Gezi direnişi sırasında yazarlık yaptığı Yeni Şafak'tan ayrılan yazar Murat Menteş yolsuzluk davaları hakkında konuştu. Menteş'e göre 'Din elden gidiyor' diyenler, dini ayağa düşürdü.
Ayşe Arman'ın röportajından satırbaşları
Bir süredir ortalıkla görünmüyorsun, konuşmuyorsun... Neden?
-Çünkü konuşmaya elverişli ortam yok. Uçurumda futbol oynayamazsın!
Sence Türkiye ’de neler oluyor?
-Türkiye, kavga çıkmış bir mahkeme salonu gibi. Kim yargıç, kim suçlu, kim şahit, kim
masum, kim savcı, kim zanlı belli değil. Ben, filmlerdeki gibi, elimi kaldırıp “Gerçeği,
yalnızca gerçeği” söyleyeceğime yemin ediyorum!
Hadi anlat o zaman ... Politik manzarayı nasıl değerlendiriyorsun?
-Aslında siyaset konuşmayı sevmiyorum. Hep söylüyorum: Edebiyatçılar politikadan
bahsetmek zorunda kalmamalıydı. Tersine, politikacılar edebiyattan söz etmeliydi.
Tanpınar, “Türkiye, evlatlarının, Türkiye’den başka bir şey düşünmesine izin vermiyor”
der.
Ya sen? Sen ne diyorsun?
-Maalesef vaziyete bakılırsa... Devlet baba, evlatlarının mürüvvetini görmek istemiyor!
Sence bu günlerin en büyük kaybı ne?
-Tabii ki İslamî değerler. Dün “Din elden gidiyor” diyenler, bugün dini ayağa düşürdü!
Dürüstlük, zarafet, merhamet, hoşgörü, tebessüm silindi, gitti. Beş yıl öncesine kadar
kimileri arabalarına ‘Huzur İslam’da’ yazılı sticker’lar yapıştırırdı. Artık kayboldu o
sticker’lar. Evet, başörtüsü artık serbest, bu çok önemli bir kazanım. Fakat eski
saygınlığının kalmadığı da bir gerçek. Bir liderin, başörtüyü sımsıkı sahiplenmesi;
açıkları dışlamanın sembolü haline getirildi. Laikler, diyelim ki içki içip günaha girerek
kendilerine zarar veriyorlar. İslamcılar da, güya sevap işlemek adına tüm topluma zarar
verdiler. Bir insanın mahremiyetini ihlal etmek haramdır...
Cemaati mi kastediyorsun...
-Tapeleri kimin yayımladığı kesinleşmedi. Fakat cemaat lideri, iddiaları açıkça
reddetmiyor. Gülen grubu, modern bir cemaatti. Cemaatin mensupları, sempatizanları
yurtiçi ve yurtdışında iyi okullara giderdi. Kitabevi zinciri kurdular. Gazete, dergi
çıkardılar, televizyon kurdular. Türkçe Olimpiyatları düzenlediler. Bu insanların, bir TV
dizisinde Hazreti Muhammed’i kamyonete bindirmelerini aklım almıyor. “Tweet’leri iki
katına çıkarın” gibi ifadelerin, rüyada görülen Peygamber’e atfedilmesi çok yadırgatıcı.
Bunlar, önceki yıl Danimarka’da çizilen Peygamber karikatüründen çok daha rahatsız
edici.
Sadece Cemaat mi? Hükümet de dinî değerlere zarar vermedi mi?
-Vermez olur mu? Üç ay öncesine kadar hükümette bakanlık yapmış bir zat, Kur’an’a,
ayetlere saygısızlık etti. “Dindar nesil yetiştirme” iddiasıyla bağdaşıyor mu bu?
“Dindar nesil yetiştireceğiz” sözü de Başbakan Erdoğan ’a ait...
-İnanç; laf dinlemeyen, kimseye boyun eğmeyen kişilerin kalbinde kök salar ancak.
Kula kulluğa varan itaatkârlık, seni insanlıktan çıkarır. Muhtemelen, dinden de çıkarır.
Kamu eğitimiyle gelen dindarlık da yüzeysel, şekilci, tek-tipleştirici ve ister istemez
baskıcı olacaktır. İnanç, kişisel bir tercih olarak saygı görmeli. Siyasi kimliğin ambalajı
olmamalı.