İşte Can Dündar’ın Cumhuriyet gazetesinde “İkinci Cumhuriyet’e 10 Gün Kaldı” başlığıyla yayımlanan yazısı;
Ankara’yı bilenler bilir:
Havadan bakılınca başkent; dev bir artı işaretidir.
Dik çizginin bir ucu Esenboğa’dır, öbür ucu Çankaya…
Uçaktan indiğinizde eski Ankara, sizi ilk Meclis’in yanına, Hâkimiyet-i Milliye Meydanı’na getirir. Oradan itibaren Atatürk Bulvarı başlar. Opera Meydanı’ndan, Lozan Meydanı’ndan, Zafer Meydanı’ndan geçerek ve her meydanda, binada, heykelde Cumhuriyet’i hissederek, kentin en büyük meydanı, miting alanı Kızılay’a gelirsiniz. Yol sizi, Bakanlıklar’dan Meclis’e ulaştırır; adeta halkın sesini, temsilcilerine taşır.
Meclis, Genelkurmay karargâhıyla, Hava, Deniz Kuvvetleri ve Jandarma Komutanlığı binasıyla çevrelenmiştir.
Bunları teğet geçerek protokol yoluna dahil olur Çankaya’ya tırmanırsınız.
Köşk, Anayasa Mahkemesi ile aynı tepede sırt sırta durur.
Adeta, iktidarı paylaşır gibidirler.
Çankaya’nın kudreti, yanı başındaki mahkemenin hâkimlerince dizginlenir.
***
“Öyle idi” demek lazım.
Çünkü şehrin ve ülkenin siyasi pozisyonunu mükemmelen temsil eden bu şehir planı, AK Parti döneminde yerle bir edildi.
Erdoğan Başbakan olunca, seleflerinin tersine Çankaya Köşkü’nün hemen karşısındaki Başbakanlık konutuna taşınmadı. Kentin öbür ucuna, Esenboğa’ya yakın olan kendi evini tercih etti.
Sonra “Vekil, milletiyle iç içe otursun” şiarıyla, Oran’daki milletvekilleri lojmanları yıkıldı. Oraya lüks konutlar yapıldı. Miting alanı Kızılay’a devasa bir AVM konduruldu; meydan boğuldu. Anayasa Mahkemesi de kentin dışına kovuldu.
Ardından, şehrin “artı”sının dışında kalan, alternatif bir semt yaratıldı:
Çukurambar!
***
Bir zamanlar hububat yatağı bu çukurda, son 10 yılda yepyeni bir mahalle inşa edildi. Milletvekilleri, bu eski piknik alanına dikilen yüksek apartmanlara yerleşti. Binalar, camilerle, marka pastanelerle, içkisiz lüks restoranlarla çevrelendi. Emlak fiyatları ve kiralar uçuşa geçti.
Şehrin mutaassıp sosyetesinin buluşma yeri haline gelen Çukurambar, bir yokuşla Söğütözü’ne iniyor, oradan şehrin akciğeri sayılan Atatürk Orman Çiftliği’ne bağlanıyordu.
Orada Atatürk’ün, 1930’larda dinlenmek için kullandığı minicik bir bağevi vardı. 2007’de, görkemli AK Parti Genel Merkezi, tam o bağevinin yanı başına inşa edildi. Karşısına modern bir cami konduruldu. Binanın öbür yanında kalan, İstanbul’dan ithal Laila da, parti ve cami gelince kebapçı oldu.
Tabii iktidarın mıknatıs etkisi hemen kendini gösterdi ve bölge, bir anda çekim merkezi haline geldi. TOBB, üniversitesini oraya kurdu. Armada alışveriş merkezi genişledi. Parti binasının çaprazına Ticaret Odası’nın büyük kongre merkezi yerleşti. Yandaş medyanın “Alo Fatih” hattı o caddeye çekildi. İş kuleleri, plazalar, gökdelenler pıtrak gibi bitti. İş takipçileri için lüks oteller dikildi. Çukurambar-Söğütözü hattında, bir “Ak-hattan” yaratıldı.
Artık şehrin ana arteri, Söğütözü Caddesi’ydi.
***
Şimdi tahmin edin, 29 Ekim’de hizmete açılacak yeni Başkanlık Sarayı nereye inşa edildi?
Bildiniz!
Söğütözü Caddesi’nin diğer ucuna...
Atatürk Orman Çiftliği’nin enkazı üzerine saray yapılması, kentsel ve siyasal dönüşüm stratejisinin son hamlesiydi.
Böylece, bir ucunda parti merkezi, diğer ucunda “AK Saray” olan, partiyi “Başkan”a bağlayan Söğütözü Caddesi, yeni “parti devleti”nin alternatif protokol yolu oldu. Atatürk Bulvarı’nın tahtına kondu. “Başkan”ın ziyaretçileri, çevre yoluna sapacağından, “Opera”, “Zafer”, “Lozan” meydanlarından, heykeller arasından geçmekten “kurtuldu”.
Başkentin “AKkent”e dönüştürülme projesi, 29 Ekim’de tamamlanıyor.
Asıl “2. Cumhuriyet”, o gün başlıyor.