Oya Aydoğan'ın arkasından konuşmak...

17 Mayıs 2016 - 17:05


Bizim toplumda “ölünün arkasından konuşulmaz”, daha doğrusu kötü konuşulmaz. Bu yazılı olmayan toplumsal bir kuraldır. Ataerkil toplum yapısı ve İslam buna izin vermez. Tehlikeli bir alandır ölünün arkasından konuşmak. Ama bu konuşma şekli elbette olumlu ise buna karşı bir duruş sergilenmez toplumda. Eğer bir ölünün ardından söz edilecekse methiyeler düzülmelidir. Her körü badem gözlü yapmak toplumsal bir ödev, toplumsal bir görevdir. “Ölünün arkasından konuşulmaz” içtihadı olumsuz konuşulacaksa bir dokunulmazlık halesi çevreler merhuma. Her ölen günahlarından arınır, her ölü cennete gider, yaptığı hatalar, günahlar, kötülükler, aptallıklar unutulur, pür-ü pak olur.

Geçtiğimiz günlerde Yeşilçam sinemasının ünlü oyuncusu 59 yaşındaki Oya Aydoğan, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Haydi, gelin tehlikeli sulara girip tüm kamuoyunun ve medyanın ağız birliği etmişçesine badem gözlü ilan ettiği Oya Aydoğan’ın arkasından konuşalım; Aydoğan, Alevi olduğunu yıllarca saklayıp 2004 yılında bir röportajında ağzından kaçırmıştı. Eminim bu yazıyı okuyan birçok kişinin bu röportajdan haberi yoktur ve Oya Aydoğan’ın Alevi olduğunu bilmiyordur. Nereden bilsin ki cenazesi bir Cemevi’nden değil Levent Afet Yolal Camii'nden kaldırıldı. Haydi diyelim yıllarca iş bulamam dedi, film çevirtmezler dedi, hatta can korkusu da yaşadı. Malum bu ülkede sırf Alevi diye Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi Mahallesi’nde onlarca insan katledildi. Böyle bir ülkede Ermeniler gibi, Rumlar gibi, Yahudiler gibi, Kürtler gibi Aleviler de hor görüldü, aşağılandı, katledildi, işkencelere maruz kaldı. Bu ülkede Sünni bir Türk değilseniz vay halinize. Tüm bu korkular bir azınlık üyesi için gayet normal. Haksız ve acımasız şekilde eleştirmeyelim… diyorum ama birden şu ayrıntı aklıma geliyor; Rahmetli oyuncu Oya Aydoğan’ın filmografisine baktığımızda “çok özel” bir filmde oynadığını görüyoruz; “Güneş Ne Zaman Doğacak?”

1978’de Kahramanmaraş’ta solcu-Alevi yurttaşlarımıza yönelik olarak gerçekleşen katliamın fitili, 19 Aralık’ta Çiçek Sineması’nın bombalanmasıyla ateşlenmişti. Sinemada gösterilmekte olan film “Güneş Ne Zaman Doğacak”tı. Oya Aydoğan’ın, Cüneyt Arkın ile başrolünü paylaştığı bu film 1977 yapımı olmasına ve gösterimden kalkmış olmasına rağmen, 1978 sonlarında Maraş'ta gösterilmesine karar verilmiştir. 16 Aralık'ta Maraş'ın Boğazkesen, Kanlıdere, Uzunoluk ve Kale caddelerinin kesiştiği noktada yer alan ve PTT ile CHP binalarına yakın olduğu bilinen Çiçek Sineması'nda gösterilmeye başlanır. 19 Aralık Salı günü seans saat 20.00'de başlamıştır. Anti-komünist bir film olan "Güneş Ne Zaman Doğacak" filminin sonlarına doğru tesiri az bir patlama yaşanır. 30-40 kişilik Ülkü Ocağı'na bağlı bir grup, bombanın solcular tarafından atıldığını öne sürmüş, sinema salonundan ayrılan öfkeli kalabalık "Müslüman Türkiye", "Milliyetçi Türkiye", "Başbuğ Türkeş", "Komünistler Moskova'ya" ve "Katil İktidar" olarak kayıtlara geçen bir dizi slogan eşliğinde yürüyüşe geçmiştir.Maraş Katliamı'nın ateşlenen ilk fitili olarak değerlendirilen "Güneş Ne Zaman Doğacak" filminin oynatıldığı Çiçek Sinema Salonunda yaşanan bu hadisenin ardından, 21 Aralık'ta sol görüşlü Hacı ÇOLAK ve Mustafa YÜZBAŞIOĞLU isimli iki öğretmen silahlı saldırı sonucu öldürülmüş, öğretmenlerin 22 Aralık'ta kaldırılacak olan cenazesinde sağ ve sol gruplar arasında gerginlik yaşanmıştır. Alevilerin çoğunlukta yaşadığı mahallelere ve köylere tam 7 gün süren saldırılar düzenlenmiş ve önceden işaretlendiği bilinen çok sayıda ev tahrip edilmiş, resmi rakamlara göre 150 Alevi öldürülmüş, Alevilere ait 200'ün üzerinde ev yıkılmış, 100'ün üzerinde dükkan yağmalanmış ve tahrip edilmiştir. 23 yıl süren dava sonucunda 22 kişi idam edilmiş, 7 kişi müebbet hapis cezasına çarptırılmış, 321 kişi 1 ila 24 ay arası hapis cezasına çarptırılmış ve katliamda önemli rol oynadığı tahmin edilen 68 kişiye hiçbir zaman ulaşılamamıştır. 
 
Peki tarihimizdeki en kanlı katliamlardan biri olan onlarca Alevi yurttaşın katledildiği Maraş Katliamı’nın fitilini ateşleyen bu Anti-Komünist kaba propaganda filminde oynadığı için “Alevi” Oya Aydoğan (Cüneyt Arkın’ı hem sağcı duruşu hem de yazımızın konusu olmadığı için es geçiyorum) bir özeleştiri vermiş midir? Ya da haydi bunu da geçelim onlarca yıl o kadar gazetede, o kadar televizyonda yaptığı röportajlarda bu katliamdan dolayı üzgün olduğunu, bu katliamda kendisinin de az da olsa sorumlu olduğunu, özür dilediğini, bu filmde oynadığı için pişman olduğunu duydunuz mu, okudunuz mu? Hayır. O zaman biz de böyle bir insanın arkasından “hayırla konuşmayız”. Hem zaten Karl Marks’ın bunun gibiler için güzel bir sözü var bilirsiniz; “Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette. Bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnızca kendi postuna özen göstermen yeterlidir.”

twitter.com/_MehmetUtku
facebook.com/Mehmet-Utku-Yazıları

    :

    :

    :

    :

    "Oya Aydoğan'ın arkasından konuşmak..." hakkında Tweetler
    YAZARIN DİĞER YAZILARI
    https://twitter.com/KarsiGazete