Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İnsani Yardım Vakfı İHH’ye yönelik Mavi Marmara eleştirilerinin ardından ABD'nin İHH'ya açacağı dava mı var?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önceki gün İnsani Yardım Vakfı İHH’ye yönelik eleştiriler yaptığı, Mavi Marmara’yı kendisinden habersiz olarak Gazze’ye İHH’nin gönderdiğini söylediği görüldü. Kendi hükümetlerinin diplomasi diliyle, dostça Gazze’ye yardım etmeye çalışırken, başkalarının (İHH) Mavi Marmara'yı göndererek, gövde gösterisi yapmak yoluyla Türkiye’yi zora düşürdüğünü iddia etti. Tabiatıyla bu Türkiye'de büyük yankı yaptı.
Örneğin Karar gazetesi yazarı Elif Çakır, Erdoğan’ın 2011 yılından itibaren yıllarca seçim meydanlarında Mavi Marmara’nın oyunu devşirdiğini yazdı. Bunu yazarken uzun uzun Erdoğan'ın seçim kampanyası konuşmalarından kesitler yayınladı. O yıllarda Gülen Cemaati’ni suçladığı noktadan şimdi aynı noktaya geldiği görüldü.
2010 yılındaki Mavi Marmara olayının hemen sonrasında zamanın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’nin 11 Eylül’ü olarak tanımlayarak uluslararası arenada ve BM’de destek aradığı Mavi Marmara konusunda şimdi Erdoğan İHH’yi suçlar vaziyete geldi.
İHH'Yİ OTOBÜS ALTINA ATMANIN BAŞKA NEDENİ VAR MI?
Erdoğan görüldüğü kadarıyla İHH ile köprülerin atılmasına karar vermiş. Bizim bildiğimiz Erdoğan köprüleri atmaya karar verdiği yeni 'düşmanın' nefes almasına imkân bırakmaz. Bu kararı aldıktan sonra İHH'nin daha da üzerine gitmesi beklenir. Bununla birlikte İHH'nin üstüne gitmenin sadece İsrail ile anlaşmanın neden olduğunu düşünenler aldanıyor olabilir.
İHH’nin başının sıkıntıda olduğunu, arkasından bazı uluslararası davaların takip ettiğini hiç şüphesiz Erdoğan da öğrenmiş olmalı.
Bu tür davaları takip eden çevrelerden gelen duyumlara göre ABD'de, çok yakın bir zamanda İHH’nin düzinelerce yöneticisi ve çalışanının sanık olarak yer alacağı yeni bir dava açılıyor.
Bu davada İHH, Suriye’ye sadece silah taşımaktan yargılanmayacak.
Erdoğan’ın İHH ile arasında mesafe koymasının arkasında kuruma ABD’de açılacak bir davadan gelecek ağır suçlamalara ve kanıtlara muhatap kalacak olması yatıyor olabilir.
Önümüzdeki haftalarda açılması beklenen bu davada İHH’nin eğer El Kaide ve hatta IŞİD ile bağlantıları olduğu yönünde suçlamalar gelirse, Erdoğan’ın zaten arasını bozduğu İHH’yi otobüsün altına daha kolay atması mümkün olmaz mı?
BİR AKP BAKANI SURİYE’NİN DIŞİŞLERİ BAKANI MUALLEM İLE Mİ GÖRÜŞTÜ?
Önce Washington DC’nin önemli düşünce kuruluşlarından Carnegie Endownment’a Aaron Lund isimli Suriye uzmanı 20 Haziran tarihinde yazdı. Lund, Cezayir basınında güvenilir olarak kabul edilen El Watan isimli gazetede 8 Nisan 2016 tarihli habere atıf yaparak, Türkiye ve Suriye delegasyonlarının önceki haftalarda gizli şekilde Cezayir’e gelerek görüşmeler yürüttüğünü not etti.
Aynı yazıda Lund, Ankara ve Şam’ın görüşmelerinin ‘’Kürt sorunu ile Suriyeli Kürtlerin bağımsız bir devlet kurmaları’’ üzerine yoğunlaştığını yazdı. Türkiye ve Rusya arasındaki buz kırılmadan, Erdoğan’ın mektupları Moskova’ya gitmeden çıkan bu yazıda, Türkiye ve Rusya arasında da tansiyonu azaltmaya yönelik görüşmelerde yine Cezayir’in görev aldığı yazılmıştı. Buna göre ayrıca Ankara’daki Suriye Büyükelçiliği ile hükümet arasında da yine Ankara’daki Cezayir Büyükelçiliği ikinci bir paralel hat işlevi görüyor.
Cezayir'in ayrıca bu bahar döneminde Şam'a sıklıkla gittiği aynı kaynaklarca yazıldı
Bu iddialara son olarak Selahattin Demirtaş katıldı. Bingöl’de partisinin iftar yemeğinde şunu söylediği Cumhuriyet Gazetesi’nde aktarıldı: HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Suriye'deki Esad yönetimi ile gizli bir anlaşma yapıldığını iddia ederek, "Esad yönetimi ile AKP yönetimi Cezayir'de gizli bir toplantı yaptılar, geçen ay. Bu Esad gitmeden dünya düzelmez diyen AKP yönetimi ve saraydaki zat, onlarla görüşme yapıyor. Onunla da anlaşmanın yollarını arıyor.’’
İtiraf edeyim. Esad’ın bir üst düzey danışmanı, Suriye’nin Dışişleri Bakanı Walid Muallem ve AKP hükümetinden bir bakanın bir görüşme yaptığını ve konunun Kürt konuları üzerine olduğunu Haziran ayının ortalarında, bütün bu iddialardan önce duymuş ama teyid edemediğim için yazmamıştım.
Üstüne inanmakta da güçlük çekmiştim. O zamandan beri gelen işaretler, yerli ve yabancı basında çıkan demeçler o ilk duyulan haberin doğruluğunu, Şam ile Ankara arasında odağında güvenlik ve ulusal çıkarlar ile Kürt karşıtlığının yattığı bir temasın yaşandığını gösteriyor.
İşin doğrusu yeni başbakan Binali Yıldırım da zaten Mısır ile Suriye ile de ilişkilerin daha iyiye götürüleceğinin mesajlarını açıkça vermişti.
O zaman bu AKP’li bakanın kim olduğunu sormanın sırası belki de geldi.
Kaynak: İlhan Tanır - Haberdar