Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar yasama, yürütme ve yargının içinde bulunduğu durumun vehametine dikkat çekti.
Uğur Dündar bugün ki köşe yazısında okuyucularına "yasama, yürütme ve yargının iç içe geçtiği, güçler ayrımının mazide kaldığı, tek adamın tüm güçleri elinde topladığı bir dönemi yaşıyoruz" diyerek başladı.
Dündar yazsında, Tacitus’un “Bir devletin yıkılışıyla birlikte yasaları da çoğalır” deyişini doğrularcasına, sayısız yasanın yanı sıra, kamu düzeninin de “torbaya” atıldığı çok kritik bir eşiğe tanıklık ettiğimize değindi.
İşte Uğur Dündar'ın o yazısındaki bölüm;
Ne yazık ki toplumumuzda, hukukun üstünlüğüne ve adalete duyulan güvenin her geçen gün biraz daha yitirildiğini görüyoruz.
* * *
Toplumun kaygılanmakta haklı olduğunu, zira adalet olmadan kamu düzeninin sağlanamayacağını, hukukun bittiği yerde zulmün egemenliğinin başlayacağını, tarihteki örneklerinden biliyoruz.
Yaşadığımız sarsıcı gelişmeler karşısında sık sık Montesquieu’nun “Bir rejimde halk adalete inanmıyorsa, o rejim artık mahkum olmuştur” deyişini hatırlıyoruz.
* * *
Sözü uzatmadan, lafı eveleyip gevelemeden söylüyoruz.
Diyoruz ki;
Hukukun olmadığı bir ülkede başka konuları konuşmanın gereği ve anlamı yoktur. Zira tuz kokmuş, naftalin bozulmuş, kamu düzeni kalmamıştır.
Görünürde adalet saraylarının, mahkemelerin, hakim, savcı ve avukatların bulunması, o ülkede hukuk ve adaletin evrensel ölçülerde var olduğu anlamına gelmez. Hatta iyi hakimlerin, savcıların ve avukatların bulunması da bir güvence teşkil etmez.
Adaletteki yangın söndürülmezse, o düzende insanların tutunacağı hiçbir sağlam dal kalmaz.
* * *
Sözün özüne gelirsek;
Adalet gibi yüce bir kavram iktidar-cemaat çatışmasına malzeme yapılamaz!
Yargı, iktidar savaşı yapanların ele geçirmeye çalıştıkları bir hedef haline getirilemez.
Çünkü gün gelir, adalet herkese lazım olur!
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ