2010 yılından bu yana beklenen şey oldu ve Ezginin Günlüğü
"İstanbul Gibi" adıyla yeni bir albüm çıkardı. Birgün'den Burak Abatay kurulduğu günden beri gruptaki varlığını süredüren Nadir Göktürk ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdi
İşte o Röportaj;
5 yıllık süreç gruba dair alışık olmadığımız uzunluktaydı. Eski Arkadaş’tan bu yana nasıl gelişti süreç?
Eskiden neredeyse her yıl, ya da 2 yılda bir albüm çıkarttığımız halde, albümlerin aralarının bu şekilde açılmasının esas sorumlusu müzik sektörünün yaşadığı krizdir. İnsanlar artık albüm alma alışkanlıklarını kaybetti. Müziği internet üzerinden dinlemeyi tercih ediyorlar. Dolayısıyla, satışı olmayan bir malı üretmeye plak şirketleri pek hevesli olmuyor. 'Albüm' yaptıkları zaman da, dikkat ederseniz, bunların çoğunu plak, kaset, CD olarak falan basmıyorlar artık, sadece dijital kanalları tercih ediyorlar. Bu da bizim anlayışımıza pek uygun düşmüyor. Galiba geri kafalıyız biraz...
Grubun yeni erkek solisti Çağrı Çetinsel de bu albümde yer aldı. Kendisiyle yollarınız nasıl kesişti?
Çağrı Çetinsel'le yıllardır tanışırım. Kendi albümünü çıkarttığı dönemde birçok kez bir araya gelmiştik. Müziğin çok türü vardır. Dolayısıyla, müzisyenler de bu türlerden birinde kendilerini mutlu hissederler. Ama Ezginin Günlüğü ‘nü bu türlerden birine sığdıramazsınız. Çağrı'yla da, bu konuda birçok ortak noktamız olduğu için kolaylıkla uyum sağladık. Sanki 40 yıldır birlikte çalışıyormuşuz gibi. Bu da, sanıyorum müzik anlayışlarımızın kesişmesinin yansıra, hayata bakışımızdaki paralellikten de kaynaklanıyor.
Albümle beraber grubun sahip olduğu çok sesli ve politik felsefi temel sürüyor diyebilir miyiz?
Ezginin Günlüğü ‘nü Ezginin Günlüğü yapan şey, müziğe ve hayata bakışıdır zaten. Zamanla herşeyin değiştiği gibi bizim müziğimiz de değişiyor şüphesiz. Ama müziğimizin değişmeyen bir temeli var: bu topraklara ait olması ve binlerce yıllık kültürümüzün uzantısı olması.
Dünya 30 sene öncenin dünyası. Gene savaşlar var. Nazım'ın şiirleri de anlamından hiçbir şey yitirmedi: "Yok edin insanın insana kulluğunu" diyordu; gene bu şiirleri okuyup duruyoruz. Hiç eskimiyorlar. Bizim müziğimiz de, işte bu dünyayı anlatmaya çalışıyor zaten; bitmeyen savaşlar ve bitmeyen sevdaları.
GEZİ'DE YENİLGİ YOK
Gezi’ye ithafen bir şarkınız da var: "Hikâyemiz". “Hani iyiler kazanacaktı” deniyor orada. İyiler kazandı mı?
Galiba iyiler sadece 'Yeşilçam'da kazanıyor.
"Hani uyuyan dev uyanacaktı... Günah cehennemde yanacaktı… Siz bana yalan söylediniz… Hani iyiler kazanacaktı…"diyoruz bu şarkıda.
Ancak bu şarkıyı sadece Gezi'yle sınırlamak çok doğru olmaz. Zaten ben, Gezi Direnişi’nde herhangi bir yenilgi görmüyorum. Belki de toplumumuzdaki gelmiş geçmiş en ileri sivil sıçramaydı 'Gezi'. İlk kez kadın-erkek birlikteliğine bu yoğunlukta tanık olundu. İlk kez çok farklı düşünce yapısındaki gruplar ortak bir platformda bir araya geldi. Ve 'Gezi', tarihimizdeki ayrıcalıklı yerini aldı.
Albümde Ahmet Erhan, Ahmed Arif gibi şairlerin şiirleri de mevcut. Yıllardır bestelenen bu şiirler Ezginin Günlüğü ’nün sevenlerinin birleştirici en ortak beğenilerinden birisi. Yine vazgeçmemişsiniz
Müziğimizdeki en önemli unsurlardan birinin de 'söz' olduğunu her zaman vurgulamışımdır. Şiir de sözün en özlü hali olduğu için, şarkı yazarken, şiir, her zaman için benim ilk tercihimdir. Ama tabii ki uygun bir melodi gerekir.
Ezginin Günlüğü 35 yılını geride bırakmış bir efsane. Müzik tarihimizin en eski gruplarından birisi. Grubun piyasada konumlanması hakkında bir yorumunuz var mıdır?
'"Piyasa"yla neyi kastettiğinizi tam olarak anlayamadım. Eğer alım-satım sektörünü kastediyorsanız, bizi bu konu çok fazla ilgilendirmiyor. Çünkü piyasayı kimlerin kontrol ettiğini, yönlendirdiğini ve belirlediğini çok iyi biliyoruz. Piyasanın topluma aşıladığı 'ağlak ve cıs-tak' müzik anlayışı bizim her zaman çok uzağımızda olmuştur. Biz kendimize, ayakta durabilecek kadarlık bir yer açabildiysek, o bize yetiyor. Ki, sanıyorum bunu da başarmış durumdayız.
Bizim için asıl önemli olan, dinleyicilerimiz. Onlar yaptığımız işi seviyor mu, onların hayatına ufak da olsa bir iz bırakabiliyor muyuz, bizim için bunlar önemli. Bir de tabii ki, kendi yaptığımız işten kendimiz zevk alıyor muyuz; bu da gene, bizim için en önemli konulardan bir tanesi. Bu bizim için piyasanın çok çok önünde durmuştur her zaman.
Kaynak: Birgün / Burak ABATAY