buraya diyen hak getire.
Düşünceli, büyük insanlık ...
Yol ve yolculuk bu halde biterken nihayet adliyedeyiz.
Davalı komutanımız ve dakikalar arttıkça onu desteklemeye gelenler, hep birlikte adaleti arıyoruz .
Davalı emekli Amiral Türker Ertürk, siyasetçi, gazeteci ve yazar olarak tanımlıyor kendini.
Bizim için de hepsini kapsayan, vatansever emekli bir asker.
Duruşmayı izlemeye gelenlerin yüzleri, aydınlık olduğu kadar, endişeli ama bir o kadar da kendinden emin, cumhuriyet insanının yine kendine has özgüvenli duruşu içerisinde.
Hepimiz düşünce özgürlüğünün mücadele erleri olarak oradayız .
Bugün Türker paşa, yarın sen ve ben .
Derler ya hani,sen yanmazsan ben yanmazsam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa ?
Acaba günü sonunda bir cumhuriyet aydınına,bu yangında altına odun atılarak mı cevap verilecek ya da düşüncenin ifade özgürlüğü yolunda yüreklere ve akıllara bir su mu serpilecek hep birlikte göreceğiz.
Beklerken bir ara eşiyle sohbetteyiz.
Diyorum ki kendisine;eşinize bakıyorumda,şu an istese gül gibi Akdeniz'in bir sahil kasabasında,yatıyla,katıyla bir emeklilik hayatı sürebilir,teknesine atlayıp keyiflerden keyif çatabilirdi.
Oysa o, yanmaya yüz tutmuş gibi.
Düşünüyorum yine kaç emekli asker,kaç yurtsever var ki kasaptaki ete soğan doğrayan ?
Kasaptaki et zehirli ...
Düşünceler,düşünceler...
Saat 11:30
Duruşma başlıyor,hakim bey kürsüde,davacı tarafın avukatı 24-25 yaşlarında genç bir kız çocuğu.Kız çocuğu diyorum çünkü,bana göre sadece başını sıkmabaş ile sıkmamışlar,aleti olduğu düzenin kendisi içinde bir tehlike olduğunun farkında bile değil.
Türker paşa savunmasını yapıyor.
Berlinde hakimler var,burada da var olduğuna inanmak istiyoruz diyor.Sokrates gibi baldıran zehrine razı bir tutum içerisinde.
Örnekler veriyor,düşüncenin evrensel yürüyüşünden.
Hakaret etmedim,söylediklerim bir yurttaşın eleştirisidir diyor.
Aldığım bahriye terbiyesi buna manidir diyor.
Dosyasını da beraberinde getirmiş,hakime arz ediyor.
Ne söylediysem yalan değil,asılsız değil hepsi burada kamuoyu da dünya da bu gerçekleri biliyor diyor.
Tam karşılarından,izleyici sıralarından konuşmaları dinlerken,,
cumhuriyet ve karşı devrimin bir mücadelesidir bu kavga diye aklımdan geçiyor.
Bir cumhuriyet yurttaşı ve karşısında bir şartlandırılmış avukat sıfatlı bir kız çocuğu,ortada bir hakim adalet aranıyor.
Hakaret etmedim,bunlar yaşanan gerçekler,
düşüncelerimizi özgürce ifade etmek anayasal hakkımız diyor .
Ama kime diyor ... ?
On dakikalık bir aradan sonra hakim kararını veriyor.
Gereği düşünüldü ;
11 Ay 20 gün hapis .
Para cezasına çevriliyor,10.500 TL .
Kısaca adalet,kediye kedi der ve düşünürsen,düşündüğünü söylersen bedelini ödersin diyor.
Duruşma bitiyor,salondan çıkıp şöyle bir o görkemli adalet sarayına bakıyorum.O kadar görkemli ki bir o kadar da modern .
Yok,yok içerisinde,adaletten başka .
Adaleti arıyorsanız eğer bu düzenin mahkeme salonlarında
ve anayasa ve kanunların gücünü bir hakim vicdanında,
şimdilik gözler mühürlü,kulaklar sağır,
tarafsız gerçeği hükmetmeye korkan haldeler .
Sevgili dostlar ,
sen yanmazsan,ben yanmazsam nasıl çıkar karanlığı demiştim ya,adaletin terasizi düşünce özgürlüğümüzü iafede etmemiz yolunda ederi güçlüden yana tartıyor.
Kısacası bizlere,düşünme,konuşma,doğrularını kimseyle paylaşma,kendine sakla diyor.
Ama unutuyorlar,
yananlar yansa da,dönenler dönse de sözünden,bizler yolumuzdan dönmeyiz bilmiyorlar.
Hatırlatıyoruz işte,
selam olsun bugünü ve yarını için söz söyleyene,selam olsun düşünce özgürdür diyene ve selam olsun doğru bildiği yolda yalnız gidene .
Bir hatırlatma ,
Susmayacağız,yılmayacağız,korkmayacağız kediye kedi demeye.
Selam ile ...