İsveç Eski Başbakanı ve ünlü diplomat Carl Bildt, son seçimler sonrasında Türkiye’nin “haritası belli olmayan bir siyasi coğrafyaya” yöneldiğini bildirdi.
İsveç Eski Başbakanı ve ünlü diplomat Carl Bildt, son seçimler sonrasında Türkiye’nin “haritası belli olmayan bir siyasi coğrafyaya” yöneldiğini bildirdi. Bildt, Suriye ile ilgili tüm anahtar oyuncuların ülkede rejim değişirken devletin korunmasında çıkarları bulunduğunu bildirdi, Irak Şam havalisinde gezinen “parçalayıcı güçlerin” Türkiye’ye yayılabileceği uyarısında bulundu.
Carl Bildt, “Türkiye’nin karşı karşıya olduğu acil görev, eski bölünmeler arasında bir köprü olup işleyen bir koalisyon hükümeti kurmaktır.
Aksi takdirde, yeni bir seçim – ve böylece yeni siyasi belirsizlikler- kaçınılmaz olacaktır. Bu, Türkiye’nin dostlarının liderlere tehlikenin ne olduğunu hatırlatmaları konusunda bir fırsat olmalıdır, Türkiye’nin kendisi için olduğu kadar bölgedeki barış için de” dedi.
“HARİTASI BELLİ OLMAYAN BİR SİYASİ COĞRAFYAYA DOĞRU”
Bildt, Project Syndicate’de yayınlanan “Türkiye’nin Barış Politikası” başlıklı makalesinde “Ülkede yapılan son seçimlerde iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin parlamento çoğunluğunu korumada başarısız olması ardından Türkiye haritası belli olmayan bir siyasi coğrafyaya doğru gidiyor” dedi.
Türkiye’nin Kürtlerle barış sürecine devam ettiğini, Atatürk’ün planladığı kimliğin gerçekleşmediğini öne süren Bildt, “Kürtler kendi etnik kimliklerine sımsıkı sarıldı. Sonunda Kürt dili ve kültürünün baskılanması Kürt İşçi Partisi (PKK) öncülüğünde, ülkeye 30 binden fazla cana mal olan acımasız bir isyanı ateşledi” dedi.
“PARÇALANMA GÜÇLERİ”
Carl Bildt, “2013’te PKK ile açık bir barış süreci, başlatma cesaretine sahip olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için bu muazzam bir itibar. O zamandan beri süreçle birkaç yıl öncesine göre düşünülemeyecek ilerleme gerçekleştirdi. Kalıcı barışa yönelik hala atılması gereken önemli adımlar var” ifadesini kullandı. Bildt’in makalesinde öne çıkan bölümler şöyle:
“-Türkiye içinde Kürt sorununa kapsamlı çözüm ülkede istikrar ve AB’ye katılım anlaşmasınının geleceğinin anahtarı olacaktır. Aksi takdirde komşu Irak Şam çevresinde dolaşan parçalanma güçlerinin hayal bile edilemeyecek sonuçlarıyla fiilen Türkiye’nin içine doğru kendiliğinden yayılması senaryoları tasavvur edilebilir.
-Türkiye’de yeni herhangi bir hükümetin ilk önceliği Erdoğan’ın başlattığı barış sürecini tamamlamak olmalıdır. Erdoğan, mirasının sürecin başarılı olup olmayacağına göre biçimlenebileceğini de unutmamalıdır.
-Kıbrıs’ın bölünmüşlüğü hem Türkiye’nin AB ile katılım müzakerelerini hem de AB ve NATO arasında giderek artan zorunlu işbirliğini bloke ediyor.
“TÜRKİYE’NİN KARŞI KARŞIYA OLDUĞU ACİL GÖREV”
-Ermenistan ile buzdolabındaki gerginliğin korunması Türkiye ya da bölgedeki herhangi bir ülkenin uzun vadede yararına değildir. Halihazırdaki blokaj ve askeri karşı karşıya gelişler güney Kafkasya’da Türkiye için son derece negatif etkileriyle birlikte şiddetli karışıklıklara yolaçabilir. Yeni hükümet Zürih’teki yaklaşımını yeniden başlatmalı Ermenistan hükümeti de aynısını yapmalıdır.
-Dördüncü ve en acil olanı Suriye ile ilgili nihai barış sürecidir. Türkiye Beşar el Esad rejimine karşı prensip sahibi ve güçlü bir duruşa sahip oldu ve bir milyondan fazla mülteciyi cömertçe aldı. Ancak süren çatışmadan kaynaklanan ve hafife alınmaması gereken tehlikeler özellikle Türkiye’nin kendisini zorluyor.
-Tüm anahtar oyuncuların Suriye rejimi değişirken devletin korunmasında çıkarları vardır. Askeri anlamda bir siyasi çözüm empoze etmeye yönelik çabaların ateşlediği toplu bir çöküş, en kötü Türkiye’nin etkileneceği şekilde gelecek on yıllar boyunca sürmesi çok olası katastrofik sonuçlara yol açar. Yani Türkiye’nin yeni yönetimi ABD ve İran ile mümkün olan çözümler konusunda yapıcı bir diyaloga girmeye hazır olmalıdır.
-Türkiye’nin karşı karşıya olduğu acil görev, eski bölünmeler arasında bir köprü olup işleyen bir koalisyon hükümeti kurmaktır. Aksi takdirde, yeni bir seçim – ve böylece yeni siyasi belirsizlikler- kaçınılmaz olacaktır. Bu, Türkiye’nin dostlarının liderlere tehlikenin ne olduğunu hatırlatmaları konusunda bir fırsat olmalıdır, Türkiye’nin kendisi için olduğu kadar bölgedeki barış için de.”
Kaynak: OdaTv