RTÜK'ün dünkü toplantısında, Gün TV'nin 5 Ocak'ta yayınladığı ana haber bültenine canlı telefon bağlantısıyla katılan HDP Şırnak Milletvekili Ferhat Encü, Silopi'de üç Kürt kadın siyasetçinin öldürülmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunmuştu.
KİNCİ BİR KARAR İLE KANALIN LİSANSI TÜMÜYLE İPTAL EDİLECEK
RTÜK'ün AKP ve MHP'li çoğunluğu Encü'nün sözlerini "devletin bölünmez bütünlüğüne aykırı" ve "halkı kin ve düşmanlığa sevk edici" yayın olarak nitelendirerek, 6112 sayılı yasanın 8'inci maddesinin 1'inci fıkrasında yer alan a ve b maddeleri uyarınca iki ayrı ceza kararı aldığı öğrenildi. Özgür Gün TV'ye, 21 Ekim 2015 tarihindeki Cizre haberi nedeniyle b maddesi kapsamında ilk ceza verilmişti. RTÜK yasasına göre 1 yıl içerisinde a ve b maddelerinden herhangi birinden ikinci kez ceza alan televizyonların 10 güne kadar yayını durduruluyor. Özgür Gün TV'ye ikinci kez b maddesinden ceza veren RTÜK, şimdi 10 güne kadar belirleyeceği bir sürede yayın durduracak. RTÜK ilk kez bir yayıncı kuruluşa a ve b maddelerinden dolayı peş peşe en ağır cezaları verdi. RTÜK, bu kararla birlikte anadilde yayın yapan bir kanalın ekranını karartmış olacak. RTÜK, Özgür Gün TV'ye yayın durdurma sonrası aynı maddeden yine ceza verirse bu kez lisansını iptal ederek, kapatacak.
TÜRKSAT'TAN ÇIKARTILAN İMC'YE DE CEZA
RTÜK, 26 Şubat'ta savcılık yazısıyla TÜRKSAT'tan çıkartılan İMC televizyonuna da ceza kesmeye devam ediyor. Kurul, İMC TV'de 15 Aralık 2015 tarihinde yayınlanan yorum programına katılan gazeteci Veysi Sarısözen'in "PKK özgürlük hareketi pek çok çağrı yapıyor, fakat şimdiye kadar elindeki tehdit edici silahları şükür ki metropolde kullanmıyor" şeklindeki yorumu nedeniyle televizyona iki ayrı maddeden ağır para cezası verdi.
MUHALİF KANALLARI SUSTURMA SÜRECİ İŞLETİLİYOR
RTÜK'ün yayın durdurma dahil verdiği ceza kararlarını değerlendiren Üst Kurulun HDP kontenjanı üyesi Ersin Öngel, muhalif kanalları susturmaya yönelik bir sürecin işletildiğini söyledi. Öngel şunları kaydetti: "Medya ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran, muhalif kanalları susturmaya, ekranları karartmaya yönelik bir süreç işliyor. Televizyon yayınlarında hükümetin politikalarına yönelik hemen her eleştirel görüşün 'örgüt propagnadası' suçlamasıyla ceza kıskacına alındığı bir iklim oluşturuluyor. Canlı yayınlara katılan siyasetçilerin, milletvekillerinin sözleri ifade ve siyaset özgürlüğü kapsamında olmasına rağmen, o sözlerden dolayı televizyon kanallarını, yargılayan, cezalandıran bir anlayış hakim. Bu aynı zamanda siyaset özgürlüğüne de bir müdahale niteliği taşımaktadır. Bu cezalar ifade ve medya özgürlüğünün yanısıra aynı zamanda zor şartlar altında ve baskıya rağmen yapılmaya çalışılan anadilde yayıncılığa vurulan bir darbedir. Her şeyden önce Özgür Gün TV'nin milyonlarca izleyicisinin haber alma hakkı gasp edilmektedir. Oysa en aykırı, rahatsız edici, sorgulayıcı, sarsıcı, eleştirel fikirlerin yayınlarda ifade edilmesi RTÜK'ün yayın ilkeleri çerçevesinde güvence altına alınmış olmasına ve Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın ifade ve medya özgürlüğüyle ilgili içtihatlarına rağmen, bu ilkeleri yok sayan yasakçı kararlar alınıyor. Ne yazık ki, ülkedeki genel baskıcı, yasakçı iklim giderek yayın yasağına dönüştürülmektedir. Özgürlükler ve demokrasi ortadan kaldırılmaktadır."
'MUHALİFLER SUSTURULMAK İSTENİYOR'
Yayın kuruluşlarının resmi açıklamalar dışında farklı kaynakların görüş ve düşüncelerini de yayınlamasının editöryal bağımsızlığın bir gereği olduğunu belirten Öngel, "RTÜK verdiği yayın durdurma ve ağır para cezalarıyla yayıncı kuruluşları resmi açıklama ve söylem dışında herhangi bir görüşü, açıklamayı, bilgiyi yayınlamamaya zorluyor. Bu tek tip medya yaratma anlayışının bir tezahürüdür. Tek kaynaktan beslenen, gerçekleri yansıtmayan, sivil halkı ve onun yaşadığı mağduriyetleri, ihlalleri gözardı eden bir yayıncılık hakim kılınmaya çalışılıyor. Bunun dışına çıkan, olaylara, gelişmelere muhalif, eleştirel ve sorgulayıcı bir noktadan yaklaşan yayınlar ise susturulmak isteniyor" diye konuştu.