6 Mayıs 2015 - 3:35
Şartlı refleks olayını
bilmeyen yoktur sanırım.
Pavlov’un olayına girmeyeceğim.
Çünkü birazdan yazacaklarımı üzerine
alacaklar olabilir...
Sonradan reflekstir aslında o…
Mesela bisiklete binmeyi öğrenmek,
araba kullanmayı öğrenmek,
yüzmek gibidir. Bir öğrendin mi,
bir daha istesen de unutamazsın.
***
Hadi bunları anladık.
Yanlışa şartlanmak da ne oluyor?
***
Bunun en güzel örneğini
AKP iktidarıyla görüyor ve yaşıyoruz.
Burada her ne olursa olsun haklarını
vermemiz de gerekiyor. Yollar, tüneller ve
benzer güzel icraatlar yaptılar inkar etmemek
lazım. Ancak, bunları yaptılar diye
yanlışlarına sessiz kalmamız beklenemez.
Biz dilsiz şeytan olmak istemeyiz...
***
Havalarla birlikte seçim sıcaklığını da
hissetmeye başladık.
Çıkıp konuşuyor siyasi parti liderleri.
Önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi,
muhalefet ilk kez dersini iyi çalışmış.
Öte yandan iktidar bol keseden
dağıtmaya devam ediyor…
Şartlanmayı konuşuyorduk.
En iyisi konuyu saptırmayalım.
AKP iki liderle sahalarda.
Biri Cumhurbaşkanı ve partinin hala genel
başkanı, diğeri Başbakan ve partinin
göründüğünü sandığımız genel başkanı.
Düzenledikleri mitinglerde bazen öyle
anlar yaşanıyor ki, Merhum Aziz Nesin’in
hikayeleri dut yemiş.
Sayın Cumhurbaşkanı muhalefetin
asgari ücret politikalarını eleştirirken oraya
toplanan çoğunluğu 1000 lira bile maaş
alamayan vatandaş da yuhalıyor.
Halbuki;
“CHP 1500, MHP 1400 yapabiliriz” diyor.
O zaman ortaya şu çıkıyor;
“Ben 949 liraya razıyım”
Ve yine Sayın Başbakan mitingde:
"Biz Suriyeli kardeşlerimizi Esad zalimine
teslim eder miyiz?" sorusuna topluca
"Eveeet" yanıtı alıyor.
Başka bir mitingde,
“2001 de Türkiye tank yapabiliyor muydu?”
diyor Davutoğlu,
Halk; “Hayııırr!”
“Kim iktidardaydı?” Diyor Başbakan.
“Ak Parti” diye bağırıyor halk.
“Hayır” diyor Davutoğlu,
“2001 de 3’lü koalisyon iktidardaydı.”
***
Şimdi,,
Gelin çiğköftesine iddiaya girelim.
Hem Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
hem de Sayın Ahmet Davutoğlu’nun
kalabalığa seslenişlerini ve alacakları
cevapları yazalım. Eğer benim dediğim
olmazsa size ellerimle en leziz çiğköfteyi
yapacağım.
Anlaştık… :)
***
“Aziz Milletim! Asgari ücreti düşürmemiz lazım.
Bu kardeşinize güveniyor musunuz?”
“Eveeeeett!”
“Bizim hiçbir bakanımız ve de kadrolarımız
öncekiler gibi asla yolsuzluğa bulaşmadı değil mi?”
“Eveeeeett!”
“Muhalefet hep bize iftira atıyor doğru mu”
“Eveeeeett!”
“Fethullah Gülen Hoca Efendi bizim her zaman
hürmet ettiğimiz bir şahsiyet. Aramızı Cehape
bozdu değil mi”
“Eveeeeett!”
“Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam
edildiği gün biz iktidardık bizz!
Doğru değil mi Aziz Milletim?”
“Eveeeeett!”
“1922’de hamuru biten fırıncı ustasına
5 torba un veren biz değil miydik?”
“Eveeeeett!”
“Niğbolu Savaşı’nda atın üstündeki
komutan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan değil miydi?”
“Eveeeeett!”
“Aziz Milletim! Bize hiç kimse akıl vermeye
kalkmasın. Düşünebiliyor musunuz? Ben
Başbakanımı zamanında Mısır’a yollamasam,
o piramitler asla yapılmazdı. Öyle değil mi?”
“Eveeeeett!”
Arttırabiliriz…
İşte şartlanma işte AKP…
Ağlanacak halimize gülüyoruz maalesef.
ÖZÜR
Dünkü yazımızda ‘bu saatten sonra
Tevrat da iyi gider…’ sözümüz
Musevi vatandaşlarımızı biraz üzmüş.
“Kendi çekişmelerinize bizim değerlerimizi
karıştırmayın” şeklinde bir uyarı geldi.
Yazımızda asla bir ayrım ya da aşağılama
söz konusu değildir. Bizleri takip eden,
Musevi vatandaşlarımızın bu hassasiyetini
dikkate aldığımızı belirtir, özür dileriz.